Atina

Tanım

Joshua J. Mark
tarafından yazıldı, Nizamettin Karaben tarafından çevrildi
06 Temmuz 2021 tarihinde yayınlandı 06 Temmuz 2021
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca
Bu makaleyi sesli dinle
X
Makaleyi Yazdır
Parthenon, East Facade (by Mark Cartwright, CC BY-NC-SA)
Parthenon, Doğu Cephesi
Mark Cartwright (CC BY-NC-SA)

Ünlü Akropolü ile Yunanistan’ın başkenti Atina, popüler hayal gücünde tüm ülkeyi sembolize etmeye başlamış ve böyle olmasınında zaten haklı bir sebebi de vardır. Atina, sadece ikonik kalıntıları ve kadim zamanlardan gümüze kadar gelip işler haldeki Pire Limanıyla değil, aynı zamanda, antik dönem yazarlarıyla tarihi diğer antik Yunan şehir devletlerinin çoğundan daha iyi belgelenmiştir.

Atina, Miken Uygarlığı (MÖ 1700-1100) küçük bir topluluğu olarak başlamış, en parlak döneminde demokrasi, felsefe, bilim, matematik, drama, edebiyat ve Olimpiyat Oyunları da dâhil olamak üzere, dünya kültürü ve uygarlığının gelişme kaydetmesinde, diğer birçok yönüyle birlikte, sanat dallarının gelişmesiyle ilişkilendirilen bir şehir haline gelerek dönüşüm sağlamıştır. Atina şehri, MÖ 480 yılında yaşanan Pers işgali sırasında yangın geçirmiş, Atinalı devlet adamı Perikles (MÖ 495-429) şehri yeniden inşa etmiş, zorlu askeri gücü ve zenginliğiyle Antik Dünyanın süper gücü haline gelmiştir.

Atina, İkinci Peloponez Savaşından (MÖ 413-404) sonra Sparta şehir develetinin eline geçmiş, Makedonya Kralı II. Philip (MÖ 395-336) güçlerinin, MÖ 338 yılında, Chaeronea Savaşında kazandıkları zaferin ardından şehri fathetmelerinden sonra bile Yunan şehir devletleri arasında önemli liderlik konumunu devam etmek üzere yaniden canlanmıştır. Atina, MÖ 31 yılında, Aktium Muharebesinden Roma güçlerinin eline geçtikten sonra bazı Roma İmparatorlarının, özellikle de şehri imar etmek üzere fon tahsis edip inşaat projelerine yatırım yaparak gelişmesine katkıda bulunan İmparator Hadrian’ın (MS 117-138) gözde şehri haline gelmiştir. Havari Pavlus, Elçilerin İşleri Kitabında Atinalılara vaaz vermesi sırasında şehir tasvir edilmiş ve daha sonra Hıristiyan Teolojisinin önemli bir merkezi haline gelmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu, 1458 yılında, Yunanistanı fethetmişti. Yunanistan’ın 1821 yılında Türklerden bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte, Atina şehri, tersi yönde gelişim gösteren uzun gerileme dönemi yaşamıştır. Ulusal kimliğin korunmasında geçmişin öneminin bilincinde olan Atina, iktidara gelen hükümetler Parthenon gibi anıt ve tapınakların yanı sıra Agora gibi antik mekânların restore edilmesi ve korunması çabalarına odaklanmışlardı. Bu gün Atina, Yunanistan’ın Başkenti olup dünyanın en çok ziyaret edilen ve de en çok saygı duyulan kültür merkezleri arasında yer almaktadır.

Erken Dönem Yerleşimi ve Efsane

ATİNALILAR, GÜMRÜK İŞLEMLERİNİ YAPIYORLARDI, KOMŞU DEVLETLERDEN DAHA ESKİ VE DOLAYISIYLA DAHYA ÜSTÜN OLDUKLARINI DÜŞÜNÜYORLARDI.

