Roma İmparatorluğu’nun Genişliği

Makale

Donald L. Wasson
tarafından yazıldı, Aymesey Albay tarafından çevrildi
05 Ocak 2016 tarihinde yayınlandı
X
translations icon
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, İspanyolca

Tarih Babil, Asur, Mısır ve son olarak Pers olmak üzere bir dizi büyük imparatorluğun doğuşuna ve yıkılışına tanıklık etti. Ordularının büyüklük ve kabiliyetinden veya liderlerinin yetenekli oluşundan bağımsız olarak, bu imparatorlukların tümü yıkıldı. Bu nihai çöküşün çok sayıdaki nedenlerinden biri imparatorlukların sahip olduğu geniş topraklardı. İmparatorlukların yönetilmesi zor bir hale gelene kadar genişlemesi onları hem dıştan hem de içten gelecek tehditlere karşı savunmasız kıldı. Kuşkusuz bu imparatorlukların en büyüklerinden biri Roma’ydı; başta küçük bir İtalyan kentiyken yüzyıllar içerisinde Balkanlar da dahil olmak üzere Avrupa’nın büyük bir kısmı ile Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya hükmeder olmuştu.

Nüfus & Yayılma

Roma İmparatorluğu’nun herhangi bir dönemindeki nüfusuna dair kesin bir sayı elde etmek ne yazık ki zor. Aslında nüfus sayımları imparatorlukta yaşayanların sayısının saptanmasına kaynaklık edebilirdi fakat Romalıların bu sayıma kadınlarla belirli bir yaşın altındaki çocukları dahil edip etmedikleri bilinmiyor. Roma’da nüfus sayımları yalnızca yaşayanların sayısını belirlemek için değil, aynı zamanda vergiler koymak ve halkı beslemek için de yapılırdı. Bu sayımların mülkiyet ve vatandaşlık temelli olması, nihai sayıya kimlerin dahil edildiğinin sorgulanmasını gerektiriyor. Örneğin, köleler yüksek ihtimalle nüfus sayımlarına dahil edilmemişti ve bir tahmine göre MÖ 1. yüzyılda İtalya’da 1.500.000 ila 2.000.000 köle yaşamaktaydı.

Reklamları Kaldır
Advertisement
İmparatorluğun nüfusu MÖ 28'de 4.063.000 İken, MS 14'te 4.937.000'e ulaştı.

Başlangıçta, yani Roma Cumhuriyeti kurulmadan önce, Roma kentinin nüfusu tahmini olarak yalnızca birkaç bindi. Kralların sürüldüğü MÖ 6. yüzyıla gelindiğinde, kentte 20.000 ila 30.000 kişi (Bu sayının kadınları ve çocukları içerip içermediği bilinmiyor.) yaşamaktaydı. İmparatorlukla birlikte büyüyen kent, başta sanatçılar, tüccarlar ve ekmeğinin peşindekiler olmak üzere her kesimden insan için bir cazibe merkezi haline geldi. İmparatorluk Dönemi’nin ilk yıllarında kent nüfusu 1.000.000 kişiye yaklaştı. Aynı dönemde, MÖ 28’de yapılan bir sayıma göre imparatorlukta yaşayanların sayısı 4.063.000 iken, bu sayı MS 14 tarihli nüfus sayımında 4.937.000 olarak kaydedilmiştir. İkinci sayımın işaret ettiği nüfus artışı, Roma İmparatoru Augustus için büyük bir gurur kaynağıydı veya Res Gestae adlı eserinde öyle yazmıştı. Ayrıca imparatorun “Roma'yı tuğlalar içinde buldum; mermerler içinde bırakıyorum” dediği aktarılır. Alıntılanan bu söz hem imparatorluğun sınırlarının genişlemesini hem de nüfusundaki artışı ifade ediyor olabilir.

