Napolyon'un Misir ve Suriye seferi

Tanım

Harrison W. Mark
tarafından yazıldı, Nizamettin Karaben tarafından çevrildi
27 Nisan 2023 tarihinde yayınlandı
X
translations icon
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Arapça, Fransızca, Farsça, İspanyolca
Bonaparte Before the Sphinx (by Jean-Léon Gérôme, Public Domain)
Bonapart Sfenks Önünde
Jean-Léon Gérôme (Public Domain)

Fransa’nın Napolyon Bonapart komutasında Mısır ve Suriye Seferi (1790-1801), Mısır’da bir Fransız kolonisini kurmayı ve Hindistan’daki İngiliz mülklerini tehdit etmeyi amaçlıyordu (Uzakdoğu Ticaret Yolunun kesilmesi). İlk Fransız galibiyeti olmasına rağmen, bu sefer ennihayetinde balşarızlıkla sonuçlandı ve Mısır ülkesi tekrar Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde kaldı. Fransız Seferi aynı zamanda, bir raslantı sonucu, Rosetta Taşı’nın keşfedilmesine ve Modern Mısırbiliminin (Egyptology) doğuşuna da yol açmış oldu.

Yeni bir İskender

1797 yılı sonuna gelindiğinde, Birinci Koalisyon Savaşında neredeyse bütün düşmanlarını yenen Fransa Cumhuriyeti Batı Avrupa’da egemen bir ülke haline geldi. Bu Savaşta yalnızca Büyük Britanya kaldı; 1797 yılında gönülsüzce yapılan barış önerilerine rağmen, Birleşik Krallık Genç Başbakanı William Pitt ikinci bir Fransız karşıtı koalisyonunu finanse etmeye çalışırken, İngiltere de yeni bir kararlılık iradesini segiledi. Bir Cumhuriyet Yönetimi olan Fransa Hükümeti (The French Directory) ise savaşı sürdürme konusunda aynı derecede kararlıydı ve Britanya’yı cüretkâr bir şekilde işgal etmek üzere 120.000 kişilik bir ordu seferber etti. İngiltere seferine katılan Fransa ordunun komutası, seferin fiziblitesini değerlendirmek amacıyla tersanelerde hızlı bir tura çıkan General Napolyon Bonapart’a verildi. Napolyon’un İngiltere seferinde cesaret kırıcı bir sonuç alması, İngilizlerin denizlerde üstünlüğünün olası herhangi bir işgal girişimini başarısızlığa mahkûm edebilmesinden kaynaklanıyordu. General Bonapart, Fransa’nın Mısır’da bir koloni kurması halinde, Britanya İmparatorluğunu tehdit edileceğini düşünerek, zafere gidebilecek alternatif yeni bir yol önerisinde bulundu.

Reklamları Kaldır
Advertisement
MISIR, COĞRAFİ KONUMU İTİBARİYLE, FRANSA’NIN İNGİLTERE ÇIKARLARINI TEHDİT ETMESİ İÇİN İYİ BİR ÜS OLMUŞTUR.

Fransa Hükümetinde görev alan bakanlar, 1760 yılından beri Mısır’da bir Fransız kolonisini kurma fikri üzerinde çalıyorlardı. Fransa Yönetiminin süre gelen Britanya’yı yenme arzusunun olması nedeniyle konuyu özellikle cazip hale getiriyordu. Fransa Yönetiminin, Batı Hint Adalarındaki kolonilerinin kaybını telafi etmesi amacıyla böylesi bir sefere son derece ihtiyacı vardı ve kimi rivayetlere göre Mısır zenginliği, Fransa’nın verdiği mücadelede sömürge imparatorluğuna ciddi bir katkı sağlayacaktı. Mısır ülkesi, coğrafi konumu itibariyle, aynı zamanda, Fransa için hem Akdeniz’deki ve hem de Hindistan’daki İngiliz çıkarlarını tehdit edebilecek mükemmel bir Üs oluyordu ve General Bonapart, Hindistan’da İngiltere karşıtı Tipu Sultan gibi unsurlarla iletişim kurulmasını önerdi. Fransa Yönetimi (Directory), ülkede artışa geçen popülaritesi, bir tehdit haline gelen başbelası General Bonaparta’an kurtulmasına yarayacağından dolayı, bir yenilgi yaşaması kendileri için faydalı olabileceğini düşündüler. Doymak bilmeyen hırslı Napolyon Bonapart’ın rol model kahramanı Büyük İskender’i örnek almak ve bir doğu imparatorluğu kurmak isteyen kendine ait nedenleri vardı. General Napolyon Bonapart, bir keresinde “Avrupa bir köstebek yuvasıdır” demiş ve “bütün büyük itibarlar Asya’dan geliyor” diye açıklama yapmıştı (Roberts,159).

