Hitler Neden Yahudilerden Nefret Ediyordu?

Makale

Mark Cartwright
tarafından yazıldı, Şüheda Bulut tarafından çevrildi
tarihinde yayınlandı
Makaleyi Yazdır PDF

Nazi Almanyası’nın lideri Adolf Hitler (1889-1945), Yahudi halkını devletin düşmanları olarak tanımladı ve onları durmaksızın yürüttüğü propaganda ile Almanya’nın ekonomik ve kültürel çöküşünden sorumlu gösterdi. Bu propagandayı beyaz üstünlüğüne dayanan ırk teorilerine dayandıran Hitler, aynı zamanda diğer popülist söylemlerle birlikte bu propagandayı Nazi Partisi’ne olan desteği artırmak için kullandı. Ancak bundan çok daha önemlisi, diktatörlüğünü kurduktan sonra Hitler, Nazi antisemitizmini ve ırk teorisini kullanarak İkinci Dünya Savaşı’nı (1939-45), Almanya’nın hayatta kalmak için küresel bir Yahudi komplosuna karşı verdiği bir mücadele olarak sundu ve kendi bakış açısına göre, Holokost soykırımı sırasında milyonlarca Avrupalı Yahudi’nin yok edilmesini bu şekilde meşrulaştırmaya çalıştı.

1933'ten itibaren Naziler, Yahudi halkına karşı bir dizi sistematik önlemler uygulamaya başladı. Yahudilere ait servet ve işletmelere el konuldu. Yahudi olarak tanımlanan kişiler vatandaşlıktan ve diğer haklardan mahrum bırakıldı, göç etmeleri teşvik edildi ya da zorlandı, kimliklerini belli eden rozetler takmaya mecbur bırakıldılar, gettolarda toplanarak izole edildiler ve Hitler’in “Yahudi Meselesi”ne (Judenrein) yönelik “Nihai Çözüm”ü kapsamında toplama kamplarına gönderildiler. Bu kamplarda, Auschwitz gibi yerlerde gaz odalarında öldürüldüler ya da fiziksel güçleri tükenene kadar köle işçi olarak çalıştırıldılar. Nazi nefretinin başka birçok kurbanı da vardı: Komünistler, Romanlar ve Sovyet savaş esirleri bunlardan sadece üçüdür. Ancak Yahudiler, Nazi nefretinin birincil hedefini ve en büyük kurban grubunu oluşturdular. II. Dünya Savaşı sona erdiğinde, Avrupa genelinde yaklaşık 6 milyon Yahudi öldürülmüştü.

Star of David Badge
Davut Yıldızı Arması
Imperial War Museums (CC BY-NC-SA)

Neden Yahudi Halkı?

O hâlde şu soru ortaya çıkıyor: Hitler ve Naziler, Yahudi halkına karşı tüm bu korkunç şeyleri yapacak kadar onlardan neden nefret ediyordu? Bu sorunun yanıtı karmaşıktır ve tarihsel antisemitizm, 20. yüzyıl antisemitizmi, Nazi ırk teorisi ile Hitler’in siyasi ve coğrafi hedeflerini içerir.

Hitler ve Naziler, Yahudilerden nefret ediyorlardı çünkü onlara göre Yahudiler:

  • Birinci Dünya Savaşı’nda (1914-18) Almanya’nın yenilgisi için sorumlu tutulmaları
  • Almanya’daki yüksek işsizlik gibi ekonomik sorunların nedeni olarak görülmeleri
  • Alman işletmeleri ve kültürü üzerinde hakimiyet kurmaya kararlı olmaları
  • Modern toplumdaki ahlaki erozyondan sorumlu tutulmaları
  • Ya çok zengin olup diğer Almanların servetini ellerinden aldıkları ya da çok fakir olup suç işleme ihtimali yüksek olan kesim olarak görülmeleri
  • Alman devletinden çok kendi dinlerine bağlı olmaları
  • Hristiyanların düşmanı olarak kabul edilmeleri
  • Bolşevizm ve kapitalizm kılığı altında Almanya’nın sınırlarına saldırmaya niyetli olmaları
  • “Aryan” (Yahudi olmayan) ırktan daha düşük ırksal statüde olmaları

Tarihçilerin genel görüşü, yukarıdaki inançların hiçbirinin gerçek bir dayanağı olmadığı yönündedir.

