Kuş Krallığı

Tanım

Joshua J. Mark
tarafından yazıldı, Burak Yildiz tarafından çevrildi
26 Şubat 2018 tarihinde yayınlandı
X
translations icon
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, Malay, İspanyolca
Kushite Archers (by The Creative Assembly, Copyright)
Kuşit Okçuları
The Creative Assembly (Copyright)

Kuş, Kuzey Afrika'da günümüz Sudan'ına yakın bir bölgede yer alan bir krallık idi. Kuş'un çevresindeki büyük bölgede (daha sonra Nübye olarak anılan) M.Ö. 8.000'lerde yerleşim olmasına karşın Kuş Krallığı bundan çok daha sonra kurulmuştu. Bölgedeki Kerma kentinden adını alan Kerma Kültürü, M.Ö. 2500 gibi eski bir tarihte ortaya çıkmıştır ve Sudan ile Mısır'dan gelen arkeolojik kanıtlar, Mısırlılar ile Kuş bölgesi halkının Mısır'daki Erken Hanedan Dönemi'nden (yaklaşık M.Ö. 3150 - 2613) itibaren ilişki kurduklarını göstermektedir. 'Kuşit' adıyla bilinen daha sonraki uygarlık, büyük olasılıkla bu kadim kültürden evrilmiş ancak Mısırlılardan büyük ölçüde etkilenmiştir.

Ülkenin genel tarihi bir hayli eski olsa da, Kuş Krallığı yaklaşık M.Ö. 1069 ile yaklaşık M.S. 350 yılları arasında gelişmişti. Mısır'ın Yeni Krallığı (yaklaşık M.Ö. 1570-1069) yaklaşık M.Ö. 1069'da çöküşün sonuna gelmiş ve bu durum Kuşit kent devleti olan Napata'yı güç sahibi yapmıştı. Kuşitler artık Mısır'ın topraklarına yapacağı akınlar konusunda kaygı duymak zorunda değillerdi çünkü Mısır artık kendi kendini yönetmek konusunda yeterince sıkıntı çekiyordu. Başkenti Napata olan Kuş Krallığı'nı kurdular ve Mısır zor durumda kalırken Kuş bölgenin hakimi oldu.

Reklamları Kaldır
Advertisement

Kuşit Kralları Mısır'ın 25. Hanedanlığı'nın firavunları olurken, Kuşit prensesleri de Amon'un Eşi pozisyonuyla Teb'in politik dünyasına egemen oldular. Kuşit kralı Kashta (yaklaşık M.Ö. 750) Mısır tahtında kendisini yerleştiren ilk kral olup kızı I. Amenirdis'i Amon'un ilk Kuşit Eşi olarak ilan etmişti. Bu kralı, Asurluların M.Ö. 666'da Aşurbanipal'in Mısır'ı işgaline kadar hüküm süren diğer büyük Kuşit hükümdarları takip etmişti.

Yaklaşık M.Ö. 590 yılında Napata, Mısır firavunu I. Psamtik (M.Ö. 595-589) tarafından yağmalandı ve Kuş'un başkenti Meroe'ye taşındı. Kuş Krallığı, yaklaşık M.S. 330'da Aksumitlerin kenti yıkıp krallığı deviren işgaline kadar Meroe'yi başkent olarak elinde tutmaya devam etti. Ancak toprağın gereğinden fazla sömürülmesi Kuş'un kaynaklarını çoktan tüketmişti ve Aksumit işgali olmasaydı bile kentler büyük olasılıkla kaderlerine terk edilecekti. Bu olayın ardından Meroe ve giderek küçülmekte olan Kuş Krallığı, yaklaşık M.S. 350'de sona ermeden önce 20 yıl daha varlığını sürdürmüştü.

Reklamları Kaldır
Advertisement

Adı Nereden Geliyor?