Napoleon in Egypt
Napolyon Mısırda
Jean-Léon Gérôme (Public Domain)

Hiçbir olumsuzluk görmeyen Fransa Yönetimi (Directory) General Bonapart’ın çıkacağı seferi için gerekli fonları kendisinin temin etmesi ve altı ay içinde Fransa’ya dönmesi şartıyla sefere onay verdi. Napolyon Bonapart, Fransa’nın Hollanda, İsviçre ve İtalya’daki kardeş cumhuriyetlerinden “destek” alarak ihtiyaç duyduğu 8 milyon Frank tahsisatı çok kısa bir sürede temin etti. General Bonapart, yaklaşok olarak 38.000 askerden oluşan, Fransa ordusu en iyi tugaylarından 21’ini seçti. Ayrıca, subay birlikleri başına Fransız ordusundaki en yetenekli generallerinden bazılarını getirdi. Alexandre Berthier, vazgeçilmez Genelkurmay Başkanı sıfatıyla göreve geri dönerken, tümen komutanlıklarına deneyimli generaller Jean-Babtiste Kléber, Louis Desaix, Louis-Andre Bon, Jean Raynier ve Jacques François Menou getirildiler. General Napolyon Bonapart, üvey oğlu Eugene de Beauharnais ve erkek kardeşi Louis’yi de yaver olarak yanına aldı.

Reklamları Kaldır
Advertisement

Napolyon Bonapart, Mısır seferine bilimsel bir amaç atfetmek umuduyla Fransa’nın en seçkin 167 bilim adamı bazı uzmanları göreve çağırdı. Davet edilen bu bilim adamlarına çalışmaları sırasında gerekli hizmetin verilmesini sağladı. Matematikçi Gaspard Monge yönetiminde görev yapan bu bilim heyeti Mısır’da araştırma yapacak ve Avrupa’daki bilimsel gelişmelerin ilerleme seyrini göstereceklerdi. Bu bilgin ve uzmanlar heyeti çalışmaları sırasında yapılan kazılarda, bir raslantı sonucu, Mısır hiyerogliflerinin deşifre edilmesini sağlayan Rosetta Taşı keşfedilmiş ve Modern Mısırbilimi’nin doğuşu yolu açılmıştır.

Malta’yı Elegeçirmek

Mısır seferine katılacak Fransız askerleri Toulon’da toplanırken, ne askerler ne de göreve çağrılan bilim heyeti nereye gideceklerini bilmiyorlardı; Kraliyet Donanması’nın Akdeniz üzerinde kontrol sağlaması, takdir yetkisinin son derece önemli olduğu anlamına geliyordu. 1798 yılı, Mayıs ayının ilk başlarında, Amiral François-Paul Brueys komutasındaki bir Fransız donanması, yeni teşkil edilmiş ordu olan Armée d’Orient’ı Mısır’a taşımak üzere harekete geçti. Fransız filosu; bu savaş hattında görev yapacak 13 gemi, 13 fırkateyn ve 200’den fazla nakliye aracından oluşuyordu. Böylesine muazzam büyüklükte bir askeri filo sefer hazırlıkları yaptığı zaman, İngiliz ajanları kısa zamanda gelişmeleri tesbit ettiler. Fransız keşif gemisi 19 Mayıs günü denize yelken açtığınd, Amiral Horito Nelson komutasındaki bir İngiliz savaş gemi filosu arama yapmak üzere Akdenizde zaten seyrediyordu. Ancak, şans Fransız filosuna gölmüştü, 21 Mayıs günü şiddetli bir fırtına Horito Nelson’un amiral gemisini yerle bir etmiş ve filosonu Sardunya adası açıklarına doğru savurmuştu. İngiliz komutan Nelson savurulan gemilerini tamir ettirdikten sonra yoğun sis olması nedeniyle fark edilmeyen Fransız filosunun 20 mil kadar yakınlarına yelken açmıştı.