Akropolis ve aşağısında kalan Agora bölgesinde insan yerleşimine dair bulunan kanıtlar Neolotik Döneme, MÖ 5000 yılına ve muhtemelen 7000 yılına kadar eskiye uzanan daha gelişmiş bir kültürün açıkça geliştiğini göstermektedir. Efsane anlatıya göre Atina Kralı Cecrops şehre kendi adının verilmesini istemiş ancak tanrılar şehrin güzel olduğunu gördüklerinde ölümsüz bir ismi hak ettiğini düşünmüşlerdi. Tanrılar aralarında, Akropoliste, bu onurun hangi tanrının olacağını belirlemek üzere Kral Cecrops ve Atinalı hemşehirlilerin de izledikleri bir yarışma düzenlemişlerdi.

Deniz tanrı Poseidon, üç çatallı mızrağıyla bir kayalığa vurmuş ve kayalıktan su fışkırırken insanaların bundan sonra hiçbir zaman kuraklık çekmeyeceklerine dair güvence vermiştir. Yarışma sırası, marifetini göstermek üzere, tanrıça Athena’ya gelmiş ve tanrıça Athena da mızrağını yere vurarak hızla filizlenen zeytin ağacı tohumunu toprağa bırakmış ve olgun meyvelerle dolu gümüş yapraklı güzel bir zeytin ağacı yükselmiştir. Atinalılar zeytin ağacının sudan daha değerli olduğunu düşünüp beğenmişlerdi (hikâyenin bazı versiyonlarına göre çıkan su, deniz suyu olup tuzluydu, deniz, tanrı Poseidon diyarıdır) ve tanrıça Athena şehrin hamisi olarak seçilmiş ve onun adı verilmiştir. Akademisyen Robin Waterfield’a göre;

Bu efsane uzun zamandan beri unutulmuş tarihi olayları ortaya çıkarabilir. Atina’nın eski Yunaca adı çoğul bir kelimedir, çünkü bir zamanlar tanrıça Athena’nın himayesi altında bir araya gelen birkaç yerleşim yerleri, yani “Athena toplulukları” vardı. Bu asıl yerleşim yerlerinde birinin baş tanrısı Poseidon idiyse, efsane anlatıya göre Poseidon’un topraklarını Athena’ya kaptırdığı anlaşılıyor (36).

The Acropolis and Ancient Athens
Akropolis ve Antik Atina
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Bu efsane daha sonra Atinalı kadınların ikinci sınıf statüsünü haklı çıkrmak üzere de kullanılmıştır: Anlatıya göre tanrıça Athena’nın hediyesini, denizler tanrı Poseidon’ın hediyesine tercih eden Atinalı kadınlar olmuştur. Ve bundan dolayı, tanrı Poseidon’un gazabını şehirden uzak tutmak üzere kadın isimleri, doğum kayıtlarında anne olarak yazılmamış (doğum yapan kadının babasının adı yazılmış), kadınların dini faaliyetlere katılmaları dışında siyasi bir söz hakkı olmamış ve onlara yurttaşlık hakkı da tanınmamıştır.

Toprak büyük ölçüde tarım yapmaya elverişli olmadığından dolayı Atina, geçimini sağlamak üzere ticaret yapmaya ve esas olarak Pire limanı aracılığıyla deniz ticaretine yönelmiştir. Erken Miken döneminde Yunanistan’ın her bir şehrinde devasa kaleler yükselmiş ve Atina şehri de zaten bir istisna olmamış. Miken Sarayı kalıntıları günümüzde bile Akropolis’te görülebilmektedir. İyonlı ozan Homeros’un İlyada ve Odysseia adlı eserlerinde (MÖ 8.yüzyıl) Mikenliler büyük savaşçı, Ege ve Akdeniz bölgelerinde geniş çapta ticaret yapan denizci insanlar olarak tasvir edilirler. Büyük ozan Homeros’un bu tasviri, kendilerini büyük Homerik kahramanlarının doğrudan torunları olarak gören Atinalılar için bir gurur kaynağı olmuştur.