İtalya’nın batısında yer alan küçük bir kentken genişleyerek imparatorluk halini alan Roma, Kuzey Denizi’nden Akdeniz çevresindeki topraklara kadar uzanan geniş bir alana hâkim oldu. Kuzeyde Britanya, Germanya ve Galya; batı ve güneyde Kuzey Afrika, Hispania, Moritanya ve Numidya; doğuda Mısır, Yahudiye, Suriye, Part ve Küçük Asya yer alıyordu. İtalya’nın yakınında ve doğusunda ise Makedonya, Yunanistan, Mezya ve Daçya bulunuyordu. Tüm bu topraklara Korsika, Sardinya ve Sicilya adaları da ekleniyordu. Roma İmparatorluğu İskenderiye, Kartaca, Antakya, Bergama, Efes ve Lyons gibi nüfusu 100.000 ile 300.000 arasında yer alan kentlere sahipti. Ne var ki, kendinden önceki diğer tüm imparatorluklar gibi Roma’nın da ömrü sınırlıydı ve kuzeyden gelen istilalara dayanamayarak MS 476’da yıkıldı. Bu büyük imparatorluğun ulaştığı sınırları anlamak için başlangıca, yani MÖ 6. yüzyılın ilk yıllarına dönmek gerekir.

Reklamları Kaldır
Advertisement

Roman Empire in 117 CE
MS 117'de Roma İmparatorluğu
Andrei nacu (Public Domain)

Yayılmanın Meşrulaştırılması

MÖ 510’da Roma’yı yöneten monarşi devrildi ve kral Lucius Tarquinius Superbus sürgün edildi. Roma bu tarihten sonraki birkaç yüzyıl boyunca genişlemeyi sürdürerek Akdeniz bölgesine nüfuz etti. İç ve dış kuvvetlere rağmen Akdeniz bir Roma gölü haline geldi. Cumhuriyet’in erken dönemlerinde başlayan bu şaşırtıcı genişleme, İmparatorluk Dönemi’nde de devam ederek barış ve istikrar ile anılan Pax Romana sırasında doruk noktasına ulaştı.

Romalı devlet adamı ve yazar Cİcero’ya göre savaşın tek nedenİ Roma’nın barış İçİnde yaşayabİlmesİnİ sağlamaktı.

Ancak Roma, böylesine engin topraklara hükmedebilmek için savaşçı bir devlet haline geldi. Bu bitmek bilmeyen savaş hali Roma’yı zenginleştirdiği gibi toplumu da şekillendirdi. Balkanlar ve Yunanistan’ın fethi Roma’nın sanatını, mimarisini, edebiyatını ve felsefesini etkiledi. Ne var ki bir noktada genişleme durdu ve imparatorluk bir fetih gücü olmaktan çıkıp isyan bastırma ve yönetim mekanizması halini aldı. Roma fetih amaçlı yaptığı savaşların hiçbirinde kendini saldırgan tarafta görmedi. Bir tarihçiye göre, Romalılar yalnızca kendi bütünlüklerine karşı bir tehdit oluşturduğunu düşündükleri düşmanları etkisiz hale getirmek için savaştıklarına inanıyorlardı. Romalı devlet adamı ve yazar Cicero’ya göre de savaşın tek nedeni Roma’nın barış içinde yaşayabilmesini sağlamaktı.

Reklamları Kaldır
Advertisement

Cumhuriyet İtalya’da Genişliyor

En iyisi başlangıca, İtalya Yarımadası’nın fethine dönmek. Monarşinin yıkılıp cumhuriyetin kurulması ile, Roma kenti bir sebepten sınırlarını üzerinde yer aldığı yedi tepenin ötesine genişletmek istedi ve bu genişleme öncelikle İtalya’nın tümünün fethedilmesi anlamına geliyordu. Çevredeki topluluklar bu isteği fark ettiler ve olası bir savaşın önüne geçmek üzere Latin Birliği’ni kurdular. Ancak korkulan oldu ve Regillus Gölü kıyısındaki Tusculum kenti yakınlarında bir savaş patlak verdi. Efsaneye göre, bu savaşta Truvalı Helen’in ikiz kardeşleri Kastor ve Polluks at sırtında ortaya çıkarak Roma ordusunu zafere taşıdılar. MÖ 393’te Spurius Cassius Vecellinus tarafından müzakere edilen anlaşma sonucunda Roma, Latium topraklarına el koyarak bu bölgeyi yağmaladı. Anlaşmanın bir maddesi de Latium halkının gelecekteki anlaşmazlıklarda Roma’ya asker desteğinde bulunma zorunluluğunu içeriyordu. Bu madde Roma’nın ileride yapacağı tüm anlaşmalara eklenecekti. Roma ve Latin Birliği, sık sık Roma topraklarını yağmalayan yakın komşuları Sabinler, Aequuslar ve Volskları yendi. Zamanla Roma saldırı konumuna geçti ve Veii kentini yerle bir etti.