Geleneksel Günah Keçisi

1920’lerde Adolf Hitler, aşırı sağcı Ulusal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin (NSDAP ya da kısa adıyla Nazi Partisi) lideriydi. Ne sosyalistti ne de işçilerle özellikle ilgileniyordu; parti adı, Hitler tarafından oyları en üst düzeye çekmek amacıyla alaycı bir şekilde seçilmişti. Birinci Dünya Savaşı’ndan (1914-18) sonra Almanya, sadece yenilginin getirdiği aşağılanmayı değil, aynı zamanda ciddi ekonomik zorlukları da yaşadı; bu durum hiperenflasyona ve ekonominin çöküşüne yol açtı. Kısa bir toparlanma döneminden sonra, 1929’daki Büyük Buhran ile birlikte dünya ticareti durgunlaşınca işsizlik tekrar yükseldi. Almanya’nın o dönemdeki adı olan Weimar Cumhuriyeti hükümeti, milyonlarca insan işini ve birikimlerini kaybetmişken bu sorunlarla başa çıkamıyor gibiydi. Hitler ve Naziler, Almanya’nın sorunlarına en iyi çözüm olarak kendilerini sundular. Hitler, yaptığı konuşmalarda Almanya’yı yeniden büyük yapmayı, tam istihdamı ve ekonomik ile kültürel refahı geri getirmeyi vaat etti.

Jews Being Burnt at the Stake
Yahudiler Kazıkta Yakılıyor
Korporation Luzern (CC BY-NC-SA)

Nazi'ler tarafından Almanya’nın tüm sorunlarının nedeni olarak görülen azınlık gruplarından biri Yahudi halkıydı. 1933 yılında, “Alman Cumhuriyeti’nde kendini Yahudi olarak tanımlayan nüfus yaklaşık 525.000 kişiydi ve bunların yaklaşık 100.000’i Doğu Avrupa’dan yeni göç etmişti” (Cesarini, 7).

Antisemitizm yeni değildi ve sadece Nazi Partisi’ne özgü değildi. Antisemitizm genellikle kıskançlık duygularından kaynaklanıyordu. Toplumdaki diğer birçok tanımlanabilir gruba göre genellikle daha iyi eğitimli olan Yahudiler, tipik olarak varlıklıydılar. 1930’ların başında, “Ortalama bir Yahudi hanesinin geliri, ortalama Hristiyan ailenin gelirinin üç katıydı. Bununla birlikte, önemli sayıda yoksul Yahudi kesimi de vardı” (Cesarini, 7). Daha büyük kasaba ve şehirlerde, Yahudiler belirli meslekler ve sektörlerde olağandışı yüksek bir yüzdeyi oluşturuyordu. Alman Yahudilerinin yalnızca %2’si toprakta çalışırken, tarımsal toptancılarının %25’i Yahudiydi. Yahudiler, birkaç büyük ve çok ünlü mağazanın da içinde bulunduğu perakende giyim mağazalarının üçte ikisine sahipti. Ayrıca, “Alman orta sınıfının büyük bir kesiminde uzun süredir gizli bir antisemitizm vardı; burada yaygın olarak, çok fazla Yahudi avukat veya doktor olduğu görüşü benimsenmişti” (Dülffer, 140).

Hİtler ve Nazİler, amansız propaganda yoluyla Yahudİlerİn, Almanya halkı İçİn bİr numaralı düşman olduğunu sundular.