Reklamları Kaldır
Advertisement
GENERAL BONAPARTE, MALTA’NIN KONTROLUNÜ ELE ALDIKTAN SONRA HAZİNELERİNİ YAĞMALADI VE YENİ BİR YÖNETİM KURMAK ÜZERE ALTI GÜN MALTA’DA KALDI.

Fransız güçleri 10 Haziran günü olaysız bir şekilde Malta Adasına vardılar. Mısır’a geçmeden önce Adayı güvence altına almak isteyen Napolyon Bonapart, Ada Yönetiminin Fransız filosunun demirlenmesine izin vermeyerek düşmanlık tutumu sergilediği bahanesiyle Adayı işgal emrini verdi. Malta Adasını kontrol eden askeri birlik St.John Şövalyeleri kuşatmalara karşı koymasıyla bilinse de, şövalyelerin yarısı Fransız olduğu ve bazı Ada sakinlerinin kendi vatandaşları Fransızlarla savaşmayı istemedikleri için Ada çok az bir direnişin ardından Fransızların eline geçti. General Bonapart, Malta’nın kontrolünü ele geçirdikten sonra hazinesini yağmaladı ve Malta İdaresinde reform yapmak üzere altı gün Ada’da kaldı. Sonra St.John şövalyelerini Ada’dan çıkardı, köleliği ve feodalizmi kaldırdı, hastaneler ve üniveristelerde reform yaptı ve Ada’daki Yahudilerin bir Sinegog inşa etmelerine izin verdi. Ada’da bir askeri garnizon bırakarak 19 Haziran günü İskenderiye’ye doğruyola çıktı.

Mısır’a Sefer Düzenleme

Osmanlı İmparatorluğu 1517 yılından beri Mısır’ı yönetiyordu. Osmanlı padişahının yüzyıllar boyunca Mısır ülkesi üzerindeki hâkimiyeti neredyse elinden kaymak üzereydi. Mısır ülkesi, 1798 yılında, aslen Kafkas Dağlarından gelen, ağır vergiler uygulayan ve Mısırlı tebaasının genellikle nefret ettiği bir askeri kast olan Memlükluların fiili (de facto) yönetimindeydi. Napolyon Bonapart, Memlük zulmünü ortadan kaldırmak üzere Allah tarafından gönderildiğini iddia eden broşürler hazırlayıp dağıtarak, kendisini bir kurtarcı olarak sunmayı umuyordu. Osmanlı İmparatorluğuyla düşmanlıktan kaçınmak amacıyla Fransız Dışişleri Bakanı Charles-Maurice de Talleyrand İstanbul’a (Constantinople) gönderilecek, Fransızların amacını açıklayacak ve Osmanlı Padişahına Mısır’ın kendisine yıllık haraç ödemeye devam edeceği yönünde girişimde bulunulacağına dair General Bonaparta’a güvence verilmişti. Ancak, Dışişleri Bakanı Talleyard, Fransa Mısır seferinin en büyük destekçisi olduğu görünmesine rağmen, hiçbir zaman İstanbul’a gitmedi; bu davranışı Napolyon Bonapart’a olan son ihaneti de olmayacaktı.

Fransız filosu 01 Temmuz günü İskenderiye kıyılarına ulaştı ve Komutan Bonapart 13 Km (8 mil) uzaklıkta, Marabut’ta (Batı Afrika) karaya çıktı. Fransız güçleri ertesi sabah İskenderiye’ye saldırı düzenlediler; Komutanlar Kléber ve Bon, Pompey ve Rosetta kamplarını ele geçirirlerken General Jacque de Menou şehrin dışında kalan Üçgen Kale’ye baskın düzenledi. Susuz kalmalarından dolayı bir an evel şehre varmak üzere hareket eden Fransız askerleri olağanüstü bir kararlılıkla saldırıya geçtiler ve şehir öğle vakti Fransızların eline geçti.

Reklamları Kaldır
Advertisement

General Napolyon Bonapart, 07 Temmuz günü Kahire’ye doğru yola çıkmadan önce, bir hafta süreyle İskenderiye’de kaldı, filoyu Abukir Körfez’inde demirledi ve 200 askeri garnizonda bıraktı. Çöl şartlarında devam eden yürüyüş çok acımasız oluyordu, kavurucu sıcaklık ve sivrisinek sürülerinin neden olduğu ıstırap, askerlerin çektikleri susuzluk nedeniyle daha da kötüleşiyordu; yol boyunca bulanabilen kuyular Bedevi kabileri tarafından zehirlenmiş veya kapatılmıştı. Pekçok asker, geçici körlüğe neden olan oftalmiya (ophthalmia) hastalığından etkilendi, çölde tek başına kalan bazı Fransız askerleri, onları takibeden Memlük güçlerinin eline geçtiler. Bu durum karşısında bazı Fransız askerleri kendilerini vurdular ve diğer askerler de isyan planlarken askeri disiplinsizlik kritik seviyeye ulaştı.