Kuzeyde yaşayan Galyalıların MÖ 390’da Roma’yı istila edip neredeyse düşme noktasına getirmesine rağmen, surlar tahkim edilerek kent hızla yeniden inşa edildi ve Cumhuriyet, yarımadadaki fetihlerine devam etti. Roma’nın güneydoğusunda yaşayan bir topluluk olan Samnitler, MÖ 4. yüzyılda kentin güneyindeki Campania bölgesine ait bir kent olan Capua’yı ele geçirdi. Bu işgalin ardından yapılan anlaşma sonucunda, Capua halkı Roma’dan yardım istedi. Roma ile Samnitler arasında cereyan eden kısa süreli bir dizi çatışma MÖ 343’ten MÖ 341’e değin sürdü. Sonuç olarak Roma, Campania’nın kontrolünü ele geçirdi fakat iki güç arasındaki Samnit Savaşları olarak bilinen meseleler bu dönemle sınırlı kalmayacaktı.

Samnitler ile Roma arasındaki çatışmalar MÖ 327 – MÖ 304 arası dönemde de devam etti. Samnit kuvvetleri MÖ 321’de Roma’yı Caudine Forks’ta yenilgiye uğrattı ancak bu zafer Roma’nın geri çekilmesini sağlamaya yetmedi. Samnitler daha sonra Galyalılar, Etrüskler ve Umbriler ile müttefik oldular fakat 3. Samnit Savaşı’nda (MÖ 298-290) Roma bu ittifakı hezimete uğrattı. Ardından Apulia ve Umbria ile ittifak kurarak Hernikler ve Aequusların yanı sıra Samnitlerin eski müttefikleri olan Marsi, Paeligni, Marrukin, Frentani ve Vestini boylarını da yendiler. Böylece Roma yarımadadaki en büyük güç haline geldi ve bu konumunu korumak üzere İtalya’nın dört bir yanına koloniler kurdu. Roma artık yönünü güneye çevirmişti.

Reklamları Kaldır
Advertisement

Roma’dan korkan ve sıranın kendisinde olduğunu fark eden Tarentum kenti, bir Balkan eyaleti olan Epirus’un kralı Pirus’tan yardım istedi. Kent geçmişte kralın yardımına geldiği için, Pirus bu isteği kabul etti. Güney İtalya’ya 21.000 piyade, 3.000 atlı ve 20 filden oluşan bir ordu gönderen Epirus kralı, MÖ 280’de Herakleia’da ve MÖ 279’da Asculum’da olmak üzere Roma’yı iki kez yendi. Ne var ki, Roma Samnitlerle yaptığı ilk savaşlardakine benzer bir tutum sergileyerek yenilgiyi kabullenmedi ve kısa sürede toparlanarak Beneventium’da zafere ulaştı. MÖ 270 yılına gelindiğinde, Magna Graecia’nın tamamı, yani İtalya çizmesinin güney kısmı, Roma lejyonlarınca ilhak edilmişti. Ancak bu genişleme, Roma’yı denizin karşı kıyısındaki bir diğer büyük kent olan Kartaca ile karşı karşıya getirdi.

