Glastonbury Seyahati - Mitler ve Efsaneler Şehri

Makale

Wanda Marcussen
tarafından yazıldı, Melike Doğan tarafından çevrildi
27 Mayıs 2020 tarihinde yayınlandı
X
translations icon
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca

"Somerset Levels" olarak da bilinen Somerset Düzlükleri hem nefes kesen doğal görünümü hem de tarihi yer ve yapıtlarıyla ziyaretçileri büyüleyen, Britanya Adalarında bir arazidir. Glastonbury elma bahçeleri ve müzik festivalleriyle ünlüdür. Düzlüklerdeki en çok ziyaret edilen küçük kasabalardan biri olmasıyla birlikte İngiltere'nin efsanelerine ve tarihine ilgi duyan herkese de çokça tavsiye edilir.

Glastonbury Abbey
Glastonbury Manastırı
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Glastonbury mitler ve efsanelerle dolup taşan bir kasabadır. Muhteşem manastırın kuruluşuyla ilgili teoriler, Kral Arthur efsaneleri ve Avalon topraklarıyla olan bağlantıları sayılamayacak kadar çoktur. Glastonbury'nin gizemli ve kutsal yönleri, dünyanın dört bir yanından, unutulmuş diyarları görmek ve kutsal pınarlardan nasibini almak isteyen ziyaretçileri kendisine çekmektedir. Glastonbury'nin bu yanıyla ilgilenmiyorsanız bile bu kasaba "gerçek" anlatı ve tarihi yerler arayanlara da çok şey vadetmektedir. Bütün bunların yanı sıra, kim Harry Potter dünyasına adım atmış gibi hissetmek istemez ki? High Street - kasabadaki ana caddelerden biri- birçok tarihi yapıya ev sahipliği yapmaktadır. Buna, milattan sonra 15. yüzyılda, manastırı ziyaret etmek isteyen hacılara kalacak yer temin etmek amacıyla inşa edilen ve hala günümüzde de işlevini sürdüren George & Pilgrim's Hotel de dahildir.

Reklamları Kaldır
Advertisement

The George and the Pilgrim’s Hotel
George & Pilgrim's Hotel
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Tor

Glastonbury'de en çok ziyaret edilen yapı Glastonbury Tor'dur. Tor, çevresi boş bir tepenin üstünde, uzaktan bile görünür olan, St. Michael Kilisesinden arda kalan bir minareden oluşmaktadır. Bu tepede ne tür uygulamaların yapılmış olabileceğine dair birçok teori vardır. Bunlara, Druidlik, peri şatoları ve Kral Arthur efsanesinden Avolon da eklenebilir. Avalon, Camlann savaşından sonra Arthur'un götürüldüğü yerdir ve Avalon isminin elma veya meyve ağacı adası diye tercüme edildiğine inanılmaktadır. Glastonbury aynı zamanda Glass Adası olarak da bilinir ve tepenin Somerset Düzlüklerinden su çekilmeden önce ada olduğu tahmin edilmektedir.

BÖLGEYİ BU KADAR özel yapan şey zİYARETÇİLERİN yeşİL VE CANLI ORTAMDA YAPACAKLARI YÜRÜYÜŞTÜR.

Somerset Düzlükleri şimdilerde elma bahçeleriyle kaplı olduğu için insanların orta çağdan günümüze kadar Glastonbury ve Avalon'un saklı ve gizemli toprakları arasında kurduğu güçlü bağı anlamak zor değil. Bu efsanevi bağ Glastonbury tarihine yerleşmekle kalmayıp,yüzyıllarca birçok hacının başta Tor olmak üzere kasabaya geliş sebebi olmuştur. Fakat, Kral Arthur efsanelerinin tarihsel doğruluğu daha tartışmalıdır.

Reklamları Kaldır
Advertisement

Tarihsel kanıtlanabilirliği mümkün olan şey şudur ki; Glastonbury, milattan sonra 16. yüzyılda İngiliz kilisesinin Protestan Reformu sırasında manastır yeri olarak yüzleştiği zorluklarla önemli bir role sahiptir.