Antisemitizm, elbette 20. yüzyıldan çok daha öncesine dayanmaktadır. Yahudiler ve Hristiyanlar yüzyıllar boyunca anlaşmazlık içinde olmuşlardır çünkü İncil’in Yeni Ahit’teki İncil metinlerine dayanarak, bazı Hristiyanlar Yahudilerin Nazareth’li İsa’nın yargılanması ve çarmıha gerilmesinden sorumlu olduğuna inanıyordu. Alman rahip Martin Luther (1483-1546), “Protestanlığın büyük kurucusu, hem tutkulu bir antisemit hem de siyasi otoriteye mutlak itaatin şiddetli bir savunucusuydu” (Shirer, 236). Yahudiler, bazı diğer dini grupların aksine, para ödünç verme ve faiz alma (tefecilik) izni verilen tek gruptu; bu yüzden halk arasında zengin ve açgözlü oldukları yönünde klişelerle algılanıyorlardı. Orta Çağ boyunca, Yahudiler savaşlardaki kayıplardan Kara Ölüm’ün yayılmasına kadar her türlü sorunun ortak günah keçisi oldular. Orta Çağ’da ve Reform Dönemi’nde Hristiyan antisemitizmi nedeniyle, birçok Avrupa devletinde Yahudilere kısıtlamalar getirildi, gettolarda yaşamak zorunda bırakıldılar ve katliamlara ya da pogromlara maruz kaldılar.

20. yüzyıla dönersek, Yahudiler, I. Dünya Savaşı sonrası ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi imparatorlukların çöküşünün ardından kurulan Doğu Avrupa’daki yeni devletlerde sıkça sert muameleye maruz kaldılar; bu yüzden daha huzurlu bir yaşam umuduyla Almanya gibi ülkelere göç ettiler. Birçok Yahudi göçmen fakirdi, ancak bazıları da başarılı olmuştu; bu durum bazen yerel halk arasında kıskançlık ve öfkeye yol açıyordu.

Jewish Boys In Nazi-occupied Poland
Nazi İşgali Altındaki Polonya’daki Yahudi Erkek Çocukları
W. Losken - Imperial War Museums (CC BY-NC-SA)

Hitler'in Kişisel Görüşleri

Hitler’in antisemitik görüşleri sadece siyasi bir maskeden ibaret değildi; bunlar onun ve Nazi Partisi’nin her kademesindeki birçok üyenin gerçek düşünceleriydi. Hitler’in yirmili yaşlarında Viyana’da yaşadığı dönemdeki arkadaşı August Kubizek şöyle kaydetmiştir: “Almanları tehdit eden tüm güçlere karşı biriktirdiği nefretin büyük bölümü, Viyana’da önemli bir rol oynayan Yahudilere odaklanmıştı.” (McDonough, 110). Hitler, Viyana’da çok sayıda Yahudi’nin yaşamasına özellikle kızgındı; bunun kenti, onun ifadesiyle “Cermen” karakterinden yoksun bıraktığını düşünüyordu. Gerçekten de Hitler’in bazı Yahudi tanıdıkları vardı ve Viyana’daki bazı Yahudi evlerinde müzik geceleri bile geçirmişti; ancak kişisel görüşlerini 1919 yılında başka bir arkadaşı için yazdığı mektupta açıkça ortaya koymuştur:

Gerçekler şunlardır: Birincisi, Yahudilik kesinlikle bir ırktır, dinsel bir cemaat değil... Onların altın buzağı etrafındaki dansı, yeryüzünde en çok değer verdiğimiz tüm bu varlıklar için acımasız bir mücadele haline gelmiştir... Etkileri ve sonuçları bakımından o, ulusların ırksal veremi gibidir.