Bu bölge Mısırlılar tarafından Eski Mısır Krallığı döneminde (yaklaşık M.Ö. 2613-2181) yetenekli Kuşit okçularına ilişkin olarak Ta-Sety ("Yay Ülkesi") ve Mısır sınırında yer alan kuzey bölgesi ise Wawat adıyla bilinmekteydi. Kuş'un bu dönemde bölgede yaşayanlar arasında nasıl adlandırıldığına dair net bir bilgi yoktur; Mısır yazıtlarında Kuş, Kas ve Kash adlarıyla da bahsedildiği göz önünde bulundurulduğunda, bu bölge belki de her zaman Kuş ya da onun bir türevi şeklinde bilinmekteydi. 'Kuş' diye adlandırması yerel olduğu düşünülürken, aynı bölgenin daha sonraki adı olan Nübye büyük olasılıkla kuzeydeki Mısırlılardan gelmiştir.

Reklamları Kaldır
Advertisement

Kuş bölgesi Mısırlılar açısından başlıca altın kaynağıydı ve 'Nübye'nin Mısır dilinde altın anlamına gelen 'nub' kelimesinden geldiği düşünülmektedir. Ancak 'Nübye'nin bu bölgeye yerleşen Noba ya da Nuba olarak bilinen halktan geldiğini öne süren farklı bir teori daha bulunmaktadır. Ayrıca Mısırlılar bu toprakları Ta-Nehsy ("Siyahi İnsanların Ülkesi") adıyla da biliyorlardı. Yunan ve Romalı yazarlar bölgeden yerli halkın siyahi tenine atıf yaparak Antik Aethiopia (Yunancada 'Αἰθιοπία', Roma dilinde 'Aithiopia'; ayrıca şöyle bilinir 'Etiyopya'), hatta ("Yanık Yüzlülerin Ülkesi") olarak söz ederken, Arap kabileleri de bölgeyi Bilad al-Sudan ("Siyahların Toprağı") adıyla bilirler. Ancak bu adların bölgenin tamamına hitap ediyor olabileceği gibi böyle olmayabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

Kerma Kenti & Erken Dönem Kuş Krallığı

Kerma kenti yaklaşık M.Ö. 2400'de Kuş'ta kurulmuştu ve güneyden gelen akınları püskürtmek maksadıyla inşa edilen kaleler ile Mısır yazıtlarının da belirttiği üzere Mısır'ı tehdit edecek kadar güçlenmişti. Buna rağmen Kerma kenti ve Mısır kralları arasında her iki taraf açısından da kazanç sağlayan bir ticaret ortamı oluşmuş ve bu sayede Mısır diğer değerli eşyalarının yanı sıra altın, abanoz, tütsü, egzotik hayvanlar ve fildişi ithalatında Kerma'ya bağımlı hale gelmişti.

Kent, deffufa adıyla bilinen, kerpiçten yapılmış (pişmiş topraktan yapılan tuğla) ve 59 fit (18 metre) yüksekliğe kadar ulaşan müstahkem bir dini merkezi olan bir yapının etrafında kurulmuştu. Bu yapının içinden geçen geçitler ve merdivenler düz çatı üzerinde yer alan ve törenlerin düzenlendiği bir sunağa açılıyordu, ancak bu törenlerin ne anlama geldiği bilinmemektedir. En büyük deffufa (bu terim 'yığın' ya da 'kütle' manalarına gelir) günümüzde Batı Deffufa adıyla bilinmektedir; doğusunda ise çok küçük bir deffufa ve ondan da küçük üçüncü bir deffufa daha vardır. Bu yapıların, kentin daha sonra çevresinde yükseldiği ve surlarla çevrildiği bir dini merkezi olan triadı (dini bağlamda, genellikle önem veya benzer rollere göre üç tanrının bir grubunu ifade eder) oluşturduğu düşünülmektedir.

Reklamları Kaldır
Advertisement

Western Deffufa Temple, Kerma
Batı Deffufa Tapınağı, Kerma
Walter Callens (CC BY)

Kerma Kültürü'nün yaklaşık M.Ö. 2400 - 1500 yılları arasında yayıldığı düşünülmektedir. Mısır kralı II. Mentuhotep Orta Krallık Dönemi'nin (M.Ö. 2040-1782) başında bölgeyi fethetmiş ancak Kerma kenti gelişen bir büyükşehir olarak varlığını sürdürmüş ve Mısır'ın İkinci Ara Dönemi'nde (M.Ö. 1782 - 1570) Mısır'ın kuzey Delta bölgesinde siyasi ve askeri bir güç haline gelen Hiksoslar adıyla bilinen halkla beraber Mısır'ı tehdit edecek kadar güçlenmişti.