Tor'un tepesinde bulunan kule, St. Michael kulesi olarak da bilinir, milattan sonra 14. yüzyılda inşa edilen taş kilisenin kalıntılarıdır. Arkeolojik buluntular ve Kelt destanlarının gösterdiği üzere, bu taş kilise, tahta kilisenin üzerine yapılmış olup tepeyle Hristiyan bağlantıları yüzyıllarca devam etmiştir. Halkalı hacın keşfiyle birlikte, milattan sonra 11. yüzyıldaki Hristiyan varlığı kabul edilmiştir. Aynı zamanda, manastır faaliyetlerinin kanıtı milattan sonra 1234 yılında 8. Henry tarafından yazılan "Tordaki St. Michael manastırında" kalma izni olarak geçen anlaşmada da görülmektedir. Glastonbury Manastırının sonuncu başrahibi Richard Whiting (1461-1539 MS) ve iki rahip, 1536 yılında, manastırın 8. Henry döneminde (1509-1547 MS) baskılandığı sıralarda asılarak ağır şekilde cezalandırılmıştır.

Reklamları Kaldır
Advertisement

The Glastonbury Tor
Glastonbury Toru
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Tarih veya efsaneler sizi Tor'a sürükleyebilir ama bölgeyi bu kadar özel yapan şey ziyaretçilerin yeşil ve canlı ortamda yapacakları yürüyüştür. Tepe biraz dik olsa bile çok yorucu değil ve zirveye varma ile kasabanın muhteşem manzarasını deneyimleme amacıyla insanların tarih boyuca neden bu yere derinden bir bağlılık hissetiklerini anlamak da çok zor değil. Alanı biraz daha keşfedip, tepenin ardındaki (eğer kasabadan normal yolu kullanırsanız) özellikle çiçek açtığı dönemde büyüleyici olan elma bahçelerini görmek de önerilenler arasındadır.

St. Margaret Tapınağı ve Asil Magdalene Düşkünlerevi

Glastonbury'e gelen herkes St. Margaret Tapınağı ve Asil Magdalene Düşkünlerevini ziyaret etmeli ve güzel bahçesinde biraz vakit geçirmelidir. Buraya 38. Magdalene caddesinin arkasındaki ara sokaktan girilebilir. Giriş ücretsiz olmakla beraber bağışlar teşvik edilmektedir. En eski yapıtlar milattan önce yaklaşık 1250 yılına uzanır ve yoksullar, yorgunlar ve manastırdaki kutsal emanetler ve mabetleri görmek için yolculuk eden ve karnı aç olan hacılar için bakımevi olarak inşa edilmiştir.

St. Margaret Tapınağı, milattan sonra 1070 yılında aslında bakımevi olarak inşa edilmiştir ama korunmuş olan bina 1444 yılında yeniden yapılandırılmıştır. Şimdi değişmiş olsa da büyüleyici görünen tapınak, İngiltere kraliyet ailesinin Sakson Prensesi ve sonrasında Katoliklik inancı ve yoksullara yardımıyla bilinen İskoç Kraliçesi St. Margaret'a (1045-1093) adanmıştır.

Reklamları Kaldır
Advertisement

St. Margaret’s Chapel and Royal Magdalene Almshouses
St. Margaret Tapınağı ve Asil Magdelene Düşkünlerevi
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Mary Magdalene'e adanmış olan düşkünlerevi, milattan sonra 15. yüzyılda inşa edilmiş ve öncesinde bakımevinin büyük bir parçası olan salonun yerini almıştır. Günümüzde, orijinal on bir bakımevinden sadece beşi varlığını sürdürmektedir. Hem düşkünlerevi hem de tapınak gönüllü kurumlar tarafından onarılmaya ve gözetilmeye devam etmektedir.

Düşkünlerevinden biri 20.yüzyıl başlarına ait olabilecek izlenimi veren mobilyalarla dekore edildi. Bu yer huzurun adresi ve himaye ve iyileştirici yönünün yanı sıra uzun bir tarihe sahip olmasıyla sessizlik içinde biraz vakit geçirmek için mükemmel bir yer. Tapınak hala birçok din ve ruhani aktivitelerle ilgilenen insanlar için kutsal yolculuk mekanı olduğu için burada saygı çok önemlidir.

