Ugarit, Kuzey Levant'ta (doğu Akdeniz kıyıları) önemli bir liman kentiydi. Asla bir dünya gücü olamamasına rağmen, Ugarit, Antik Yakın Doğu'da Mısır ile Anadoluda Tunç Çağı ve Mezopotamya'nın büyük güçleri arasında büyük bir ticaret merkezi olarak hizmet eden önemli bir ekonomik merkezdi.
Ugarit, cilalı taş devrinden (MÖ 6500) bu yana neredeyse sürekli olarak iskan edilmiş olsa da, kendisini büyük bir ticaret merkezi olarak tanımlama süreci MÖ 1900'lerden sonra başlamıştır. Ugarit Kral listesi (CTU 1.113) ve çeşitli Ugarit destanları, bu dönemde Amoriler olarak bilinen Mezopotamya'dan yarı göçebe bir halkın gelişini beyan ederler. Ugarit büyük bir askeri veya siyasi gücü olmasa da Mısır, Anadolu ve Mezopotamya arasında köprü görevi gören önemli bir ekonomik merkezdi. Ugaritlerin başarısı, Antik Yakın Doğu'da bulunan daha büyük güçlerle bağlantılıydı. İlk olarak Mariler, daha sonra Mısır ve son olarak da Hitit krallığı.
Mısır ve Hitit İmparatorluğu, Ugarit'in başarısı ve refahı için en önemli iki etkendi. Yeni Mısır Krallığı'nın refahı ve istikrarı süresi boyunca (MÖ 16-11. yüzyıllar), Ugarit altın çağı olarak nitelendirilebilecek gelişmeler kaydetti. Sözlü olarak sonraki nesillere aktarılacak destanların çoğu ilk olarak II. Niqmaddu döneminde (MÖ 1350 – MÖ 1315) yazıldığı görülmektedir. MÖ 14. yüzyılda Hitit derebeyliğinin bir parçası olarak Kadeş Savaşında II Ramses'e karşı savaşmış olsalar da genel anlamda Ugarit Mısırlılarla dost kaldılar.
MISIR VE HİTİT İMPARATORLUĞU, UGARİT'İN BAŞARISI VE REFAHI İÇİN EN ÖNEMLİ ETKENLERDİ.
Ugarit'in saygınlığı askeri becerlerinden çok siyasi ve ekonomik pragmatizminden kaynaklanıyordu. Coğrafi açıdan Ugarit; Mısır, Mezopotamya ve Kıbrıs arasında bir ticaret merkezi olarak hizmet vermek için mükemmel bir konuma sahipti. Böyle olunca da Ugarit'in pragmatizmi bu durumdan yararlanmalarına fırsat sundu.
Ugarit'te, Ugarit ile Amurrular arasında (günümüz Lübnan'ında) imzalanmış ve kayda geçmiş en eski antlaşma, bu pragmatizmi mükemmel bir şekilde kanıtlar niteliktedir. Ugarit'in kaybettiği tampon devlet kontrolü üzerindeki askeri çatışmanın ardından, Ugarit'in Amurru'ya toplam 5.000 şekel miktarında gümüş ödemesi gerektiren bir antlaşma oluşturuldu. Amurrular, Ugarit'in askeri yardım ihtiyacını karşılamayı razı oldu, ancak tuhaftır ki anlaşma karşılıklı değildi. Küçük ödemeler ve askeri anlaşmanın tek taraflılığı, bunun haraç ödemekten ziyade bir ulusun pahalıya mal olabilecek bir savaştan çok barışı yeğlediğini açıkça ortaya koyuyor.
Hititler 14. yüzyılda Ugarit'i derebeyliğine bağladığı zaman, pragmatizm ilkesi de Ugaritlerin bağlılığı gibi Hititlerin gücü zayıfladıkça sınırları zorladı. Hitit tüccarlarına özel muamele yaparak Hitit İmparatorluğu'na ciddi miktarda askeri ve mali destek sağladılar. Yine de Hititler arasındaki zaaflardan faydalanarak etki alanlarını genişletmekten bir an bile tereddüt etmediler.
Ne yazık ki, Ugarit kırsal bölgelerinde yaşayan nüfusun artışı ve Deniz Kavimlerinin batıdan göç etmesi nedeniyle saray ekonomisinin dur durak bilmeyen çöküşünün de baskısı nedeniyle, Ugarit ve Hitit derebeyleri imparatorluğu, MÖ 12. yüzyılın ortalarında çökmekten kurtulamadı.