Battle of the Pyramids, 1798 CE
Piramitler Savaşı, 1798
Louis-François, Baron Lejeune (Public Domain)

Fransız Ordusu 10 Temmuz günü Nil Nehrine ulaştığında moralleri düzeldi, ancak susuz kalan çılgın askerler, susuzluklarını gidermek üzere çamurlu sulara koştular ve birçoğu suya olan aşırı ihtiyaçtan dolayı zehirlenip öldüler. General Napolyon Bonapart, 13 Temmuz günü Shubra Khit’de yapılan küçük çaplı bir Savaşta Murad Bey komutasında bir Memlük ordusuyla karşılaştı ve çatışmadabu orduyu yendi. Komutan Murad Bey yeni bir ordu toplamak üzere geri çekilde ve daha sonra Embabe kasabası yakınında bir cephede yeniden ortaya çıktı. Fransız Ordusu 20.000 askeriyle sayıca üstün görünüyordu; Murad Bey 6000 atlı Memlük ve 54.000 kadar Fellah veya Arap köylüden oluşan bir milis kuvvetine komuta ediyordu. Napolyon Bonapart yılmadı, beş tümeninin her birini, köşelerinde topçu bataryaları yerleştirilmiş, her yönde ateş yapabilecek şekilde, bir kare düzeninde saldırı hattı oluşturdu. General Bonapart, savaş alanından açıkça görülebilen Büyük Giza Piramidine atıfta bulunarak askerlerine şöyle dedi: “Bu piramidlerin tepesinden, kırk asırdan beri size tepeden bakıyor” (Chandler, 224).

Ardından gelen Piramidler Savaşında, düzenlenen seferin en büyük zaferi elde dedildi. Fransız süngüleriden aldıkları darbeler sonucunda atlar şaha kalkarak süvarilerini yerlere fırlatırken, kare şeklinde saldırı pozisyonuna geçen Fransız askerleri Memlük süvari gücünü işe yaramaz hale getirdiler. İki saat süren bir çatışmadan sonra Memlük güçleri bozguna uğratıldı ve yüzlerce kişi panik halinde Nil nehrini geçmeye çalışırken boğuldu. Memlük askerleri çoğu zaman değerli eşyalarıyla birlikte savaşa giderlerdi; bu durumda, tek bir Memlük cesedi bir Fransız askerini zengin etmeye yeterli oluyordu. Fransızlar, savaş sona erdikten sonra, günlerce Memlük cesetlerini süngü marifetiyle nehirden çıkarmak gibi ürkütücü bir oyun oynadılar. Murad Bey Eşkomutanı İbrahim Bey savaşmadan Kahire’den kaçtı ve Napolyon Bonapart 24 Temmuz günü zafer kazanarak şehre girdi. Fransız General Desaix, Memlük komutanları Murad ve İbrahim Beyleri Yukarı Mısır’a kadar takip etmek üzere görevlendirildi ve Desaix, El Lahun’da (07 Ekim), Sahmud’da (22 Ocak 1799) ve Abnud’da (08 Mart) Memlükleri yendikten sonra kendi ihtişamını korumaya devam etti.

Reklamları Kaldır
Advertisement

Explosion of L'Orient at the Battle of the Nile
Nil Savaşında Orient Gemisinin imhası
George Arnald (Public Domain)

General Napolyon Bonapart’ın şansı elbette sonsuz kadar yaver gitmeyecekti. İngiliz Donanma Komutanı Amiral Horito Nelson 01 Ağustos 1798 tarihinde, Abukir Körfezinde demirlenmiş Fransız fiosunu yakaladı. Yapılan Nil Savaşında (Abukir Deniz Savaşı) Fransız donanması yok edildi. 13 Hat Gemilerinden 11’i ele geçirildi ve imha edildi, Fransız Amiral Gemisi l’Orient’in infılak etmesi sırasında Fransız Amiral Bruyers ve 1000 Fransız denizci öldü. İmgiliz Amiral Nelson’un bu mutlak zaferi, Napolyon Bonapart’ı Fransa’dan gelebilecek herhangi bir ikmal veya takviye yardımdan mahrum bıraktı. General Bonapart, haberi aldıktan sonraki gün subaylarına alaylı bir şekilde; “Bana bu ülkeyi sevdiğimi söylüyorsunuz. Bu çok şanslı bir durum, ama şimdi bizi Avrupa’ya götürecek bir filomuz bile yok” diye açıklama yaptı (Roberts,178).