Glastonbury Manastırı

Glastonbury'de ziyaret edilmesi gereken asıl yer, altın çağında İngiltere'nin en önemli kiliselerinden biri olan manastırdır. Kilisenin kuruluşu bilinmediği için gizemlerle dolu Aramatyalı Joseph efsanesiyle ilişkilendirilmektedir. Aramatyalı Joseph'ın zengin bir tüccar ve Britanya'ya Hristiyanlığı getiren İsa'nın müriti olduğuna inanılmaktadır. Gezilerinde, kutsal yolculuk bastonunu getirmiş ve onu Glastonbury tepelerinden birine yerleştirdiğinde kök saldığını ve bir çiçeğin açtığını görür. Bu ona kiliseyi inşa ettiği yerin işaretçisi olmuştur. Olayın milattan sonra 63 yılında, yanında on bir yandaşıyla birlikte bölgeyi ziyarete gittiği sırada gerçekleştiği farz edilir. Sonrasında efsanevi Kral Arvirargus tarafından kendilerine ilk kiliseyi kurdukları için toprak verilmiştir.

Reklamları Kaldır
Advertisement

Glastonbury Thorn hala kutsal kabul edilmektedir. Orijinal Ağaç birçok kez çoğaltılmıştır. Biri, ağacın asıl yeri olan Wearyall Tepesinde bulunmaktadır. Fakat, maalesef ki 2010 yılında zarar görmüş olduğu için 2019 yılında kaldırılmıştır. Bazı kardeş ağaçları, Glastonbury Manastırı da dahil olmak üzere kasabanın farklı yerlerinde bulunmaktadır. Bunlar yılda iki kez açan (Noel Günü ve Paskalya zamanı) özel ağaçlardır. Okul çocuklarından birinin bu kutsal ağaçlardan birinden bir dal koparıp Noelde Kraliçeye Noel kahvaltı masasını süslemesi için göndermesi bir tür gelenektir.

The Glastonbury Thorn
Glastonbury Ağacı
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Aramatyalı Joseph hikayesi kanıtlanması kolay değildir. Milattan sonra 658 yılında Anglo-Saksonlar vardığında, bugün manastır kalıntılarının olduğu yerde, çoktan inşa edilmiş daha küçük bir kilise bulunuyordu. Tarihi o kadar eskiye dayanıyor ki yerli halk orijinal kurucuların kim olduğunu bilmiyordu. Manastır, Wessex Kralı Ine zamanında (688-726 MS) direkt olarak papa idaresi altına girmiştir ama Keltic köklerini korumayı başarmıştır. Milattan sonra 10. yüzyıldan itibaren, manastırın önemi Benedictine hakimiyetine girince artmıştır. St. Dunstain ( 909-988 MS, 940-957 tarihleri arasında Glastonbury'de başrahip), Britanya halkını fazlaca etkileyen Viking baskınlarından sonra manastır idarisini tekrar kurmuş ve kiliseyi edebi bir kütüphaneye çevirmiştir. Manastır zenginleşince, Westminster'da bir söz ortaya çıkmıştır: "Eğer Glastonbury başrahibi, Shaftsbury başrahibesiyle evlenebilseydi, İngiltere kralından daha fazla toprağa sahip olurlardı."

Glastonbury'nin Avalon ve Kral Arthurun efsaneleriyle olan bağlantısı da, manastırın kutsal ortamı ve zenginliğinden dolayı da öneminin artmasına sebep olmuştur. Keşişlerin, denildiği üzere 1191 yılında, Kral Arthur'un ve eşinin mezarlarını keşfettikleri yere gidebilirsiniz. Hikayeye göre, Arthur ve Guinevere sonrasında, Kral 8.Henry'nin 1539'da kiliseleri yıkması sırasında, İngiltere Kral'ı 1. Edward (1272-1307) ve Kraliçe Eleanor (1246-1290)'un sunağının altına milattan sonra 1278'de tekrar gömülmüştür. Günümüzde, efsanevi kralın burda yattığını kanıtlamanın hiçbir yolu yoktur ama yine de bu mitin manastırın tarihinde önemli bir yeri vardır.