Kermalı Kuşitler ve Hiksoslar, I. Ahmose (yaklaşık M.Ö. 1570-1544) Hiksosları Mısır'dan sürüp ardından Kuşitleri yenilgiye uğratmak amacıyla güneye doğru harekete geçene kadar Teb'deki Mısırlılarla ticaret yaptılar. I. Thutmose (M.Ö. 1520-1492) ve III. Thutmose (M.Ö. 1458-1425) dönemlerinde Mısır'ın Kuş bölgesine yaptığı seferler sürmüştü. Kerma Dönemi'nin sona ermesi ise çoğunlukla I. Tuthmose'un kente saldırmasıyla yaklaşık M.Ö. 1500 yılında gerçekleşmiştir. III. Thutmose, Mısır'ın bölgedeki gücünü artıran seferlerinin ardından Napata kentini kurdu.

Napata Kenti

Napata en başından itibaren açıkça görüldüğü üzere Mısır kültüründen etkilenmiştir. Hükümdarlar Mısır mezar eşyalarıyla donatılmış piramit mezarların altına gömülmüştür, bu da bazı mezarların tarihini belirlemeyi güçleştirmektedir çünkü bir Kuşit kralının nispeten yeni bir mezarında hükümdarlığından 200 yıl öncesine ait eşyalar bulunabilmektedir. Ayrıca yazılı bir belge olmaması da net bir tarih belirlemeyi güçleştirmektedir. Akademisyen Derek A. Welsby, "Kuş Krallığı'nı ele almanın, bir takım birbiriyle alakasız ve çoğu zaman görünüşte birbiriyle çelişen olguların uyumlu ve akla yatkın bir olaylar örgüsü halinde anlatılması gereken bir dedektiflik hikayesine benzediğini" ifade etmektedir (9). Yine de Napata kentinin bölgedeki dini merkez olduğu ve ticaret sayesinde zengin bir kent haline geldiği gayet nettir.

Reklamları Kaldır
Advertisement

III. Thutmose, yakındaki Jebel Barkal dağının altında, tarihinin sonuna kadar ülkenin en önemli dini mekanı olarak kalacak olan büyük Amon Tapınağı'nı inşa etmiş, II. Ramses (M.Ö. 1279-1213) gibi daha sonraki Mısır firavunları da Amon Tapınağı'na ve şehre eklemeler yaptı. Amon rahipleri, çok geçmeden Kuşit hükümdarları üzerinde, Eski Krallık Dönemi'nden bu yana Mısır kralları üzerinde sahip oldukları türden bir politik güce ulaştılar.

MISIR'IN ZAYIF NOKTASI KUŞ'UN GÜCÜ HALİNE GELDİ VE KUŞ KRALLIĞI TARİHTE İLK KEZ KUŞ KRALLARININ MISIR HÜKÜMDARLARINDAN KORKMADAN YA DA ONLARA BAĞLI KALMADAN HÜKÜM SÜREBİLDİKLERİ YAKLAŞIK M.Ö. 1069 YILINA KADAR GİTMEKTEDİR.

Ancak Yeni Krallık yaklaşık M.Ö. 1069'da gücünü yitirmeye başlayınca, Napata kenti giderek Mısır'dan bağımsız bir siyasi oluşum halinde güçlenmişti. Mısır'daki Amon rahipleri Teb'de giderek artan bir güce sahip oldular ve Mısır'ın Üçüncü Ara Dönemi'ne gelindiğinde (yaklaşık M.Ö. 1069-525) Teb'deki başrahip Yukarı Mısır'ı yönetirken Firavun da Aşağı Mısır'ı Tanis kentinden yönetiyordu.

Mısır'ın zayıf noktası Kuş'un gücü haline geldi ve Kuş Krallığı tarihte ilk kez Kuş krallarının Mısır hükümdarlarından korkmadan ya da onlara bağlı kalmadan hüküm sürebildikleri yaklaşık M.Ö. 1069 yılına kadar gitmektedir. Napata kenti, Mısır'la ticaret yapmaya kesintisiz devam eden ancak artık ticaretlerini öteki milletlerle de yaygınlaştırmaya başlayan bu yeni krallığın başkenti olarak seçilmişti. Krallık, istediği zaman Mısır'dan dilediğini alabilecek güce erişene kadar durmaksızın büyümüş, ancak bu zaman geldiğinde Mısır'a fetheden kişi olarak değil, Mısır kültürünü korumaya çalışan hükümdarlar olarak girmişlerdi.

