Amfitiyatro, Roma imparatorluğu boyunca sıradan insanların gladyatör oyunları, sahte deniz savaşları, vahşi hayvan avları ve halka açık idamlar gibi gösterileri izleyebildiği bir yapıydı. En büyük örneklerinden on binlerce insanı ağırlayabilen, genellikle oval şeklinde olan amfitiyatro, Roma toplumunun ve kazançlı eğlence sektörünün odak noktası haline gelmişti. Amfitiyatrolar, antik Roma mimarisinin hayatta kalan en iyi örneklerinden biridir ve birçoğu bugün hala kullanılmaktadır. Gladyatör canlandırmalarından opera konserlerine kadar çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Mimari Özellikleri
Tamamen kapalı amfitiyatro, Romalıların özellikle en sevileniydi ve antik Yunanistan'ın iki taraflı stadyumlarından ve yarım daire biçimli tiyatrolarından evrilmişti. İlk gerçek amfitiyatronun tarihi ve yeri bilinmiyor ancak gladyatör dövüşleri geleneğinin kökleri Etrüsk ve Osco-Samnit kültürlerine dayanıyordu. Güvenilir en eski tarihe sahip olan amfitiyatro, M.Ö. 75 yılında inşa edilen ve spectacula olarak bilinen Pompeii'dir. İlk yapılarda, üzerine ahşap oturma yerleri inşa etmek için kaya ve toprak yamaçlardan yararlanılırdı. Ancak MÖ 1. yüzyıla gelindiğinde ayaklı taş versiyonları inşa edildi. Roma kültürü, karşısına çıkan orduları temizlerken imparatorluk genelinde her tür büyüklükte amfi tiyatrolar inşa edildi. Gerçekten de, ordu kamplarının genellikle kereste kullanılarak inşa edilmiş ve eğlencelerin yanı sıra eğitim için kullanılan kendilerine has özel alanları vardı. Yapılan bir eylemin bir köşeye sıkışıp kalmaması ve evdeki her koltuktan güzel bir manzara sunabilmesi için amfitiyatrolar oval veya elips şekline sahipti.
MS 80'de resmi olarak açılan ve Romalılar tarafından Flavian Amfitiyatrosu olarak bilinen Kolezyum, en az 50.000 seyirci kapasitesiyle en büyük ve en ünlü örneğidir. Şehrin diğer tüm binalarını gölgede bırakarak 45 metre yüksekliğinde ve 189 x 156 metre genişliğine sahipti. 80'e kadar girişi vardı ve kumlu arenanın kendisi 87.5 m'ye 54.8 m boyutlarındaydı. Üst kattaki platformda, izleyicileri yağmurdan koruyan veya sıcak günlerde gölge sağlayan büyük tenteyi (velaryum) yönetmek için denizciler istihdam edilirdi.
Colosseum'un tasarımı, madeni paraların üzerine yerleştirildiği için ünlendi. Böylece hiç bizzat görmemiş insanlar bile Roma'nın en büyük eğlence tapınağını biliyordu. Tasarım imparatorluk boyunca kopyalandı: son derece dekoratif bir dış cephe, çok sayıda giriş, bir varil tonoz ağı üzerine yerleştirilmiş oturma (cavea), seyircileri arenanın hareketinden koruyan bir duvar (bazen ağlar eklenmiş) ve dürbünlere ihtiyaç duyulana kadar insanları, hayvanları ve sahne eşyalarını saklamak için arena tabanının altındaki yeraltı odaları. Ayrıca, Verona'nın amfitiyatrosu gibi diğer arenalarda görülen ve hala çalışan ve anıtın mükemmel korunmasına büyük ölçüde katkıda bulunan geniş bir akıtma sistemi de vardı.
Verona Arenası 152 x 123 metre ölçülerindeydi ve Kolezyum ve Capua'dan sonra üçüncü en büyük Arenasıydı. Bir Roma amfitiyatrosunda yer alan özelliklerin bir başka mükemmel örneğiydi. 1. yüzyılda, opus caementicum olarak bilinen çimento ve moloz karışımı, tuğla ve taş bloklar kullanılarak her biri 2 metreyi kapsayan ve toplam yüksekliği 30 metreyi aşan 72 kemerden oluşan üç katlı bir dış cephe oluşturmak için kare sütunlara yerleştirilmişti. En alttaki kemerler doğrudan Arena'nın çevresinden dolanan 4,4 metre genişliğindeki bir iç koridora açılmaktaydı. Bu koridordan düzenli aralıklarla ve dört farklı seviyeli basamaklarla yukarı doğru çıkarak iç caveaya erişim sağlayan vomitoria (çıkışlar) oluştururdu. İçeride koltuklar, toplam 44 oturma sırası sağlayacak şekilde dört oval halka şeklinde düzenlenmişti.