Ancient Burial Site of King Arthur and Guinevere at Glastonbury Abbey
Glastonbury Manastırında Kral Arthur ve Guinevere'in Mezarlığı
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Bugün, manastırın yıkıntıları 1184 yılında yangından sonra inşa edilen Ulu Kileseden kalanlardır. İlk inşa, Bakire Meryemle olan derin bağlantısıyla dikkat çeken Lady Şapelidir. Rivayete göre, Lady Şapelinin şuanki konumunda eskiden tahtadan yapılmış bir kilise bulunmaktaydı ve bu, ona adanan ilk kilise ve mabettir.

Söylentiye göre, yangın eski kiliseyi tahrip ettiğinde, kurtulan tek şey bir tahtda otururken bebek İsa peygamberi tutan tahtadan yapılmış Meryem heykelidir. Arthur ve Guinevere'den kalanlarla birlikte, Kral 8. Henry'nin adamları Manastırı bastıklarında heykel de ortadan kaybolmuştur.

The Lady Chapel - Glastonbury Abbey
Lady Şapeli - Glastonbury Manastırı
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Günümüzde, Lady Şapelinden kalanlar Avrupadaki en iyi 12.yüzyıl yapılarından biri olarak nitelendirilmektedir. Mukaddisliği nedeniyle şapel yangından hemen sonra hiç vakit kaybedilmeden tekrar inşa edilmiştir. Klasik romanesk tarzıyla bu kutsal yerin eskiye dayanan tarihine bağlı kalınıp, Eski İngiliz Gotik tarzı da göz ardı edilmemiştir.

Milattan sonra 13.yüzyılda, Galilee Manastırı inşa edildikten sonra manastır Abbey Kilisesine bağlanmıştır. Lady Şapelinin oyulu girişi zaman ayırıp takdir etmeye değerdir. Meryem Ana'nın hayatını ele alan ve incelikle oyulmuş simgelerle birlikte şapelin içi zengin renklerle dekore edilmiştir. Yıkılmasaydı nasıl görünürdü diye düşününce, bu kutsal yer için uzun yollar gelen insanlara hak vermemek mümkün değil.

Milattan sonra 1500'lü yıllarda, Lady Şapelinin altına bir kriptos* inşa edildi ve sonrasında St. Joseph Kriptosu olarak anılmaya başlandı. Bu kriptos kutsal emanetlere hürmet göstermede ve hususi definlere ev sahipliği yapmaktaydı. Burada aynı zamanda kutsal bir kuyu bulunuyor ve kriptos gibi bu da korunuyor. Hem kuyu hem de kriptosun, Aramatyalı Joseph ile yakından bir bağlantısı bulunmaktadır. Mucizelerin, 16.yüzyılın başlarında insanlar veba ve çocukluk dönemi hastalıklarından muzdaripken burada yaşandığı tahmin ediliyor.

The Lady Chapel and St. Joseph’s Crypt - Glastonbury Abbey
Lady Şapeli ve St. Joseph Kriptosu - Glastonbury Manastırı
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Lady Şapelinin hemen yanında, Abbet's Kitchen yolunun üzerinde yer alan, Arthur ve Guinever'in mezarlarının yer aldığı iddia edilen yeri ziyaret edebilirsiniz. Abbot's Kitchen arazide yer alan en iyi yapılardan biridir ve " Avrupadaki en iyi korunmuş orta çağ mutfağı" olarak tarif edilmektedir. Bunun sebebi, binanın çatısının o zamanlarda çokça rağbet gören kurşundan olmayışıdır. Sonuç olarak, 8.Henry'nin adamları manastıra ve kiliseye el koymaya geldiklerinde, diğer kurşun kaplı binalara yaptıkları gibi yıkmamışlardır. Bina, sonrasında Flaman dokumacılar tarafından kullanılmıştır.

The Abbot's Kitchen - Glastonbury Abbey
Abbot's Kitchen - Glastonbury Manastırı
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Günümüzde, dört şömineli Abbot's Kitchen manastır olduğu zamanları hatırlatan eşyalarla dekore edilmiş olup atmosferi zamanda yolculuğa çıkmışsınız gibi hissetiriyor. Burası hala ayakta duran tek manastırdır fakat manastırdan geriye kalan yapıtları, keşişlerin kullandığı lavaboları, bitkilerle dolu bahçeleri ve etrafı elma ağaçlarıyla kaplı balık havuzlarını keşfetmekte serbestsiniz.