Mısır'ın 25. Hanedanlık Dönemi

Her ne kadar erken dönem Mısırbilimcilerin öne sürdüğü gibi kaotik ve kasvetli bir dönem değilse de Mısır'daki Üçüncü Ara Dönem, ülkenin zenginliği ve uluslararası itibarında genel bir düşüş yaşanmasına neden oldu. Aynı zamanda Kuş Krallığı gelişmekteydi ve adı bilinen ilk Kuşit Kralı Alara, krallığını birleştirerek Napata merkezinde toplanan dini törenleri konsolide etti. Kral Alara'nın yaşadığı tarihler bilinmemektedir (pek çok kişi bu konuda ihtimaller öne sürse de) ve bu kişi uzun süren başarılı hükümdarlığından ötürü Kuş halkının gözünde efsanevi bir figür haline gelecekti, ancak var olduğu antik dönemden kalma yazıtlar ve büyük olasılıkla mezarının bulunmasıyla doğrulanmıştır.

Yerine gelen halefi olan Kashta, Mısır kültürüne duyduğu büyük hayranlıkla kuzey bölgelerinden sanat eserleri getirterek Napata kentini ve Kuş Krallığı'nı "Mısırlaştırdı". Ancak Mısır çöküşe devam ettikçe ve Aşağı Mısır'daki gücün Yukarı Mısır'a ulaşma imkanı giderek azaldıkça, Kashta sessiz sedasız kızı I. Amenirdis'i Teb'deki Amon'un Tanrı Eşi olarak ilan ettirdi. Hiç şüphesiz bunu Napata'daki Amon Rahipleri ile Teb'dekiler arasındaki ilişkiden dolayı gerçekleştirdi, ancak bunu kanıtlayan hiçbir belge yoktu. Orta Krallık Dönemi'nde ilk kez kurulan Amon'un Tanrı Eşi konumunun önem kazanmasıyla beraber, Kashta'nın yaşadığı dönemde bu konuma gelen bir kadın, Amon Başrahibi'nin eşi konumundaydı ve muazzam bir servet ile politik güce sahip oldu.

Mummy of Amenirdis
Eski Mısır Prensesi & Rahibesi, Amon'un Tanrı Eşi Olan Amenirdis'in Mumyası
Mark Cartwright (CC BY-NC-SA)

I.Amenirdis Teb'in hakimiyetini aldıktan sonra yalnızca Yukarı Mısır'ın egemenliğini ele geçirdi. Bu sırada Aşağı Mısır prenslerinin kendi aralarındaki anlaşmazlıklar yüzünden Kashta, Teb'e gelerek kendisini hem Yukarı hem de Aşağı Mısır'ın Kralı olarak duyurdu. Bir ordu kurmadan ya da Mısır halkıyla hiçbir çatışmaya girmeden, ülkenin bir Kuşit hükümdarlığı yönetiminde olduğu 25. Mısır Hanedanlığı'nı kurmuştu. Ancak bu başarısından sonra Kashta uzun süre yaşamamış ve yerine oğlu Piye (M.Ö. 747-721) tahta oturdu.

Kashta'nın beyannamesine Aşağı Mısır prenslerinin verdiği tepkiye dair bir kaynak bulunmamakla beraber, Piye'nin ülkedeki Kuşit hakimiyetini güçlendirmeye yönelik çabalarına şiddetle karşı çıktılar. Piye, bu asi prenslerle anlaşmaya yanaşmadı ve ordusunu kuzeye doğru ilerleterek Aşağı Mısır'ın tüm kentlerini fethettikten sonra Napata kentine geri döndü. Fethettiği kralların tahtlarını ellerinde tutmalarına, yetkilerini geri kazanmalarına ve önceden olduğu gibi yollarına devam etmelerine müsamaha gösterdi; tek yapmaları gereken Piye'yi hükümdarları olarak benimsemeleriydi. Ancak Mısır'ı hiçbir zaman Teb kentinden yönetmeyen Piye, sefer sonrasında da bu konuyu pek düşünmüşe benzemiyordu.