Romalılar imparatorluk genelinde 200'den fazla amfitiyatro inşa ettiler; bunların çoğu,batıda olduğu gibi doğuda da sıklıkla mevcut Yunan tiyatroları ve stadyumları halka açık gösteriler için dönüştürülmüş/kullanılmıştı. Kolezyum ve Verona Arenası dışında bugün hala ziyaret edilebilecek diğer iyi korunmuş arenalar arasında Arles, Burnum, Capua, El Djem, Frejus, Nimes, Leptis Magna, Bergama, Pompeii, Pula, Salona, Tarragona ve Uthina vardır.
Etkinlikler
Roma halkının sevdiği bir şey varsa, o da gösteriydi ve birkaç saatliğine gerçeklikten kaçıp hisleri sarsan ve duyguları harekete geçiren tuhaf ve harika halk gösterilerine aval aval bakma şanslarına sahiplerdi. Roma hükümdarları bunu çok iyi biliyorlardı ve bu nedenle halk nezdinde popülerliklerini ve prestijlerini artırmak amacıyla servetlere mal olan ve tüm gün boyunca birkaç gün süren gösterişli ve muhteşem gösteriler sergilediler. Böylece, tüm canlı eğlence endüstrisi, at eğitmenlerinden hayvan avcılarına, müzisyenlerden kum tırmıklarına kadar büyük bir istihdam kaynağı haline geldi.
Modern gözler için, Romalıların taktığı kanlı gözlükler tiksintiye neden olabilir. Ancak belki de bu gösterilerin bazen şok edici olaylarının günümüzde sinema ve bilgisayar oyunlarının olduğu gibi, sosyal normların ve barometrelerini temsil etmekten ziyade bir kaçış biçimi olduğunu düşünmeliyiz. Belki de Roma gösterisinin şaşırtıcı derecede farklı dünyası, aslında sosyal normları yıkmak yerine onları güçlendirmeye yardımcı oldu.
İmparator Augustus, kölelerin ve özgür insanların, çocukların ve yetişkinlerin, zengin ve yoksulların, askerlerin ve sivillerin, bekar ve evli erkeklerin, kadınların erkeklerden uzakta oturması gerektiği gibi hepsinin ayrı ayrı oturması için kurallar koydu. Doğal olarak, amfitiyatrolarda daha rahat koltuklara sahip ön sıra, yerel senatör sınıfına ayrıldı. Biletler muhtemelen çoğu gösteri türü için ücretsizdi. Çünkü organizatörler, şehir hakimlerinin halka açık sivil etkinlikler sağlama sorumluluğu verilip verilmediği, süper zengin vatandaşlar veya daha sonra gösterinin kontrolünü tekelleştirecek imparatorlar, olayları bir gelir kaynağı olarak kullanmak yerine cömertliklerini sergilemeye istekliydiler.
Gladyatör Dövüşleri
Arenadaki kanlı olaylarda hiçbiri, bire bir gladyatör dövüşlerinden daha çarpıcı gelmedi. Cesaret, korku, teknik beceri, şöhret ve tabii ki yaşam ve ölümün kendisi gibi nitelikler, izleyicilerin başka hiçbir eğlence gibi zevkli gelmedi ve şüphesiz modern profesyonel sporla birlikte, gladyatör etkinliklerinin en büyük çekiciliklerinden biri üzgün ve mazlumların günü kazanma potansiyeliydi.
Roma'da, şehir hakimleri, görevi kazanmanın bedeli olarak bir gladyatör gösterisi (munera) sergilemek zorundaydı. İmparatorluktaki şehirler, Roma'nın yöntemleriyle dayanışmalarını göstermek ve ziyaret veya bir imparatorun doğum günü gibi önemli olayları kutlamak için yerel yarışmalara ev sahipliği yapmayı teklif ederdi. Gladyatör dövüşleri son derece popüler hale geldi ve galibiyet serisine devam eden yaşayan efsaneler, kendilerine ait hayran kulüpleri bile olan kalabalığın en sevilenleri oldular.