The Abbot's Kitchen Interior - Glastonbury Abbey
Abbot's Kitchen İç Görünümü - Glastonbury Manastırı
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Ulu Kiliseyle alakalı geriye kalan her şey ilginin asıl odağıdır. Kilisenin ana koridorlarından birçoğu kayıptır ama mihrabın ordaki sütunlar hala ayakta olmakla beraber insan, yavaş yavaş mahvedilmeden önce ne kadar da görkemli göründüğünü sadece hayal edebiliyor. Günümüzün kalıntıları, ortama fantastik ve esrarengiz bir hava veriyor. Ayrıca, Arthur'un mezarından bakınca manzarayı görebileceğiniz mükemmel bir konuma sahip bank da bulunmakta. Ayrılmadan önce, yaklaşık 1500 yılında inşa edilen ve duvar resimleri ve mozaik camlarla süslenmiş olan St. Patrick tapınağını ve Kutsal Ağacı ziyaret etmeyi unutmayın.

Glastonbury Abbey Ruins
Glastonbury Manastırı Kalıntıları
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Bilgili ve tutkulu kişiler tarafından verilen ücretsiz turlara katılmanız önerilir. Manastırın köklü ve etkileyici tarihi hakkında daha fazla bilgiye sahibi olmak isterseniz, girişe yakın bir konumda bulunan müzeye uğrayabilir ve bulunmuş olan tarihi eserlere ve Glastonbury'nin farklı kaynaklardan tasvirlerine ulaşabilirsiniz.

Glastonbury ibadethanesi ve Manastır kalıntıları kesinlikle ziyaret edilmesi gereken yerlerdir. Kraliçe 2.Elizabeth tarafından hediye edilen tahta haçta da şöyle belirtildiği üzere: " Hristiyanlığa ait bu ibadethane, o kadar eski ki, kaynağını sadece efsaneler tespit edebilir." Tarih, efsaneler ve gizemler birbirine derinden bağlıdırlar.

Wells

Ziyaretiniz sırasında mutlaka İngiltere'nin en küçük şehri olarak bilenen Wells'i de görmelisiniz. Wells şehir olarak sınıflandırılır çünkü Glastonbury'e otobüsle 15 dakika uzaklıkta ve bütün ilginin odağı olan muhteşem bir katedrale sahiptir. Şehir merkezindeki meydanda kurulan pazar için çarşambaları ve cumartesileri ziyaret etmelisiniz.

Wells Pools and Wells Cathedral
Wells Havuzları ve Wells Katedrali
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Wells küçük bir şehir olmasına rağmen gezilecek çok fazla yeri vardır. İlk durak, günün her anı vızır vızır olan Avrupa'nın en eski caddesi Vicar's Close olmalıdır. Etrafındaki konutlar 14.yüzyılda, Shrewsburyli Psikopos Ralph'in kontolü altında, Vicars Korosuna kalacak yer olması amacıyla inşa edilmiştir. Vicars Korosu 1100 yılından beri varlığını sürdürmektedir ve günümüzde katedrala bağlı olup gün içindeki ibadetlerde de söylemektedirler. Vicars' Close yüzyıllardır süre gelen canlılığı ve gelişimiyle resmedilmeye değer bir güzelliktedir.

The Vicars' Close - Wells
Vicars' Close - Wells
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Sonraki durak, Wells'in ihtişamını veren katedraldir. Burası, kilisenin inşasından önce bile binlerce yıldır kutsal bir yer olarak tanınmıştır. Kasabaya ismini veren ya havuzları ya da kuyuları olmakla birlikte bunlar aynı zamanda kutsal sayılmışlardır. İngiliz kabileleri ve bu kuyular arasında bir bağlatı olma ihtimali vardır ama arkeolojik buluntuların en eskisi Roma dönemindeki Britanya'ya aittir.

İlk kilise, St. Andrew Minster Kilisesi olarak da bilinir, milattan sonra 705 yılında Wessex Kralı Ine (688-726) tarafından kuyuların oraya inşa ettirilmiştir. Milattan sonra 929'da, Wells Somerset için psikoposluk merkezi haline gelmiştir. Şimdilerde Bath ve Wells Psikoposu olarak da bilinmektedir.