Some Active Trade Routes in the Bronze Age Mediterranean
Bronz Çağı Akdenizde İşlek Ticaret Yolları
Kelly Macquire (CC BY-NC-SA)

Deniz Kavimleri, MÖ 1200 yılı dolayında, Ege’deki Yunan takımadalarını güneyden işgal ederken, eş zamanlı olarak, Dorlar da kuzeyden Yunanistan anakarasına inmişlerdi. Deniz Kavimleri Attika’ya (Atina’yı çevreleyen anakara) kesin saldırılar düzenlerlerken, Bronz Çağı Çöküşü sırasında, (her ne kadar Yunanistan’ın geri kalanında olduğu gibi bu istalaların ardından ekonomik ve kültürel bir gerileme yaşanmış gibi görünse de), Dorlar şehri bypass ederek Miken kültürünün hayatta kalıp devamına mani olmamışlardır. Atinalılar daha sonra Dor Yunancası yerine İyonya dilini konuştuklarını, tarihlerinin daha eskiye dayandığını ve dolayısıyla komşu geleneklerinden daha üstün olduklarını, kendi geleneklerine bağlı kaldıkları için kendilerinin özel bir statüde olduklarını iddia etmişlerdir.

Solon ve Hukuk

Zengin aristokrat sınıfı Yunanistanı yönetem hükümetin ve ülke toprakları kontrolünü elinde tutuyordu. Zamanla daha yoksul toprak sahipleri, daha zengin tabakaya olan borçları nedeniyle köleleştirilmişlerdi (ya da neredeyse köleleştirilmişlerdi). Dahası, şehrin diğer kanunları arasında tutarsızlık algısı vardı. Bu tarzda sorunları çözmek üzere yazılan ilk yasalar serisi devlet adamı Draco (Dracon/Drakon olarak da anılır) tarafında MÖ 621 yılında düzenlenmişti. Ancak bu yasaların çok ağır oldukları düşünülmüş (çoğu ihlal davranışların cezası ölümdü) ve bu nedenle büyük yasa koyucu olarak anılan Solon’dan (MÖ 630-560) çıkarılmış olan yasaları revize etmesi ve değişiklik yapılmasını istenmişti. Yasa koyucu Solon, kendisi de aristokrasi sınıfına mensup olmasına rağmen, vatandaşları arasındaki siyasi dengeleri eşitleyen bir dizi yasa çıkarmış ve bu yasalarla MÖ 594 yılında Atina Demokrasisi temelini oluşturmuştur.

Solon
Solon
Kpjas (Public Domain)

Kanun koyucu Solon, Atina’da uygulan politikada sadece adil düzenlemeler yapmamış, aynı zamanda, kazanç sağlayıcı kurallar koymak üzere de büyük çaba harcamıştı. Antik Atina’da fuhuş olayalarına yasal bir düzenleme getirilmiş; hem bireysel fahişeler ve hemde genelevler vergilendirilmişti. Atina, popüler şehir ve karlı bir ticaret merkezi olduğundan dolayı, pek çok genç erkek şehre gelip fahişelerin verdikleri hizmetleri ararken, genellikle 30 yaşına kadar evlilik yapmayan genç Atinalı erkeklere, evlilik öncesinde bakire bir kadınla cinsel ilişkiye geçme girişimi nedeniyle, sözkonusu kadının babasını veya erekek akrabalarını kızdırma riskiyle karşı karşıya kalmamaları için hiçbir ücret ödemeden cinsel deneyim edinmeleri imkânı sağlanıyordu. Solon, genç erkeklerin fahişeleri ziyaret etmeye teşvik ederek, iyi ailelerden gelen genç kadınların, kocası olarak seçilen kişi dışında herhangi bir erkekle ilişkiye geçmesine yasaklama gertirmesi, şehirde bazı kan davalarının bir kayanağını oluşturmuştu.

Solon’un kamu görevinden ayrılmasından sonra, çeşitli hizip liderleri iktidarı ele geçirmeye çalışmışlardı. Nihai galip gelen Peisistratos (ölümü MÖ 528), Solon’un yaptığı sosyal revizyonların değerini fark etmiş ve bu revizyonları hayırsever bir tiran olarak, hükümdarlık süresi boyunca, gerekli bazı değişiklikler yaparak uygulamaya devam etmiştir. Oğlu Hippias (MÖ 528-510), kardeşi Hipparchus’un, MÖ 514 yılında, bir aşk ilişkisi nedeniyle suikasta kurban gitmesine kadar Hipparchus (MÖ 528-514) ile birlikte yönetici olarak politikalarını sürdürmüştü.