Vahşi Hayvan Avları
Gladyatör yarışmalarının yanı sıra, Roma arenaları gergedanlar, panterler ve zürafalar gibi imparatorluğun çok uzak bölgelerinden yakalanan egzotik hayvanların (venationes) kullanıldığı etkinliklere ev sahipliği yaptı. Bunlar, birbirleriyle veya insanlarla dövüşmek için yapılmıştı. Hayvanlar, genellikle etobur ve otobur ikilisi olmak üzere sık sık birbirine zincirlenir ve hayvan bakıcıları (bestiarii) tarafından birbirleriyle savaşmaya ikna edilirdi. Bazı hayvanlar, insan 'avcıları' (venatorları) gibi kendi başlarına isim ve ün kazandılar. Bu olaylar esnasında, egzotik yerleri andırmak ve gerçekçiliği artırmak adına genellikle kayalar ve ağaçlarla çevrelenmiş olan arenada hayvanların beklenmedik bir şekilde ortaya çıkması için yeraltı mekanizmaları kullanılırdı.
Sahte Deniz Savaşları
Arenadaki gösteriler genellikle bir Roma zaferi sırasında düzenlenen müsrif şenliklere eşlik ederdi ve en popüler etkinliklerden biri, gerçek deniz savaşlarını (naumachiae) doğal olarak mümkün olduğunca gerçekçi ve ölümcül bir şekilde küstahça yeniden sahnelemekti. Julius Caesar, İskenderiye savaşı'nı Mısır ve Fenike gemileri arasında büyük bir savaş düzenleyerek anarken Augustus, Actium'da Mark Anthony'ye karşı kazandığı zaferi kutlamak için bir savaş düzenledi. Nero daha iyi oldu ve deniz savaş gösterisine ev sahipliği yapabilmek için bütün amfitiyatroyu sular altında bıraktı. Bu olaylar o kadar popüler bir hale geldi ki, sonraki imparatorlar halkı mitolojik temalı destansı deniz savaşlarıyla şaşırtmak için askeri bir zafer bahanesine ihtiyaç duymadılar. Bu olayların önlemi ve koreografisi oluşturulmuştu ancak savaş gerçekti ve bu nedenle kınanan mahkumlar ve savaş esirleri, havlayan kalabalık için nihai gerçekçiliği elde edebilmek adına hayatlarını kurban ettiler.
A Gallery of 12 Roman Amphitheatres
Halka Açık İdamlar
Arenalar ayrıca suçluların idamına da ev sahipliği yaptı. Genellikle öğle yemeği molası sırasında olurdu. Mahkumların üzerine vahşi hayvanlar koymak (damnatio ad bestias) veya iyi silahlanmış ve iyi eğitimli gladyatörlerle ve hatta birbirleriyle bile savaştırmak gibi yaratıcı korkunç yollarla gerçekleştirilirdi. Diğer daha dramatik yöntemler arasında, olaya biraz daha fazla renk vermek adına genellikle mahkumun mitolojiden bir karakter gibi giyindiği, kazıkta yanma veya çarmıha gerilmeyi içerirdi. Seyirciler ise pasif konumda sayılmazdı çünkü bazen kalabalık talep ederse bir idamı iptal edebilirlerdi.
Gerileme ve Yeniden Kullanım
Sonunda, yeni Hıristiyan fikirli İmparatorluk'a ters düşen gladyatör yarışmaları, daha sonraki imparatorlar altında geriledi ve nihayet MS 404'te sona erdi. Hayvanlarla savaşan suçluların gösterisi bir yüzyıl daha devam ederken amfitiyatrolar yavaş yavaş parçalanarak kullanılmaz hale geldi ve yeniden kullanım ve suistimalden çeşitli aşamalara maruz kaldı. Kolezyum'un hikayesi yaygın bir yazgıdır: MS 12. yüzyılda bir kale haline getirilmiş, MS 13. yüzyılda bir depremde hasar görmüş ve Papa VI. Alexander tarafından halka açık bir taş ocağı olarak kullanılmıştır. Yine de, Kolezyum ve sağ kalan diğer birçok Roma arenaları, bugün hala görkemli anıtlar olmaya ve Roma dünyasının hem becerilerine hem de eksikliklerine kalıcı tanıklık etmeye devam ediyor. Birçok amfitiyatro halen kullanılıyor ve Verona'daki dünyaca ünlü yaz opera sezonu, Tarragona'daki sahte gladyatör dövüşleri ve Arles'daki rock konserleri gibi her türlü kültürel etkinliğe ev sahipliği yapıyor.