Kahire İşgali

Mısır ülkesinin büyük bir kısmını kontrolü altına alan Napolyon Bonapart halkı kazanmaya gayret gösterdi. Kahire’de bulunan şeyhleri teolojik tartışmalarda yeni yorum getirmek üzere görevlendirdi, Kur’an’ı Kerim hakında bilgi sahibi olduğunu göstererek İslam Dinine geçme niyetinin olduğu izlenimini verdi. 20 Ağustos günü, üç gün süren, İslam Paygamberi Hz. Muhammed’in doğum günü kutlama türeni finansmanını sağladı. Kutlamalar sırasında Hz. Peygamber’in damadı Ali sıfatıyla ilan edildi ve Ali-Bonapart adını aldı. Napolyon Bonapart, kutlamaların son gününde Aydınlanma bilimi ve Sağduyu ile Kahirelileri etkimek üzere, Mısır Enstitüsü (Institut d’Egypte) başına ataması yapılan Başkan Gaspard Monge ile birlikte, Mısır Enstitüsü’nün açılış türenini düzenledi.

Mısırlıların çoğu bu yeni sosyol gösteriye inanmadı ve Fransız işgali altında kalan halk arasında hoşnutsuzluk artmaya devam etti. Eylül ayında Dışişleri Bakanı Talleyrand’ın diplomatik pazarlıkta üstüne düşen görevi yerine getirmemesi, Osmanlı İmparatotluğu’nun Fransa’ya karşı savaş açmasıyla sonuçlandı. Osmanlıların Napolyon Bonapart komutasındaki güçlere saldırmak üzere Suriye’de bir ordu topladıkları haberi 20 Ekim Kahire’ye ulaştı. Aynı gece Kahire’de isyan çıktı ve şehrin asker Valisi General Dupuy bir sokaktan geçerken aldığı bir mızrak darbesiyle öldürüldü, General Bonapart’ın 16 koruması ve yaverlerinden birinin bedenleri köpeklere parçalatılarak öldürüldüler. Komutan Bonapart bu duruma uygun bir cevap verene kadar 300 Fransız askeri öldürüldü ve Kahire’li isyancılar Gama-el- Ezher Ulu Camii’sine sığındılar.

Revolt in Cairo, October 1798
Kahire’de İsyan, Ekim 1798
Anne-Louis Girodet-Trioson (Public Domain)

Herhangi bir gecikme olması halinde 600.000 Kahire vatandaşını isyan hareketine katılmaya teşvik edeceğinin farkında olan General Napolyon Bonapart isyancılara karşı acımasızca harekete geçti. Camii binasına saygısızca davranan piyadesini göndermeden önce topçu ateşiyle Ulu Camii’ye saldırdı. İlk çatışmalarda 2500 isyancı öldürüldü ve sonraki haftalarda yüzlercesi de idam edildi. Cephanesinden tasaruf etmek amacıyla isyancıların kafalarını kestirdi, şehir merkezinde kesik başlardan oluşan bir yığınak yaptırdı ve bedenlerini de Nil nehrine attırdı. 11 Kasım gününe gelindiğinde isyan bastırılmış ve Komutan Napolyon Bonapart da dikkatlerini Suriye’de baş gösteren tehdide çevirmişti.