Piye'nin erkek kardeşi Şabaka (M.Ö. 721-707) onun yerine geçerek hükümdarlığını Napata'dan sürdürmüştü. Ne var ki Aşağı Mısır krallığı yeniden ayaklanınca Şabaka bu kez onları yenilgiye uğrattı. Aşağı Mısır boyunca Delta bölgesine varana kadar Kuşit hakimiyetini iyice sağlamlaştırdı. M.S. 20. yüzyılın başlarındaki akademisyenler, Nübye kültürünün geleneksel Mısır değerlerini gölgede bıraktığı bu dönemin Mısır açısından "karanlık bir dönem" olduğunu öne sürmektedirler fakat bu görüş hiçbir şekilde geçerli değildir. Zira sözüm ona Nübye kültürü o zamana kadar büyük ölçüde Mısırlılaşmıştı ve üstelik Şabaka da en az erkek kardeşi ve babasınınki kadar Mısır kültürüne hayranlık duyuyordu. Kendisi de Mısır politikalarına bağlı kalmaya ve Mısır inançlarına derin hürmet göstermeye özen gösterirdi. Hatta oğlu Haremakhet'i (Horemakhet ya da Yunanca adıyla Harmakhis) 25. Hanedanlık döneminde yaşamış eski bir Mısır prensi ve Amon Baş Rahibi'dir.) Teb kentindeki Amon Baş Rahipliği'ne getirerek fiilen Mısır'ın hükümdarı yaptı ve ülke çapında bir takım inşaat projeleri ile yeniden yapılanma çabalarına girişti. Şabaka, Mısır kültürünü yok etmek şöyle dursun, onu korumuştu.

KASHTA, ORDUSUNU KURMADAN YA DA HERHANGİ BİR ÇATIŞMAYA GİRMEDEN, ÜLKENİN KUŞİT MONARŞİSİYLE HÜKÜM SÜRDÜĞÜ 25. MISIR HANEDANLIĞINI KURDU.

Şabaka'nın küçük erkek kardeşi (ya da yeğeni) Şebitku (M.Ö. 707-690) onun yerine geçti ve Asurlularla çatışmaya girene kadar iyi bir başlangıç yaptı. Mısırlılar kuzey sınırları ile Mezopotamya bölgesi arasında bir tampon bölge oluşturmuşlardı ve bu bölgeyi o zamana kadar kaybetmişlerdi. Yehuda ve İsrail gibi krallıklar artık Mezopotamya'daki Asurluların hakimiyetine karşı ayaklanmış ve Şabaka, Asur kralı II. Sargon'a (M.Ö. 722-705) karşı başkaldıran isyancı bir lider olan Aşdod'a (İsrail'in Akdeniz kıyısındaki bir kent) sığınacak bir yer vermişti. 25. Hanedan Asurlulara karşı bu krallıklara destek vermeye devam etti ve bu durum Asur ordusunu M.Ö. 671 yılında kralları Esarhaddon yönetiminde Mısır'a getirdi.

Esarhaddon, Kuşit kralı Taharqa (yaklaşık MÖ 690-671) ile savaşta karşılaşmış, onu mağlup etmiş, ailesini ve diğer Kuşit ile Mısırlı soyluları tutsak almış ve onları zincire vurdurarak Ninova'ya geri göndermişti. Taharqa'nın bizzat kendisi kaçmayı başardı ve Napata kentine kaçtı. Yerine geçen Tantamani (yaklaşık M.Ö. 669-666) Asurluları kışkırtmaya ve M.Ö. 666'da Mısır'ı fetheden Aşurbanipal tarafından mağlup edilmeye devam etti.