Tiran öldürülmeleri ve Demokrasi

SADECE ÜST SINIFA MENSUP ERKEKLER SİYASİ SÖZ SAHİBİ İDİLER, HAKLARINDAN MAHRUM KADINLAR, YABANCILAR VE ÇOK SAYIDA KÖLELER ATİNA VATANDAŞLARI ÇOĞUNLUĞUNU OLUŞTURUYORLARDI.

Hipparchus, Harmodios adında genç bir kişiden hoşlanmıştı, ancak Harmodios’un zaten başka bir kişiyle, Aristogeitonla ilişkisi olduğu için onun teklifini reddetmişti. Hipparchus reddedilmeyi pek hoş karşılamamış ve Harmodios’un kız kardeşini, tanrıça onuruna düzenlenen Panathenaic Festivaline katılan Athena kültü kadınları onurlu pozisiyonundan almak üzere festivalden uzaklaştırmıştı. Akademisyen Sarah B. Pomeroy’un belirttiğine göre “kadın bir adayın, bu etkinliğe katılmasını engellemek, o kadının itibarına leke sürmek anlamına geliyordu” (76). Hipparchus’un kızıfestivalden uzaklaştırması, onun bakire olmadığını iddia etmek, hem kendisine ve hem de ailesine hakaret etmekle eşdeğer oluyordu. Harmodios ve Aristogeiton, Hipparchus’u festival etkinlikleri sırasında öldürmüşlerdi ve daha sonra yakalanıp idam edilmişlerdi.

Bu gelişmelerden sonra Hippias, hükümdarlığı sırasında giderek daha fazla paronayak ve dengesiz hale gelmişti. Bu paranoyak durumu, Atinalılar tarafından kendilerini Hippias güçlerinden kurtarmak üzere davet edilen Kral I. Cleomense (MÖ 519-490) yönetimi döneminde Sparta askeri harekâtı olup MÖ 510 yılnda meydana gelen Atina İsyanı ile sonuçlanmıştı. Daha sonra Atinalılar, Sparta’ya mecbur kalmamaları düşüncesiyle, Harmodios ve Aristogeiton’u özgürlüğe ilk darbeyi vuran ve şehrin demokratik ideallerini yeniden tesis eden “zorbalar” olarak tasvir ederek tarihlerini yeniden yazmışlardı. Aslında, ikisini de yapmamış, sadece kişisel bir hakaretin intikamını almışlardı.

Caryatids of the Erechtheion
Eretheyon Tapınağı, Karyatid Sütunları
Dennis Jarvis (CC BY-NC-SA)

Darbenin ardından çeşitli gruplarla sosyal ilişkiler sorununa çözüm yolu bulunduktan sonra devlet adamı Cleisthenes (MÖ 6.yüzyıl) hükümet bünyesinde ve düzenlenmiş kanunlarda reform yapmakla görevlendirilmişti. Ve MÖ 507 yılında bugün demokrasi olarak bilinen yeni bir hükümet şeklini kurmuştu. Cleisthenes “Atina Demokrasisinin Babası” olarak kebul edilir, ancak, bu ilk hükümet şekli demokrasinin günümüzdeki demokrasiden önemli ölçüde farklıydı. Atina demokrasisinde yalnızca üst sınıf erkekler siyasi söz sahibi oluyorlardı; kadınlar, yabancılar ve Atina nüfusunun büyük bir bölümünü oluşturan köleler sosyal haklardan mahrum kalmışlardı.

Bu yeni hükümet şekliyle, vatandaşlar doğrudan siyasi kararlara dâhil ediliyor ve o zamana kadar oy kullanılmasına izin verilmeyenler toplum kesimleri bile kararların alınmasına katılıyor, bir tiran yerine bilgili vatandaşların çoğunluğu tarafından karar alınıyordu. Atina demokrasisi, Atina’yı antik dünyanın kültürel merkezi haline getirmek üzere gerekli istikrarı sağlamıştı; Modern çağa kadar süren bir itibar. Bu konuda Waterfield yorumu şöyledir;

Kamusal hayata yaygın olarak kazandırdığı gurur, Atinalılara hem kendileri arasında ve hem de komşularıyla ilişkileri geliştirme enerjisini vermiştir (62).