Wells Cathedral
Weels Katedrali
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Bugün de ziyaret edebileceğiniz olağanüstü Eski İngiliz Gotik tarzındaki katedralin yapımına milattan sonra 12.yüzyıl sularında başlanmıştır. Özellikle batı cephesinin çok güzel olmasıyla bilinir ve içeri girmeden önce bir süre çimlerde oturup eşsiz duvar işçiliğini seyretmeye değerdir.

The Scissor Arches, Wells Cathedral
Makas Kemerler, Wells Katedrali
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Kiliseye giriş ücretsizdir fakat bağışlar çokça makbule geçmektedir. İçerde ise, makas şeklinde kesişme noktaları kilisenin en mühim yapısıdır. Birçok kişi bunların, milattan sonra 1338-1348 yılları arasında inşa edilen modern yapılar olduğuna inanır. Bu makas şeklindeki kesişme noktaları diye de geçen göz alıcı kemerler, duvar ustası William Joy'un (1329-1348 MS) binada çatlamalar olabileceği ihtimali yüzünden hissettiği endişelere karşı bulduğu çözümdü.

The Bishop's Palace - Wells
Bishop's Palace - Wells
Wanda Marcussen (CC BY-NC-SA)

Son olarak, hiç kimse Wells'e gelip de Bishop's Palace'ı görmeden gitmemelidir. Katedralin psikoposuna kalacak yer temin etmek için 800 yıl önce inşa edilmiştir. Bu yer, ortaçağa özgü mimarisiyle her ziyaretçinin nefesini kesecektir. Örnek olarak, güzel bahçeleri, sevimli küçük tapınağı ve elbette giriş kapısındaki muhteşem kale hendeğini verebiliriz. Sarayın çoğu günümüze kadar gelmeyi başarmış ve hala ziyaret edilebilir bir durumdadır. Ayrıca, Wells'in köklü tarihini ve yüzyıllar boyu bu sarayda yaşamış psikoposların eşyalarını da inceleyebilirsiniz.

Milattan sonra 1275 yılında inşa edilen Ana Salon, döküntülerden ibaret olsa da 1820'de şairane bahçesiyle tablo gibi güzelleşmiştir. Arazide, keşfedilmeye değer ve ortaçağ peri masalını anımsatan havasıyla zaman kavramını yitirten birçok bahçeye sahiptir. Bishop's Palace bahçelerinde, şehre isimini veren, kuruluşunun ve köklü tarihinin kaynağı olan asıl kuyuları da ziyaret edebilirsiniz.

Bibliografya

Dünya Tarihi Ansiklopedisi bir Amazon İştirakidir ve uygun kitap satın alımlarından komisyon kazanır.

Çevirmen Hakkında

Melike Doğan
22 yaşında, İngilizce Mütercim-Tercümanlık 3.sınıf öğrencisiyim. Dünyanın dört bir yanındaki tarihi güzelliklerle ilgileniyor, onlarla ilgili metinleri çevirip daha fazla kişiye ulaştırmak istiyorum.

Yazar Hakkında

Wanda Marcussen
Wanda, Oslo üniversitesinde Tarih üzerine ihtisas yaparak Uluslararası İlişkiler okumuştur ve şu anda Çevre Tarihi üzerine yüksek lisans yapmak için Trinity College Dublin'de öğrenim görmektedir.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Marcussen, W. (2020, Mayıs 27). Glastonbury Seyahati - Mitler ve Efsaneler Şehri [Visiting Glastonbury - the Town of Myths & Legends]. (M. Doğan, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-1558/glastonbury-seyahati---mitler-ve-efsaneler-sehri/

Chicago Formatı

Marcussen, Wanda. "Glastonbury Seyahati - Mitler ve Efsaneler Şehri." tarafından çevrildi Melike Doğan. World History Encyclopedia. Son güncelleme Mayıs 27, 2020. https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-1558/glastonbury-seyahati---mitler-ve-efsaneler-sehri/.

MLA Formatı

Marcussen, Wanda. "Glastonbury Seyahati - Mitler ve Efsaneler Şehri." tarafından çevrildi Melike Doğan. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 27 May 2020. İnternet. 19 Nis 2024.