Suriye Seferi

General Napolyon Bonapart, yaklaşan Osmanlı işgalini engellemeye karar verdi. 1799 yılı Şubat ayında Joachim Murad komutasında bir süvari birliği ile Generaller Reynier, Kléber, Bon ve Jean Lannes komutasındaki dağınık dört tümenden oluşan 13000 askerini Mısır’dan çıkardı. El-Ariş Kalesini savunan 2000 Osmanlı askeri gücü 17 Şubat günü Napolyon Bonapart’ın önünü kesti. Anacak El-Ariş Kalesi, korkunç bir bombardımanın ardından iki gün sonra düştü ve General Bonapart, kaledeki askerlerin kendisine karşı savaşmak üzere geri dönmeyeceklerine dair Kur’an’ı Kerim üzerine yemin etmelerineden sonra garnizondan çıkmalarına izin verdi. Fransız güçleri daha sonra 03 Mart günü Yafa Kuşatmasına başlamak üzere yola çıkmadan önce Gazze’den geçtiler. Kuşatma üç gün sürdü ve General Bonapart şehrin teslim olmasını talep etmek için bir haberci gönderdi; ancak Yafa Valisi habercinin kafasını kestirdi ve kesik başı bir duvarda sergiledi. Ertesi gün binlerce öfkeli Fransız askeri şehre baskın düzenledi ve komutan Bonapart da Yafa şehrine 24 saat sınırsız bir şekilde yağmalanma cezasını verdi. Dehşete kapılmış bir âlimin (savant) tanıklığı şöyledir:

Manzara korkunçtu. Silah sesleri, anne ve babaların çığlıkları, ceset yığınları….kan kokusu, yaralıların inlemeleri, ganimet toplamak için didişen galiplerin bağırışmaları. (Robert,189).

Zulüm bunlarla kalmadı. Yafa savunmasında savaşanlardan bazıları Genral Bonapart’ın El-Ariş kalesini almasından sonra serbest bıraktırdığı adamlarla aynı kişiler çıkması nedeniyle tüm garnizonu cezalandırma kararını aldı. 03 Mart günü 2000 ila 3000 arası savaş esirleri, hepsinin katledildiği Yafa şehrinin güneyinde bir sahile götürüldüler. General Napolyon Bonapart, Yafa’da 400.000 tayin bisküvi almış olmasına rağmen, esirleri besleyecek kadar yeterli yiyeceğinin olmadığını iddia ederek eylemlerine savunma getirmişti. Biyografi yazarı Andrew Roberts bu davranışı şöyle ifade etmişti; “Komutan Napolyon Bonapart’ın, bir Avrupa ordusuna teslim olmuş savaş esirlerine bu derece zalimce davranmayacağından, bu katliamda ırkçı bir unsur vadir".

Napoleon Visits the Plague Victims of Jaffa
Napoleon’un Yafa Veba kurbanı askerleri ziyareti
Antoine-Jean Gros (Public Domain)

Fransız ordusu askerleri, interasan bir karmik adaletin tecelisi olarak, Yafa katliamlarından kısa bir süre sonra hıyarcıklı veba hastalığına yakalandılar. % 92 ölüm oranıyla günde 270 civarında yeni vaka görülüyordu; Komutan Napolyon Bonapart, hastalığa yakalanan askerleri ziyaret etmiş ve elinden geleni yapmışsa da, artık Yafa’da oyalanacak daha fazla zamanı kalmamıştı. General Bonapart,14 Mart günü, sağlıklı kalan askerlerini topladı ve Akka’ya doğru yola çıktı.

Akka Kuşatması

General Napolyon Bonapart 18 Mart günü Akka’nın dış mahallerine vardığında, şehrin aşılması güç bir şekilde savunulduğunu gördü. Savunma Garnizonuna eacımasız icraatlarından dolayı “kasap” lakabını almasına neden olan Suriye Valisi Cezzar Ahmet Paşa komuta ediyordu. Osmanlı güçlerine gerekli lojistik ihtiyaçları, Fransız askerlerine, Fransa’dan gelebilecek herhangi bir habere erişimlerini engelleyerek, onlara karşı psikolojik savaşı yürüten kurnaz İngiliz Amiral Sir Sidney Smith tarafından tedarik edilmiş ve Osmanlı savunma hatları güçlendirilmişti. Komutan Napolyon Bonapart, ağır kuşatma silahları taşıyan Fransız filosu düşman eline geçinceye ve Fransız askerleri kısa bir süre sonra kendilerini, kendi silahları ateşi altında kaldıklarını görünceye kadar, en kısa sürede zafer elde edeceği konusunda emindi. General Bonapart, artık yağmalama gibi daha fazla zaman alan kuşatma savaşı yöntemlerine başvurmayı uygun görmüyordu.