(McDonough, 128)

Hitler, o halde, belli bir dine mensup insanları aslında belirli bir ırka ait olarak tanımlıyordu. Propaganda uzmanı Josef Goebbels’in (1897-1945) yardımıyla Hitler, Yahudilerin Almanya halkı için bir numaralı düşman olduğunu sundu. Hitler, Yahudilerin Almanya’nın I. Dünya Savaşı’ndaki yenilgisinin arkasında olduklarını sık sık dile getirdi. Hitler’e göre, Yahudiler savaşı erken sona erdirmeyi defalarca talep etmiş ve bu da Alman halkının savaşma iradesini zayıflatmıştı. Ayrıca Hitler, Yahudilerin ekonomiyi sıkı bir şekilde kontrol ettiğine ve bunun savaş çabalarını olumsuz etkilediğine inanıyordu. Hitler için Yahudiler, savaş sonrası Almanya’nın ekonomi ve servetini kontrol eden uluslararası bir komplonun parçasıydı ve sıradan insanların refah içinde yaşamasını engelliyordu. Naziler, bu ortak düşman fikrini, sahte bilimsel ve tutarsız bir ırk teorisiyle harmanlayarak Yahudi halkına karşı uyguladıkları muameleye akılcı ve akademik görünümlü bir gerekçe sundular.

Warsaw Ghetto Uprising
Varşova Gettosu Ayaklanması
United States Holocaust Memorial Museum (Public Domain)

Nazi Irk Teorisi

Nazi Partisi’nin ırk teorisyeni Alfred Rosenberg (1893-1946) idi ve hem antisemit hem de Hristiyan karşıtı görüşler ileri sürmüştü. Rosenberg mimarlık eğitimi almıştı, ancak ırk teorisine ilgisi Arthur de Gobineau (1816-1882) ve Houston Stewart Chamberlain (1855-1927) gibi yazarların eserleri aracılığıyla gelişti; bu yazarlar, tüm diğer ırkların aşağı görüldüğü bir Nordik üstün ırk inancına sahipti. Rosenberg, 1920 yılında yayımladığı ilk kitabı “Yahudilerin Tarih İçindeki İzleri”nde, Yahudilerin hem kapitalizmin hem de Bolşevizmin arkasında olduğu ve yaşadıkları her yerde kültür ve ahlakı yok etmeye niyetli oldukları yönündeki oldukça tutarsız ve sindirilmesi güç fikirlerini ortaya koydu.

Hİtler, Yahudİlerİn dünya hâkİmİyetİ peşİnde olduğu komplo teorİsİne tutundu.

Rosenberg, fikirlerini sıklıkla başkalarının sahte araştırmalarına dayandırdığı için bir komplo teorisyeni idi. Rosenberg’in iddia ettiği gibi Yahudiler, 1917 Rus Devrimi’nden fayda sağlamamış; aksine, bu dönemde yaşanan acımasız pogromlarla en büyük mağdurlardan biri olmuşlardır. Rosenberg’in düşünceleri ayrıca, kaç Sovyet Komiseri’nin Yahudi olduğuna dair yanlış istatistiklere ve örneğin ABD dış yardımının sadece Yahudilere verildiği gibi yanlış bilgilere dayanıyordu; oysa bu doğru değildi. Rosenberg, kendisini ve Nazi yoldaşlarını Yahudilerin dünya hâkimiyeti için uluslararası bir komplo içinde birlikte çalıştıklarına ikna etti.

Nazi Partisi’nin 1920 programında Yahudi halkıyla ilgili özel bir madde, 4. madde yer almaktaydı:

Devletin vatandaşı sadece milletin üyeleri olabilir. İster inançları ne olursa olsun, yalnızca Alman kanına sahip olanlar milletin üyesi olabilir. Bu nedenle, hiçbir Yahudi milletin üyesi olamaz.

(McDonough, 111)

1923 yılına gelindiğinde, Rosenberg Nazi gazetesinin, Völkischer Beobachter’ın editörüydü; bu yayın, Yahudilere, Komünistlere ve Nazilerin sevmediği diğer herkese karşı nefret körükleyen Nazi propagandasıyla doluydu. Rosenberg’in “sürekli devam eden komplo hikayeleri, Ulusal Sosyalist antisemitizmdeki acımasız eğilimi besliyordu” (Gellately, 51).