Ugaritin Keşfi ve Sırlarının Çözülmesi
MS 1928'de bir çiftçi tarlasında çalışırken kazara bir mezar ortaya çıkardı. Keşfin duyulması üzerine Servis des Antiquites en Syrie et au Liban, bulguyu incelemek adına bir keşif gezisi düzenledi. Sadece birkaç kırık çömlek parçası ve sağlam çanak bulunmasına rağmen, mezar küçük de olsa bir umut vaat ediyordu. Ancak Fransız arkeologlar alanda çalışırken dikkatlerini bir höyüğe çekmişlerdi. Höyüğün bugün Ras Shamra olarak bilinen tepe/cik olduğu ortaya çıktı.
Yalnızca beş gün süren kazı çalışmalarının ardından, MS 1929 yılında ilk çivi yazısı tablet gün yüzüne çıkarıldı. Bu tablet, Levant ve Mısır'ın her tarafında rastlanılabilen Akad tabletlerinden biri olduğu için şaşırtıcı bir keşif değildi (örneğin Amarna mektupları). Akad tableti, kazı ekibinin Amarna (MÖ 14. yüzyıl) zamanından kalma metni ortaya çıkarmasını sağlayan Amarna mektuplarına benziyordu, ancak bunun daha sonra yapılan arkeolojik ve epigrafik (yazıtlarla ilgili) incelemelerle yanlış bir teori olduğu kanıtlandı. Bu Akad mektupları, mezarın ilk keşfinden sadece yedi yıl sonra, 1935 yılında bölgenin Ugarit (Mısır ve Hitit edebiyatından bilinen bir şehir) olarak oldukça hızlı bir şekilde tanımlanmasına izin verdi.
Akad metinlerinin ardından bilinmeyen bir dilde bir dizi metin ortaya çıktı. Bu dil çivi yazısı ile yazılmıştı, ancak Akadca'nın beklenen logo-hece (harflerden ziyade heceleri temsil eden işaretler) yazı sisteminden ziyade alfabetik olarak hızlı bir şekilde saptanmıştı. Bu yeni alfabeyle yazılmış Akad ve Hurri metinlerinin keşfedilmesi, bu dilin deşifre edilmesini hızlandırdı; ve MS 1931'de, ilk metnin ortaya çıkmasından sadece üç yıl sonra, ilk tam değerler kümesi önerildi, ancak bu öneride30 yerine sadece 28 tane doğru vardı. Bu, Ugaritçe'nin Kuzeybatı Semitik dili olarak tanımlanmasına ve İbranice, Fenike ve Aramice ile aynı dil ailesi sınıfına dahil edilmesine olanak sağladı.
Ras Shamra'daki müteakip büyük kazılar 1950'lerin başında başlayıp 1976'da sona ermiştir. 1977'de, kazılar Ugarit'in kenar mahallesi olan Ras İbn Hani'nin bitişik tepesinde başladı. Her iki sitede de çok sayıda metin bulundu.
Ugarit Metinlerine Genel Bakış
Ugarit'te bulunan metinlerin tümü Geç Tunç Çağı'ndan gelmektedir (MÖ 1550 – MÖ 1200). Sümer, Akad, Hitit, Luvi, Hurri, Mısır, Kıbrıs-Minos ve Ugaritçe olmak üzere Ugaritçe metinlerde şu anda sekiz farklı dil bulunmaktadır. Ugarit'te beş farklı yazı sistemi kullanılırken, en yaygın ikisi Sümer-Akad logogramı ve Ugaritikti. Daha öncekiler Sümer, Akad, Hitit ve Hurriye'yi yazıldı. Sonrasında ise Ugaritik, Hurrice ve daha az ölçüde Akkadlıca yazıldı. Ugarit'te bulunan sayısız metin arasında birkaç tane iki dilde ve üç dilde yazılmış metin bulunmaktadır. Gövdenin azınlığı oluşturmasına rağmen, Ugaritik metinlerin en meşhuru, İbranice İncil'e ışık tutması nedeniyle Baal Döngüsü (doğurganlıkla ilişkilendirilen bir fırtına tanrısı) gibi efsanevi şiirsel metinlerdir.
Ugarit metinleri arasında Gılgamış Destanı ve Mezopotamya Sel Hikayesi gibi tipik Antik Yakın Doğu metinleri de bulunur. Yine de, Ugarit'e özgü birkaç metin keşfedildi. Uzunluğu, yaklaşık 2350 satırı, ve altı tabletin göreceli bütünlüğü nedeniyle, Ugarit'te bulunan en önemli metin Baal Döngüsüdür (CTU 1.1-6).