Bu durum, kuşatma yapan Fransız ordunun başına gelen bir dizi felaketten yalnızca ilkiydi. Komutan Napolyon Bonapart’ın 28 Mart günü saldırısı, Fransız merdiven basamaklarının duvarları aşmak için çok yeteresiz kaldığını fark etmesinden sonra felaketle sonuçlandı; General Napolyon Bonapart, sonraki dokuz hafta içinde, hepsi de başarısızlıkla sonuçlanan, sekiz büyük saldırı daha düzenleme emrini verdi. Fransız kuşatma hatları, sivrisinek istilasına uğramış bataklık arazisine kadar uzanmasından dolayı askerlerlerin sıtma salgınına yakalanmasına neden oldu. Fransız güçlerinde kayıplar artmaya başladığı zaman komutan Napolyon Bonapart, ölümlerinden dolayı, yetenekli subaylarından mahrum kaldığını fark etti. Popüler General Cafferelli 28 Nisan günü kangrene yenik düştü ve General Bon 10 Mayıs günü ölümcül bir şekilde yara aldı. General Lannes ve Eugene de Beauharnais ağır bir şekilde yaralandılar.

Battle of Mount Tabor
Tabor Dağı Savaşı
Léon Cogniet (Public Domain)

Fransız güçleri 16 Nisan günü Tabor Dağı Savaşında Osmanlı İmparatorluğu bir destek ordusunu yendiler. Bu zaferleri etkileyici olsa da, Napolyon Bonapart’ın Akka’yı ele geçirme umutlarını pek de artırmadı. İngiliz Amiral Sir William Sidney Smith, az bir zaman sonra, bir parça gazetede yer alan gerçek haberin Napolyon Banapart komutasındaki orduya ulaşmasına sağladığında, o zamana kadar ki en büyük psikolojik savaş eylemini gerçekleştirmiş oldu. Bu haber, İkinci Koalisyon Savaşının başladığını ve Avrupa’da Fransa’nın başına gelen askeri yenilgileri duyuran bir gazetede yer alıyordu. Avrupa’da askeri yeteneklerine ihtiyaç olduğunu düşünen Bonapart, 20 Mayıs günü kuşatmayı kaldırma emrini verdi ve Kahire’ye doğru, moral bozucu uzun yolculuğuna başladı. Bu başarızlığı, daha sonraları “Akka’da talihimi kaçırdım” diye yakınan Bonapart için her zaman rahatsız edici olmuştur (Robert,198).

Geri Çekilme

Napolyon Bonapart, 14 Haziran günü Kahire’ye vardığında, mevcut askerlerini topladı ve İskenderiye’ye doğru yola çıktı. Vardıklarında İngiliz Amiral Sidney Smith, Mustafa Paşa komutasındaki 15000 Osmanlı askeri konuşlandırmak üzere İskenderiye’nin kuzeydoğunda bulunan Abukir Körefezine götürmüştü; General Bonapart, 25 Temmuz günü, Mısır’daki son zaferi olacak Abukir Savaşında Osmanlı İmparatorluğu güçleriyle savaşa girdi. Bu savaşta 2000 Osmanlı askeri öldürüldü ve çok daha fazlası denize sürülürlerken boğuldular. Fransız güçleri 1000 askerden daha az zaiyat verdiler, ancak Amiral Brueys komutasındaki filo yok edildiğinde, Fransa bir kez daha Avrupa ile savaş halinde olduğu için, hiçbir takviye güç gelmeyeceği açıktı.

Mısır’ı terk etme düşüncesinden hiç kimseye bahsetmeyen Napolyon Bonapart, 23 Ağustos günü yanında bir avuç subay ve bilginle (savants) heyetiyle yola çıkarak, geride kalanları ise İskenderiye’de bıraktı. 41 gün sonra Fransa’ya geri döndü ve yılsonunda 18. Brumaire Darbesi ile Fransız Hükümeti kontrolünü ele aldı.

Assassination of Kléber
Kléber Suikastı
Antoine-Jean Gros (CC BY-NC-SA)

Napolyon Bonapart, Avrupa’da kendisine ihtiyaç duyulduğuna dair iddialarına rağmen, geride bıraktığı ordusu anlaşılır bir şekilde ihanete uğramış olduğunu hissetti. Dağılmakta olan seferin komutasını devralan General Jean Babtiste Kléber kadar hiç kimse öfkeli değildi ve Kléber, Napolyon Bonapart’an “şu korsikalı cüce” diye bahsetmeye başladı ve Avrupa’ya dündüğünde intikam alacağına söz verdi. Ancak 1800 yılı Haziran ayında bir suikaste kuraban gittiği zaman General Kléber’ın artık bu şansı asla olmayacaktı.