Büyük Meroe Kenti

25. Hanedan Dönemi Tantamani ile sona ermiş ve onun yerine Asurlular tarafından I. Neko adıyla bilinen kukla bir kral getirilmişti. I. Neko'nun oğlu I. Psammeticus (I. Psamtik olarak da bilinir, yaklaşık M.Ö. 665-610) Asur hakimiyetinden kurtulup 26. Mısır Hanedanlığı'nı kurdu. I. Psammetikos ve onun halefi II. Neko ülkeyi gayet başarıyla yönettiler, ancak II. Neko'nun halefi II. Psammetikos, Yeni Krallık'ın büyük firavunlarına yaraşır şekilde muhteşem bir askeri harekata ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Dolayısıyla Kuş'a karşı bir harekat düzenleyerek kentleri, tapınakları, anıtları, stelleri ve son olarak Napata kentini yerle bir ettikten sonra bu harekattan usanıp yeniden Mısır'a geri döndü.

Bu zaman zarfında, yaklaşık M.Ö. 590 yılında, Kuş Krallığı'nın başkenti daha güneye, güvenliği sağlamak amacıyla Meroe kentine taşınmıştı. Meroe Kralları, kral I. Arkamani (Ergamenes adıyla da bilinir, M.Ö. 295-275) dönemine kadar Mısır gelenek ve modasını taklit etmeye ve Mısır politikasını ve dini uygulamalarını benimsemeye devam ettiler.. Amon Rahipleri uzun zamandır Kuşit monarşisi üzerindeki hakimiyetlerini her krala belli bir süre hüküm sürmesi karşılığında veriyordu ve tanrıları onlara bu sürenin dolduğunu belirttiğinde kral ölmek zorunda kalıyor ve başka bir kral rahipler tarafından belirleniyordu.

The Pyramids of Meroe
Meroe Piramitleri
B N Chagny (CC BY-SA)

Tarihçi Diodoros'a (M.Ö. 1. yüzyıl) göre, I. Arkamani Yunan felsefesinde eğitim almış ve rahiplerin batıl inançlarının etkisi altında kalmayı kabul etmemişti. Arkamani bir grup adamıyla beraber tapınağa giderek tüm rahipleri katlettirmiş ve onların monarşi üzerindeki güçlerine son vermişti. Ardından, Kuşit kültürüne verdiği önem doğrultusunda aralarında Mısır kültürünün bırakılmasının da yer aldığı yeni politikalar ve uygulamalar başlattı. I. Arkamani hiyeroglif yazısını bırakıp yerine Meroitik adıyla bilinen ve şimdiye kadar henüz çözülmemiş olan başka bir yazıyı kullanmaya başlamıştı. Onun hükümdarlığı boyunca Meroe halkının modası Mısır'dan uzaklaşarak açıkça Meroitik'e geçmiş ve Mısırlıların tanrıları Apedemak gibi Kuşit tanrılarına benzemeye başlamıştı. Ayrıca kralların Napata kentinde gömülmesine dair geleneğin de sona erdiği ve bundan böyle kralların Meroe'de gömülecekti.

I.Arkamani'nin hükümdarlığının bir diğer enteresan yeniliği de Meroe'de kadın hükümdarlıkların kurulmasıydı. Candaces (Meroitik: ???????????????? kdke), genellikle Candace (Eski Yunanca: Κανδάκη, Kandakē) olarak Latinceye çevrilmiştir) adıyla bilinen bu kraliçeler yaklaşık M.Ö. 284 - yaklaşık M.S. 314 yılları arasında Meroe'de hüküm sürmüşlerdi. Her ne kadar halka açık törenlerde erkek korumaları olsa da, erkek egemenliğine bağlı değillerdi. Kayıtlara geçen en eski kraliçe Shanakdakhete'dir (M.Ö. 170 civarı) ve savaşta birliklerine liderlik ederken tamamen zırh içerisinde gösterilmektedir. Candace unvanının "Ana Kraliçe" manasına geldiği düşünülmektedir, fakat bunun tam manasıyla neyi kastettiği belli değildir. Başlangıçta "kraliyet kadını" ya da "kralın annesi" manalarında kullanılmış olabilir, ancak bu unvana sahip olan kraliçeler erkeklerle olan ilişkilerine göre belirlenmemiş hükümdarlar şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu kraliçelerden biri olan Amanirenas (yaklaşık M.Ö. 40-10), halkını Kuş ve Roma arasındaki Meroitik Savaş'ta (M.Ö. 27-22) başarıyla yönetmiş ve Augustus Caesar'dan gelen barış antlaşmasında uygun şartları müzakere edebilmişti.