Alfred Rosenberg,  1939
Alfred Rosenberg, 1939
Bundesarchiv, Bild 146-1969-067-10 (CC BY-SA)

Hitler’in Kasım 1923’teki başarısız Bira Salonu Darbesi’nin ardından hapse gönderildi, ancak bu zamanı Mein Kampf yani "Kavgam" adlı kitabını yazmak için kullandı. Bu eserinde, muhtemelen Rosenberg’in günlük ziyaretleri sayesinde, Hitler Rosenberg’in antisemitik fikirlerini Alman Yahudelerini devletin düşmanları ve Almanya’nın potansiyelini gerçekleştirememesinin başlıca nedeni olarak tanımlayan bir teoriye dahil etti. Hitler, bu potansiyelin ancak safkan “Aryan” Almanlar tarafından yönetilen bir ülke ile gerçekleşebileceğini öne sürdü; bu terim Naziler tarafından genel olarak Yahudi olmayanları ifade etmek için kullanılsa da, çoğunlukla Kuzeyli halklar gibi beyaz gruplara atfen kullanılıyordu.

Ayrıca, Hitler, Yahudilerin dünya hâkimiyeti peşinde olduğu komplo teorisine sıkı sıkıya tutundu. Hem devrimci komünistleri hem de açgözlü kapitalistleri Yahudilerle eşitleyerek, Sovyetler Birliği ile İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerin Almanya’ya saldırmak istediği fikrini Alman halkına sundu. Hitler, Almanya’nın kendini savunması gerektiğini, içteki düşmanlardan arınması gerektiğini söyledi. Ayrıca, Hitler Almanya’nın militarist bir devlet olmasını çok istiyordu; çünkü bu, işsizliği büyük ölçüde azaltacak ve Almanya’ya diğer ülkeleri işgal edip kaynaklarından faydalanma imkânı sağlayacaktı. Aynı zamanda bu durum, Nazilerin tüm nüfus üzerinde kontrol kurmasına da yardımcı olacaktı. Buna uygun olarak, Hitler savaşı Almanya’nın hayatta kalması için zorunlu bir gereklilik olarak sundu.

Irk teorisiyle paralel ilerleyen bir fikir de, “üstün ırk”ın (Herrenrasse) Yahudiler ve Slavlar gibi aşağı ırklarla—ki bu da Nazilerin nefret ettiği başka bir grup—sürekli ve bitmeyen bir mücadeleyle sürekli olarak test edilmesi ve güçlendirilmesi gerektiğiydi. Irklar arasındaki bu sürekli mücadele fikri, doğa yasalarını ve en uygun olanın hayatta kalmasını insan toplumuna uygulayan sosyal Darwinizmden etkilenmişti. Hitler için, üstün ırkının gelişebilmesi için daha fazla toprak ve kaynağa ihtiyaç vardı; bu yüzden Almanya’nın, özellikle doğuda genişlemesi meşru görülüyordu. Bu yaşam alanı (Lebensraum) arayışı, “Aryan”ları Slavlar ve Yahudilerle daha fazla çatışmaya sürükleyecekti.

Holocaust in Europe during World War Two
İkinci Dünya Savaşı Sırasında Avrupa'da Holokost
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Rosenberg, 1930 yılında yayımladığı Yirminci Yüzyılın Efsanesi adlı eserinde, kendisi ile Hitler’in Almanya’nın geleceği için aynı ırk temelli planı oluşturduklarını gösterdi; bu planda Yahudiler bir numaralı hedef olarak yer alıyordu. Kitabında Rosenberg, sözde bilim ve gerçek ya da hayali antik ve modern medeniyetlerin tarihini karışık bir biçimde harmanlayarak, demokratik ve liberal değerleri reddeden; yerine bir diktatoryal sistem koyan bir teori geliştirdi. Bu sistemde “üstün adamlar” ırkı, aşağı ırklar üzerinde hüküm sürecekti. “Üstün adamlar” Aryanlardı ve Rosenberg, bu Aryanlar arasında seçkin “üstün ırk” olarak Cermen Aryanlarını görüyordu. Buna karşılık, Yahudiler ve Siyahlar Rosenberg’in sosyal ölçeğinde en alt sırada yer alıyordu.