Carthage during the Punic Wars
Pön Savaşları sırasında Kartaca
Javierfv1212 (Public Domain)

Pön Savaşları - Güneye Doğru Genişleme

Yarımadanın fethinin getirdiği zenginlikle Roma odağını daha da güneye, Akdeniz’in karşı kıyısındaki Fenike kenti Kartaca’ya kaydırdı. Bunun sonucunda, MÖ 264 ila 146 yıllarında Pön Savaşları olarak adlandırılan üç dizi savaş meydana gelecekti. Pön, Romalıların Kartaca’ya verdiği isimdi. Savaşların başlama sebebi ise oldukça masumdu; Roma bir Sicilya kenti olan Messina ile kısa süre içerisinde müttefiki haline getireceği komşu kent Siraküza tarafından olayların içine çekildi. Kartaca’nın Sicilya’daki varlığı Roma’yı rahatsız ediyordu ve Roma’nın Messina’nın yardım çağrısına yanıt vermesi ile savaş başlamış oldu. Aynı şekilde Kartaca da Roma’nın adadaki emellerinden hoşnut değildi ve “istilacıları” adadan kovmak umuduyla İtalya kıyılarına akınlar düzenlemeye başladı.

Roma daha çok bir kara gücüyken Kartaca denizde kuvvetliydi. Denizdeki zayıflığını çabuk fark eden Roma, Kartaca ile boy ölçüşebilmek için büyük bir donanma inşa etmeye başladı ve akıllılık ederek her bir gemiye corvus adı verilen ve yayaların bir başka gemiye çıkmasına olanak sağlayan bir rampa ekledi. Romalılar bu rampa ile düşman gemisine yanaşıp askerleri ile çıkarma yapma ve böylece deniz muharebesini kara muharebesine dönüştürme olanağına sahip oldu. Roma’nın Mylae’de ve Kartaca’nın Drepana’da aldığı zaferlerden sonra, uzlaşıp anlaşmaya varma girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı. Sonrasında üst üste yenilgiler alan Kartaca, MÖ 241’de barış istedi. Kent yapılan anlaşma ile yalnızca tazminat ödemekle kalmadı, aynı zamanda Sicilya’yı Roma’ya kaptırdı. Böylece Sicilya, İtalya Yarımadası’nın dışında yer alan ilk Roma eyaleti oldu. Roma, sonrasında sınırlarına Sardunya ve Korsika adalarını da katacaktı.

Reklamları Kaldır
Advertisement

Magna Graecia
Magna Graecia
Future Perfect At Sunrise (CC BY-SA)

Kartaca’nın İspanya’da genişlemesi, Roma Senatosu’nu harekete geçirdi ve böylelikle İkinci Pön Savaşı başladı. Savaş öncesinde iki kent arasında yapılan bir anlaşma ile Ebro Nehri sınır olarak belirlenmişti fakat Kartacalı general Hamilcar Barca’nın oğlu Hannibal’in Saguntum kentini istila etmesi ile durum değişti. Hannibal henüz 9 yaşındayken Roma ile yapılan ilk savaşta verilen kayıpların intikamını alacağına dair babasına söz vermişti. Roma başta Saguntum’un yardımına gelemedi çünkü dikkatini İliryalılar ile V. Filippos’a yöneltmişti. Hannibal ise kenti İspanya’nın geri kalanına akınlar yapmak ve sonrasında Alpler’i aşıp MÖ 218’de Roma topraklarına girmek için bir üs olarak kullandı. Bu son hamle Roma’yı harekete geçirdi ve savaş başladı. Hannibal dağları geçip yarımadaya ayak basarken başta Roma karşıtı Galyalılar olmak üzere bir dizi müttefik toplamıştı.

Hannibal ve ordusu İtalya’da paniğe neden oldu fakat Roma’nın müttefikleri bu tehdit karşısında sadakatlerini korudular ve Kartaca ordusunda katılmadılar. Ancak Hannibal zafer üstüne zafer kazanmasına rağmen, nedense Roma kentine saldırmadı. Romalıların Cannae Savaşı’nda en büyük yenilgilerinden birini almış olmasına rağmen, lejyonlar düşmana teslim olmadı. Kartaca generali 15 yıldan uzun bir süre İtalya’da kaldı. Romalılarsa, Fabius Maximus liderliğinde yakıp yıkma taktiğine başvurdular; hasar görebilecekleri her türlü çatışmadan kaçınarak akıncı birliklerle saldırdılar ve ekinleri yaktılar. Hannibal ve adamları umutsuzluk içindeydi fakat Kartaca’dan pek bir yardım gelmedi.