Sonuç

Nil kıyısındaki Meroe, bir tarım ve sanayi kompleksi olmasının yanı sıra Kuş Krallığı'nın başkentiydi ve bu kent demir işleri ve ticaret sayesinde zenginleşti. Kentin çevresindeki tarlalarda demirden yapılmış silah ile aletlerin yanı sıra tahıl ve hububat da ihraç ediliyordu. Meroe o kadar zengindi ki dilden dile dolaştı ve hatta Pers kralı II. Kambises'in (M.Ö. 525-522) kenti yağmalamak amacıyla bir sefer düzenlediği söylenmektedir. Söz konusu sefer düzenlenmişse de kente hiçbir zaman ulaşamamış ve efsaneye göre II. Kambises'in ordusunun geçmesi gereken zorlu arazi ve kötü hava koşulları yüzünden mağlup olduğu söylenmektedir.

Kenti çevreleyen ve Nil'den gelen kanallarla sulanan verimli arazilerin uzak noktalarında devasa ormanlar yükseliyordu. Üst sınıf, heykellerle kaplı geniş caddelere bakan büyük evlerde ve saraylarda yaşarken, alt sınıflar kerpiç evlerde ya da kulübelerde yaşıyordu. Eski yazıtlara göre, Meroe'nin en fakir vatandaşı bile başka yerlerdeki herkesten daha iyi durumdaydı. Kentin merkezindeki Amon Tapınağı'nın kentin incisi olduğu ve Napata kentindeki önceki tapınakla aynı seviyede olduğu bildirilmekteydi.

Yaklaşık M.S. 330 yılında Aksumlular Meroe'yi istila edip yağmaladılar. Her ne kadar kent 20 yıl daha varlığını sürdürse de, Aksumlular tarafından fiilen yıkılmıştı. Ancak işgal olmasaydı bile Meroe'nin sonu gelmişti ve bunu bizzat kendisi hazırlamıştı. Demir sanayisi, odun kömürü üretmek ve demirden yapılan fırınlara gerekli yakıtı sağlamak amacıyla büyük miktarda oduna ihtiyaç duydu ve bu da bir zamanlar oldukça gür olan ormanların tahrip olmasına neden oldu. Araziler büyükbaş hayvanlar tarafından gereğinden fazla otlatılarak ve ekin ekmek amacıyla çok fazla kullanılarak toprağı verimsizleştirdi. Aksumlular henüz bu kente gelmeden önce Meroe çoktan yıkılmaya yüz tutmuş olmalıydı ve her halükarda burasının boşaltılması kaçınılmazdı. Yaklaşık M.S. 350 yılında kentteki insanların son ferdi de çekip gittiğinde Kuş Krallığı sona ermişti.

Çevirmen Hakkında

Burak Yildiz
1994 yılında Türkiye'nin güneydoğusunda, Diyarbakır'da doğdum. İstanbul'da yaşıyorum. Mütercim Tercümanlık (İngilizce) mezunuyum. TEDx platformunda 2021 yılından beri Gönüllü Çevirmenlik yapıyorum. Liseden itibaren tarihe çok ilgim var.

Yazar Hakkında

Joshua J. Mark
Serbest yazar ve yarı zamanlı olarak New York Marist College'da Felsefe bölümü öğretim üyesi olarak çalışan Joshua J. Mark; Yunanistan ve Almanya'da yaşadı ve Mısır'ı seyahat etti. Tarih, edebiyat, yazı ve felsefe sahalarında lisans seviyesinde ders vermektedir.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Mark, J. J. (2018, Şubat 26). Kuş Krallığı [The Kingdom of Kush]. (B. Yildiz, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-16819/kus-krallg/

Chicago Formatı

Mark, Joshua J.. "Kuş Krallığı." tarafından çevrildi Burak Yildiz. World History Encyclopedia. Son güncelleme Şubat 26, 2018. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-16819/kus-krallg/.

MLA Formatı

Mark, Joshua J.. "Kuş Krallığı." tarafından çevrildi Burak Yildiz. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 26 Şub 2018. İnternet. 15 Nis 2024.