Kendilerinin büyük kahramanlar soyundan geldiklerine ve aralarında tiran öldüren kahraman kişilerin olduğunu düşünen Atinalılar, artık başka yerlere de teşvik etmeleri gereken en iyi yönetim biçimine sahip olduklarını anlamışlardı. Ve o zamanlarda Pers Ahameniş İmparatorluğunun (MÖ 550-330) kontrolü altında olan Küçük Asya’daki Yunan topluluklarını isyana teşvik etmeye karar vermişlerdi.

Pers Savaşları

Pers İmapartorluğu bu dönemde, isyanı kısa bir sürede bastıran ve ardından da Atina’ya bir kuvvet gönderen İmparator I.Darius (Büyük Darius, MÖ 522-486) tarafından yönetiliyordu. Persler, MÖ 490 yılındaki Maraton Muharebesinde yenilgiye uğramış ve 6000’den fazla askerlerini Atinalı General Miltiades’in (MÖ 554-489) parlak savaş taktikleri sonucunda kaybetmişlerdi. Miltiades kayıpları sadece 192 asker olmuştu. O dönemde Pers ordusunun yenilmez olduğu düşünülüyordu ve dolayısıyla bu zafer, Atinalıların kendileri hakkında zaten yüksek düzeyde olan onurlu düşüncelerini daha da artırmıştır.

Ancak MÖ 480 yılında I.Darius’un oğlu ve aynı zamanda halefi I.Xerxes (MÖ 486-465), o zamana kadar dünyada toplanabilen en büyük orduyu toplamış, Perslerin yaşadıkları yenilginin babasına hakaret olarak kabul ederek, intikam almak üzere birinci hedefi Atina olacak şekilde, Yunanistan’ı işgal etme harekâtı başlatmıştı. Thermopylae geçidinde Sparta Kralı Leonidas (ölümü MÖ 480) güçleri ve ünlü 300 savaşçıdan oluşan bir itifak gücü ile Pers güçlerinin ünü kesilmiş ancak Pers güçlerinin yenilgisinden sonra oluşan durumda Yunanistan toprakları bir kez daha fetih için açık hale gelmişti.

Battle of Salamis, 480 BCE
Salamis Savaşı, MÖ 480
Ancient Warfare Magazine / Karwansaray Publishers (Copyright)

Atina liderliğindeki kuvvetler, General Themistokles’in (MÖ 524-460) üstünlük sağlaması üzerine, Salamis Muharabesinde Pers donanmasını mağlup etmişlerdi. Perslerin bu yenilgisinden sonra Platea ve Mycale kara savaşları meydana gelmişti. MÖ 479 yılında Persler Yunanistandan sürülmüş ve Atina süper güç haline gelmişti. Bu konuda Waterfield yorumu şöyledir:

Bu zaman, Atina’nın en güzel zamanı, Themistokles de Yunanistan’ın kurtarıcısı olarak kabul ediliyordu. Atina şehri, bir yandan, Yunanlılar için ortak bir alanı ifade ederken, diğer yandan da, Perslere karşı bağımsızlık mücadelesini sürdürerek panhelenizm bayrağını dalgalandırmışlardı. Küçük ve yoksul bir şehir Atina, karanlık dönemi gerilerde bırakıp kökleri üzerinden yeniden dirilerek güç kazanmış ve şöhrete kavuşmuştur (72).

Atinalı siyaset adamı Perikles yönetimi döneminde, şehir devletleri arasında, Pers saldırılarını engellemek amacıyla, uyumlu bir Yunan ağı oluşturmak üzere Atina’da Delos Birliğini kurulmuştu. Katılan diğer şehir devletleri Delos Birliğinin hazinesine ödeme yapmış ve Atina da, Pers saldırganlığına karşı onları korumayı kabul etmişti. Perikles, Delos Birliğinden gelen parayı Atina’yı güzelleştirmek ve güçlendirmek için kullanmış ve onun liderliği döneminde Atina da güç kazanmış, Atina İmparatorluğu, Attika ve Ege Adalarındaki bütün komşu yönetimlerin yasalarını, geleneklerini ve ticaretini etkili bir şekilde dikte edebilmişti.