Romalılar Hannibal’e karşı koymanın en iyi yolunun ona doğrudan saldırmamak olduğuna karar verdiler. Bunun yerine Senato, Gnaeus Cornelius Scipio ve kardeşi Publius’u İspanya’daki Kartaca topraklarına saldırmaları için görevlendirdi. İki kardeşin savaşta ölmesinden sonra Publius’un kendi ismini verdiği oğlu (Publius Cornelius Scipio) dağılmış orduyu yeniden topladı ve bu orduyu nispeten daha kısa bir kılıç olan gladius ve daha yeni, gelişmiş bir mızrak olan pilum ile teçhiz etti. Birliklerini toplayıp Nova Carthago’da (Yeni Kartaca) düşmana saldırdı. Kartacalı liderler, Roma’nın kentlerine saldırma ihtimalinden korktukları için MÖ 204’te Hannibal’in İtalya’dan yurda dönmesini istediler. Kartaca ne yazık ki MÖ 202’de gerçekleşen Zama Savaşı’nda bozguna uğradı. Ancak Hannibal kaçmayı başardı ve böylece III. Antiokhos ile ittifak kurduğu Üçüncü Makedonya Savaşı’nda Roma’ya karşı güttüğü kan davasını sürdürebildi.

Map of Hannibal's Route into Italy
Hannibal'ın İtalya Sefer Rotası Haritası
The Department of History, United States Military Academy (GNU FDL)

İki kent arasındaki savaşlar, MÖ 146’da Roma’nın Kartaca’ya ikinci kez saldırdığı Üçüncü Pön Savaşı ile sona erdi. Kartaca’nın sonu, Roma senatörü Yaşlı Cato’nun senato önünde söylediği, “Kartaca yok edilmeli” anlamına gelen “Carthago delenda est” sözü ile geldi. Bu kararlılıkla kent yerle bir edildi, topraklarına tuz döküldü ve sakinleri köleleştirildi. Bir zamanlar Kartaca’ya ait olan topraklar, yani İspanya ve Kuzey Afrika, artık Roma Cumhuriyeti’nin bir parçası haline gelmişti. Roma çok geçmeden, MÖ 133’te Lusitania (bugünkü Portekiz) ile MÖ 121’de Güney Galya eyaletlerini topraklarına katacak ve Batı Akdeniz’in kontrolünü tamamen ele geçirecekti.

Roma Doğu’ya Yöneliyor

Roma daha sonra dikkatini doğuya, yani Balkanlar’a ve Yunanistan’a çevirdi; böylelikle Makedon ve Illyrian savaşlarının önü açıldı. Roma, ilhamını Büyük İskender’den alan Helenistik kültüre her daim hayranlık beslemişti. Ancak Yunanistan yarımadasının büyük bir bölümü, İskender’in ölümü ve ardından gelen veraset savaşlarından beri kargaşa içindeydi. Makedonya kralı V. Filippos (Hannibal’in eski müttefiki) Yunanistan’daki nüfuzunu genişletmeye başlayınca Roma da davet üzerine savaşa dahil oldu. Roma, Cannae'deki kayıplarından sonra kralın müdahalesine elbette itiraz etmişti. Senato savaş ilan etmek istemiyordu fakat Makedonların saldırgan tutumunun ciddiyetinin de farkındaydı. Yunanlılar ise Romalıları ve onların MÖ 197'de Cynoscephalae Savaşı'nda Makedon kuvvetlerine karşı kazandıkları zaferi memnuniyetle karşıladılar. Daha sonra Yunanistan Roma’nın himayesine girdi. Nihayetinde kaba kuvvet yerine diplomasiyi tercih eden Roma, MÖ 194’te Yunanistan’dan tamamen çekildi.