Nazi ırk teorisi, 1920’ler boyunca Almanya parlamentosu seçimlerinde Nazi Partisi’nin popülerliğini artırmaya yardımcı oldu; çünkü yaygın antisemitizm duygusuna hitap ediyordu. Ancak, birçok diğer parti de antisemitikti ve bu nedenle bu durum NSDAP’nin tek çekiciliği değildi. Ünlü Holokost uzmanı D. Cesarini’nin belirttiği gibi, “Nazi Partisi antisemitizm nedeniyle iktidara gelmedi” (s. xxx). “Hitler nasıl iktidara yükseldi?” sorusunun birçok cevabı vardır. Örneğin, diğer çekicilik noktaları arasında işsizliği artırma ve I. Dünya Savaşı’nın ve Versailles Antlaşması’nın getirdiği aşağılanmadan sonra Alman gururunu yeniden tesis etme vaatleri yer almaktaydı.

Hitler şansölye olmaya davet edildiğinde ve 1933’te diktatörlüğü kurduğunda, Nazilerin antisemitizmi siyasetlerinin ön planına çıktı. Nazi ırk teorisi, Yahudi servetinin müsadere edilmesi gibi pratik uygulamaları meşrulaştırmak ve askeri fetihler için gerekçe sağlamak amacıyla kullanıldı. Cesarini’nin ifadesiyle, Nazi “politikası sürekli olarak ‘Yahudi düşmanı’ fantezisiyle şekillendiriliyordu” (s. xxxi). Bazı tarihçiler için Nazi ırk teorisi “fırsatçı veya koşullar tarafından şekillenen siyasi bir strateji için sadece propaganda süsü olarak görülebilir” (Dear, 608). Nazi ırk teorisi ve pratik sonuçlarına karşı konuşmak kolay değildi; çünkü “ideolojik uyum halka zorla kabul ettirilmiş ve ideolojik hedeflere karşı çıkış şiddetle cezalandırılmıştı” (Dear, 608). Nazi rejiminin totaliter bir rejim olduğunu ve ırk fikirlerini sadece antisemitizmi ifade etmek için değil, hem Yahudileri hem de Yahudi olmayanları kontrol etmek amacıyla kullandığını unutmamak önemlidir. Ayrıca, “ırksal politika devlete, giderek daha fazla özel ve kişisel alanlara müdahale etme yetkisi verdi” (Cesarini, 56).

Hitler’in “Yahudi Sorunu”na Yönelik “Çözümleri”

Yahudilerin bir “sorun” olduğu ve Alman topraklarından temizlenmesi gerektiği tespit edildikten sonra, Hitler bir dizi “çözüm” uygulamaya koyuldu. İlk çözüm, Yahudilerin günlük yaşamlarını zorlaştırmak oldu; örneğin, köylerden daha büyük kasaba ve şehirlere taşınmaları sağlandı. Ardından gelen diğer çözümler, terörü giderek artırdı. Nazi propagandası, basın, radyo ve film aracılığıyla bu terörü sürekli meşrulaştırmaya çalıştı. Ayrıca, bazı Yahudi olmayanlar için Yahudi işyerlerinin sahip olduğu servet ve müşteri kitlesini ele geçirme fırsatı doğduğu da söylenmelidir; zira bu işyerlerinin hepsi sonunda kapatıldı. Nazi yönetiminin ilk yıllarında muhalif sesler olsa da, bunlar Nazi diktatörlüğünün hedeflerine ulaşmasını engelleyemedi. Muhalefette bulunanlar ise çoğunlukla Nazi gizli polisi Gestapo tarafından soruşturuldu; bu da dövülme, hapis veya daha kötü sonuçlara yol açabiliyordu.