Altın Çağ

Devlet adamı Perikles döneminde Atina şehri altın çağını yaşamış; şehirde büyük düşünür, yazar ve sanatçı yetişmiştir. “Tarihin babası” Heredot (MÖ 484-425/423) Atina’da yaşamış ve eserlerini burada yazmıştır. “Felsefenin babası” Sokrates (MÖ 470/469-399) pazar yerinde, açık havada ders vermiş, “Tıbbın babası” Hipokrat (MÖ 460-370) Atina da hekimlik görevini yapmış, Phidias (MÖ 480-430), Yunan heykellerinden oluşan olağanüstü eserlerini Akropolis’te, Parthenon’da yaratmış ve Antik Dünyanın Yedi harikasından biri olan Olympia Zeus Heykelini yapmıştır.

The Greek City-states c. 500 BCE
Yunan Şehir Devletleri, MÖ 500
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Demokritos (MÖ 460-370) atomik bir evren tasavvur etmişti. Aeschylus (MÖ 525-456), Euripides (MÖ 484-407), Aristofanes (MÖ 460-380) ve Sofokles (MÖ 496-406) hem komedi ve hem de trajedi olmak üzere Yunan drama sanatını yaratmışlardı. Yunan edebiyatının önemli diğer bir ismi olan lirik şair Pindar (MÖ 518-448) kasidelerini Atina’da yazmıştı. Bu kültürel miras, Platon’un (MÖ 424/423-348/347) akademisini MÖ 385 yılında Atina surları dışında kurması ve daha sonra Aristoteles’in (MÖ 384-322) şehir merkezinde Lyceum (Lise) okulunu açması şeklinde devam etmiştir.

Atina imparatorluğunun gücü, o zamanın politika yapıcılarını, komşularına yönelik dayanılmaz hale gelen bir kibire teşvik ediyordu. Atina, Sparta’nın Hilotes İsyanını bastırmasına yardım etmek üzere birlikler gönderdiğinde, Spartalılar bu yardımı reddetmiş ve Atina kuvvetlerini şerefleri ayaklar altına alınacak şekilde evlerine geri göndermiş, böylece uzun süreden beri koşulları oluşmuş olan başka bir savaşın olmasını teşvik etmişlerdi. Atina, daha sonra, MÖ 433 yılında yapılan Sybota Muharebesi sırasında müttefiki Corcyra’yı (Korfu) Korint istilasına karşı savunmasında yardım etmek üzere filosunu göndermişti, Korint şehri Sparta’nın müttefiki olduğundan dolayı yardın göndermesi Sparta tarafından kendilerine saldırı olarak yorumlanmıştı.

Sonuç

Atina ile Sparta şehir devletleri arasındaki Birinci Peloponez Savaşı (MÖ 431-404) her ne kadar doğrudan veya dolaylı olarak bütün Yunanistanı kapsamış olsa da, taraflar arasında ateşkes yapılmasıyla sonuçlanmıştı. Atina İkinci Peloponez savaşında yenilmiş ve çıkmış olduğu gücünün zirvesinden düşmüştü. İmparatorluk yıkılmış, şehrin zenginliği kaybolmuş, surları yıkılmıştı. Atina, büyük bir eğitim merkezi olarak ünü, Yunan felsefesi ve sahip olduğu kültürden dolayı, şehir yağmalanmamış ve halkı da köleleştirilmemişti. Atina, MÖ 338 yılında Kral II. Philip komutasındaki Makedon güçlerince Chaeronea Muharebesinde yenilinceye kadar yıkıma uğrama durumdan kurtulmaya çalışarak bir miktar başarı da elde etmişti.

Romalılar, daha sonra MÖ 197 yılında Cynoscephalae Muharebesinde Atinayı yenilgiye uğratıncaya kadar şehir Makedon yönetimine tabi kalmış ve ardından da Yunanistan ülkesi düzenli olarak Roma İmparatorluğu fetih hareketine maruz kalmıştı. Romalı General Sulla, askerlerine Atina şehrine iyi davranmaları emrini verdiğini, askerlerinin talimatlarını ihmal ettiklerini iddia ederken, MÖ 87-86 yıllarında şehir yağmalanmış, halkı katledilmiş, Agora yıkılmış ve Pire Limanı da yakılmıştı. Diğer yandan da Atina’nın masumiyetine halel getirilmemesi adına, Atina şehrine saygı duyma emri, bir kültür merkezi olarak süregelen itibarına bir övgü olmuştur.