MÖ 191’de Seleukos kralı III. Antiokhos, ordusu ile Yunanistan’a saldırdı. Ancak bu zafer Antiokhos’un MÖ 189’da gerçekleşen Magnesia Muharebesi’nde Romalı komutan Lucius Cornelius Scipio tarafından yenilmesi ile kısa sürdü. Savaş burada sonlanmayacak ve Filippos’un oğlu Perseus liderliğinde devam edecekti. Perseus’un MÖ 168’de Pidna Muharebesi’nde yenilmesi ile Üçüncü Makedon Savaşı da sona erecekti. Tüm bu çatışmalara ise IV. Antiokhos’un aldığı yenilgi son verecek ve Roma’nın Zama’da zafer elde ettiği yıl olan MÖ 146’da barış tamamen sağlanacaktı. Roma yarımadada bastırdığı bir dizi isyandan sonra Balkanlar’ı ve Yunanistan’ı kontrol altına aldı. Güç gösterisi olarak da Korint kenti yerle bir edildi. On yıldan daha kısa bir süre sonra Küçük Asya’da bulunan Kilikya eyaleti ile Kuzey Afrika’daki Kyrene kenti de Roma topraklarına katıldı.

Pompey the Great Bust
Pompeius Magnus'un Büstü
Carole Raddato (CC BY-SA)

Batı’ya Doğru Genişleme & Akdeniz’e Hükmetme

Roma MÖ 219’dan itibaren Kuzey Afrika’nın bir kısmı ile İspanya, İtalya ve Balkanları ele geçirerek Akdeniz üzerinde belirli bir hakimiyet elde etmişti. Tüm bunlar Roma’ya büyük bir zenginlik getirdi ve henüz ele geçirilmemiş bölgeler de kısa sürede Cumhuriyet’e dahil oldular. Pompeius Magnus, Roma ordusunu Karadeniz’den Suriye’ye ve Yahudiye’ye kadar olan bölgede komuta ederek Doğu Akdeniz’in haritasını yeniden çizecekti. Pontus kralı Mithridatis bugünkü Türkiye’nin batı kıyılarında yer alan Roma eyaletlerine saldırarak Cumhuriyet’in Küçük Asya’daki mevcudiyetini tehdit etti. Kralın ölümü ile hem oğlu güce kavuştu hem de Roma ile barış sağlandı. Pompeius ve ordusu, MÖ 66 ile MÖ 63 yılları arasında Kafkas Dağları’ndan Kızıl Deniz’e kadar yol katetti. Güzergâh boyunca temas kurulan ufak tefek krallıklar ya Roma’nın vasalı ya da müttefiki oldular ve hepsi de Roma ordusuna destek sağlamakla yükümlü hale geldiler. Bu vasal devletler arasında Pontus, Kapadokya, Bitinya, Yahudiye, Filistin ve son olarak MÖ 65’te katılan Ermenistan yer alıyordu. Afrika’da ise Moritanya, Cezayir ve Fas Roma’nın vasalı oldular.

Pompeius doğuda meşgulken, Jül Sezar Galya’da savaşıyordu. Aktarılanlara göre Sezar bir milyon kişiyi öldürerek ve bir o kadar kişiyi de köleleştirerek tüm Galya’yı ele geçirdi. Britanya’yı topraklara katma girişimi başarısızlıkla sonuçlansa da Cumhuriyet’in kuzey sınırları Ren ve Tuna nehirlerinin kıyılarına kadar genişledi. Yakın gelecekte “ömür boyu diktatör” ünvanı alacak olan Sezar, kuzeydeki fetihlerinden sonra Rubicon’u geçerek Roma kentine girdi. Diktatör suikast ile öldürüldükten sonra, evlatlığı ve halefi olan Octavianus (ileride İmparator Augustus) Marcus Antonius ve Kleopatra’yı Actium Savaşı’nda yenerek Mısır’ı Roma’nın bir eyaleti haline getirdi. Augustus imparator olacak, Roma’nın İmparatorluk dönemi başlayacak ve Pax Romana, yani “Roma Barışı” olarak anılan döneme girilecekti.