Sir Ralph Abercromy komutasındaki bir İngiliz-Osmanlı ordusu 21 Mart 1801 tarihinde saldırıya geçtiğinde, Fransız güçlerine, İskenderiye’nin savunmasından sorumlu olan General Jacques Manou komuta ediyordu. Sir Abecomby ölümcül bir şekilde yara almış olsa da, İskenderiye Savaşı müttefiklerin zaferiyle sonuçlandı. Kahire Haziran ayında düştü ve Fransız General Jacques Menou, uzun bir kuşatmanın ardından, 02 Eylül 1801 tarihinde İskenderiye’yi mütefik güçlerine teslim etti. 25 Haziran 1802 tarihinde yapılan Paris Antlaşması ile Fransa–Osmanlı İmparatorluğu arasındaki düşmanlık sona erdi ve Mısır bir kez daha Osmanlı İmparatorluğu güçleri egemenliğine geçmiş oldu.

Sorular & Cevaplar

Napolyon neden Mısır’daki ordusunu bırakıp Fransa’ya döndü?

Napolyon Bonapart, Fransa’nın İkinci Koalisyon Savaşı’na katıldığı Avrupa’da kendi yeteneklerine ihtiyaç olduğunu düşündüğü için ordusunu Mısır’da bıraktığını iddia etti; ancak, başarısız olan Mısır Seferini de reddetmiş olabilir.

Napolyon Suriye’de ne yaptı?

Napolyon, 1799 yılı Şubat ayında Suriye’yi işgal etti. Yafa’yı ele geçirdi ve İngiliz-Osmanlı güçlerinin şiddetli direnişiyle karşılaştığı Akka’yı kuşattı. Tabor Dağı Savaşını kazanmasına rağmen Akka’yı alamadı ve Mısır’a geri çekilmek zorunda kaldı.

Napolyon neden Mısır’a sefer düzenledi?

Napolyon, Fransa’nın Akdeniz ve Hindistan’daki İngiliz ticaretini tehdit edebilecek bir Fransız kolonisini kuramak amacıyla Mısır’a sefer düzenledi. Napolyon, ayrıca, rol model kahramanı Büyük İskender’in izinde gitmeye, Ortadoğu ve Asya’da bir imparatorluk kurma arzusuyla motive olmuştu.

Napolyon’un Mısır seferinde ne oldu?

Napolyon’un Mısır Seferi, Piramidler Savaşını kazanıp Kahire’yi ele geçirdiği için başlangıçta başarılı oldu. Ancak Nil Savaşı ve Akka Kuşatmasındaki Fransız güçleri yenilgisi, Napolyon’un ordusunu İskenderiye’de bırakıp Avrupa’ya dönmesiyle seferin balarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu?

Napolyon’un Mısır Seferi, Mısırbilimine nasıl bir katkısı oldu?

Napolyon Bonapart, Mısır Seferinde, Mısır’da araştırma yapmak üzere, Fransa’dan bilim adamları ve başka diğer uzmanlardan oluşan 167 kişlik bir bilgin (savant) heyetini Mısır’a getirdi. Napolyon ordusundan bir subay, diğer bulguların yanı sıra, eski Mısır hiyeroğliflerinin deşifre edilmesini sağlayan Rosetta Taşının keşfedilmesi yolunu açtı.

Çevirmen Hakkında

Nizamettin Karaben
Tarih; Dinler Tarihi/Teopolitik; Siyasi Tarih; Sosyal Antropoloji; Mitoloji; Dilbilimi; Ekonomi Politik; Edebiyat konuları ilgi alanlarım.

Yazar Hakkında

Harrison W. Mark
SUNY Oswego Üniversitesi mezunu olan Harrison Mark, bu okulda tarih ve siyaset bilimi eğitimi almıştır.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Mark, H. W. (2023, Nisan 27). Napolyon'un Misir ve Suriye seferi [Napoleon's Campaign in Egypt and Syria]. (N. Karaben, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-21818/napolyonun-misir-ve-suriye-seferi/

Chicago Formatı

Mark, Harrison W.. "Napolyon'un Misir ve Suriye seferi." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. Son güncelleme Nisan 27, 2023. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-21818/napolyonun-misir-ve-suriye-seferi/.

MLA Formatı

Mark, Harrison W.. "Napolyon'un Misir ve Suriye seferi." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 27 Nis 2023. İnternet. 24 Nis 2024.