Facade, Library of Hadrian, Athens
Cephe, Hadrian Kütüphanesi, Atina
Mark Cartwright (CC BY-NC-SA)

Kutsal Kitap İncil’de yer alan Elçilerin İşleri Kitabına göre Aziz Pavlus, Areopagus’ta (Mars Tepesinde) Atinalılara verdiği vaazlarında, Atinalıların dine olan ilgilerini övmüş ve onlara yeni Tanrı İsa Mesih’i (new god Jesus Christ) anlatmıştı. Roma İmparatorluğunun Hıristiyanlığı benimsemesinden sonra yükselişe geçmesiyle Atina bu yeni inancın bir merkezi haline gelmiş, MS 6.yüzyılda pagan okulları kapatılmış ve tapınakları ya yıkılmış ya da kiliseye dönüştürülmüştü.

Atina şehri, Dördüncü Haçlı Seferinde (1202-1204) Atina Dükkalığının, Haçlı Devleti (1205-1458) olarak kurulmasına kadar Geç Antik Çağdan, Orta Çağa kadar olan dönemde bazı sözde “barbar kabile” güçlerince yağmalanmıştı. Osmanlı İmparatorluğu 1458 yılında Atinayı fethetmesine kadar olan dönemde, Atina fiziki olarak iyi durumda kalmıştı. Osmanlı Türklerinin Antik Atina şehrine saygıları olmamış ve şehir Osmanlı kontrolü altında kaldığı dönemde sürekli gerilemiştir.

Yunanistan’ın 1821 yılında Türklerden bağımsızlığını kazanmasının ardından Atina, geçmişte pek çok kez olduğu gibi, yeniden canlanmıştır. Restorasyon ve koruma çalışmaları yeni hükümetin öncelliği haline gelmiş ve şehir, bir nebze de olsa, eski ihtişamına yeniden kavuşmuştur. Günümüzde Atina adı insanlık zihninde hala da klasik dünya imgelerini, entelektüel ve şiirsel yaratıcılığın doruklarını çağrıştırırken, Akropolis’te bulunan Parthenon Antik Yunan dönemi altın çağın simgesi olmaya ve bugüne kadar gelen en iyi durumunu korumaya devam etmektedir.

Sorular & Cevaplar

Atina nesiyle ünlüdür?

Atina, demokrasinin doğduğu yer olmasıyla ünlüdür.

Atina ne zaman kurulmuştur?

Atina, küçük bir topluluk olarak MÖ 1700-1100 yılında kurulmuştur.

En ünlü Atinalılardan bazıları kimlerdi?

En ünlü Atinalılar arasında, Atinalı devlet adamı Perikles, yazar Aspasia, filozoflar Sokrates, Platon, Antisthenes, oyun yazarı Sofokles, Euripides, Aeschylus, General Miltiades ve diğerleri yer alır.

Atina Yunan mı, yoksa Roma mı?

Atina, Roma imparatorluğunun bir parçası haline gelen ve değişik Roma imparatorları tarafından tercih edilen bir Yunan şehir devletiydi.

Çevirmen Hakkında

Nizamettin Karaben
Tarih; Dinler Tarihi/Teopolitik; Siyasi Tarih; Sosyal Antropoloji; Mitoloji; Dilbilimi; Ekonomi Politik; Edebiyat konuları ilgi alanlarım.

Yazar Hakkında

Joshua J. Mark
Yazar Biyografisi Joshua J. Mark, Dünya Tarihi Ansiklopedisi'nin kurucu ortağı ve İçerik Direktörü'dür. Daha önce Marist College (NY) üniversitesinde tarih, felsefe, edebiyat ve yazı dersleri vermiştir. Yunanistan ve Almanya'da yaşamış ve geniş çapta seyahat etmiştir.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Mark, J. J. (2021, Temmuz 06). Atina [Athens]. (N. Karaben, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-292/atina/

Chicago Formatı

Mark, Joshua J.. "Atina." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. Son güncelleme Temmuz 06, 2021. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-292/atina/.

MLA Formatı

Mark, Joshua J.. "Atina." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 06 Tem 2021. İnternet. 30 Eki 2024.