Roman Empire under Augustus
Augustus'un Hükümdarlığında Roma İmparatorluğu
Cristiano64 (CC BY-SA)

İmparatorluğun Korunması

İmparator her ne kadar sınırları daha da genişletmek istese de komutan Publius Quintilius Varus’un MS 9 yılında Almanya’da yapılan Teutoburg Ormanı Savaşı’nda Roma ordusunun yüzde on gibi önemli bir payına denk olan 3 adet lejyonu kaybetmesi ile yayılma sona erdi. Askeri zaferler artık genişleme ve fetih hareketleri ile değil de, daha çok toprakları ayaklanma vb. iç ve dış kuvvetlere karşı savunmak ile ilişkiliydi. Sonraki dönemde topraklar sınırlı şekilde genişletildi: İmparator Caligula (MS 37-41) Britanya’yı fethetmeyi deneyip başarısız olurken amcası ve halefi İmparator Claudius (MS 41-54) bunu MS 44’te gerçekleştirdi. İmparator Traianus (MS 98-117) ise MS 101’de Daçya’yı ve bir on yıl sonra da Mezopotamya’yı ilhak etti. Böylece Roma’nın doğuda elde edip edebileceği en geniş sınırlar çizildi. İmparator Hadrianus (MS 117-138) “sınırlara” olan ihtiyacın önemini kavradı ve Traianus’un fethettiği topraklardan feragat etti. Britanya ile İskoçya arasındaki sınırı oluşturması için Kuzey İngiltere’ye Hadrianus Duvarı inşa edildi. Hem Hadrianus’a hem de haleflerine göre imparatorluk sınırlara ihtiyaç duyuyordu çünkü artık bir fetih gücü olmaktan çıkmış, kontrolü sağlama ve Romalılaştırma imparatorluğu haline gelmişti.

İmparatorluğun Bölünmesi

Artık imparatorluğun toprak genişliği sorun yaratmaya başlamıştı; idare etmesi zordu ve barbar toplulukların istilalarına açık hale gelmişti. MS 284’te tahta yeni bir imparator geçti. Bu imparator Diokletianus’du ve imparatorluğun yüzleştiği sıkıntıları görüyordu. İmparatorluk onlarca yıldır zayıf bir şekilde yönetiliyordu; Diokletianus da birliği yeniden tesis etmek için imparatorluğu ikiye bölerek dörtlü yönetim anlamına gelen tetrarşiyi getirdi. İmparatorlardan biri başkenti Roma olan Batı’yı, diğeri ise Nikomedya (daha sonra Konstantinopolis) merkezli Doğu’yu yönetecekti. Batı Roma İmparatorluğu MS 476’da yıkılacak; imparatorluğun doğudaki yarısı ise varlığını sürdürecek ve bir süre sonra Bizans İmparatorluğu’na evrilecekti.

Çevirmen Hakkında

Aymesey Albay
Lisans ve yüksek lisans eğitimimi Koç Üniversitesi’nin Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümünde tamamladım.

Yazar Hakkında

Donald L. Wasson
Donald, Lincoln College'da (Normal, Illinois) Antik, Ortaçağ ve ABD Tarihi üzerine dersler vermiştir ve Büyük İskender'i öğrendiğinden beri her zaman kendini bir tarih öğrencisi olarak nitelemiştir ve öyle nitelemeye de devam etmektedir. Edindiği bilgileri öğrencilerine aktarmaya hevesli biridir.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Wasson, D. L. (2016, Ocak 05). Roma İmparatorluğu’nun Genişliği [The Extent of the Roman Empire]. (A. Albay, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-851/roma-imparatorlugunun-genisligi/

Chicago Formatı

Wasson, Donald L.. "Roma İmparatorluğu’nun Genişliği." tarafından çevrildi Aymesey Albay. World History Encyclopedia. Son güncelleme Ocak 05, 2016. https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-851/roma-imparatorlugunun-genisligi/.

MLA Formatı

Wasson, Donald L.. "Roma İmparatorluğu’nun Genişliği." tarafından çevrildi Aymesey Albay. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 05 Oca 2016. İnternet. 27 Nis 2024.