Memorial to the Murdered Jews of Europe
Avrupa'da Katledilen Yahudiler Anıtı
Alexander Blum (CC BY-SA)

Nazilerin Yahudi “sorununu” çözmek için başlattığı çeşitli “çözümler” arasında göçü teşvik etmek, vatandaşlık haklarını ellerinden almak, yıldırma ve dövme, mülke zarar verme ve kapalı gettolar içine toplama yer alıyordu. Bu önlemlerin kimlere uygulanacağının belirlenmesi amacıyla 1935’te Nürnberg Yasaları çıkarıldı; bu yasalar, Nazi bakış açısına göre kimin Yahudi olduğunu tanımlıyordu: temel olarak üç veya daha fazla Yahudi büyükanne ve büyükbabasına sahip olan herkes. Bu durum, kendilerini Yahudi olarak görmeyen yüz binlerce insanın Nazi rejimi tarafından Yahudi olarak sınıflandırılması anlamına geliyordu. Naziler, Aryan kanının “saf” kalmasını istiyordu; bu yüzden Nürnberg Yasaları, Yahudiler ile Yahudi olmayanlar arasında cinsel ilişkileri yasaklayan maddeler de içeriyordu. “Saf olmayan” kan fikri, Nazilerin “Alman Yahudisinin farklı, yabancı ve tehlikeli” olduğu imajını yaratmasına yardımcı oldu (Dear, 285).

Yahudilere uygulanan zorluklara rağmen, Hitler, “çözümlerinin” hiçbiriyle Alman topraklarını bir numaralı düşmanından tamamen arındıramadığı için hayal kırıklığına uğradı. Gerçekten de, Almanya 1938’de Avusturya’nın Anschluss’u, Hitler’in Çekoslovakya’yı işgali ve 1939’daki Polonya’nın işgaliyle sınırlarını genişlettikçe, Nazi yönetimi altında milyonlarca Yahudi daha bulunuyordu.

Hitler, milyonlarca Yahudi (ve diğerleri) için zorla çalıştırma ve imha kamplarında öldürmeyi içeren gizli bir plan olan “Nihai Çözüm”ü benimsedi. Yahudiler ayrıca özel SS öldürme birimleri olan Einsatzgruppen tarafından da katledildi. Katliam ancak 1945 baharında sona erdi. Hitler, Nisan ayında son bir “politik vasiyet” yazarak savaşın başlamasında Yahudileri hâlâ deli gibi suçladıktan sonra intihar etti. Almanya çöktü ve Müttefikler Mayıs 1945’te Avrupa’da zafer ilan etti. Savaş sonrası Nürnberg mahkemelerinde, Rosenberg gibi kişiler insanlığa karşı suçlardan suçlu bulunarak idam edildi ve bir miktar adalet sağlandı. Diğer Nazi savaş suçluları da daha sonra adalete teslim edildi.

Holokost, Nazi işgali altındaki Avrupa genelinde 6 milyon Yahudinin katledilmesini kapsar. Birleşmiş Milletler, 27 Ocak’ı, Nazi’nin Auschwitz toplama ve imha kampının kurtarıldığı gün olması nedeniyle Holokost Anma Günü olarak belirlemiştir.

Çevirmen Hakkında

Şüheda Bulut
Merhaba! Tarihe meraklı, çeviri üzerine eğitim alan ve sürekli gelişime inanan biriyim. Yeniliklere açık yapım sayesinde farklı alanlarda kendimi geliştirmeyi ve uluslararası düzeyde deneyim kazanmayı hedefliyorum.

Yazar Hakkında

Mark Cartwright
Mark, tam zamanlı bir yazar, araştırmacı, tarihçi ve editördür. Özel ilgi alanları arasında sanat, mimari ve bütün medeniyetlerin paylaştıkları düşünceleri keşfetmek yer alır. Siyaset Felsefesi alanında Yüksek Lisanas derecesini almış ve WHE Yayıncılık Direktörüdür.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Cartwright, M. (2025, Şubat 19). Hitler Neden Yahudilerden Nefret Ediyordu? [Why Did Hitler Hate Jewish People?]. (Ş. Bulut, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-2646/hitler-neden-yahudilerden-nefret-ediyordu/

Chicago Formatı

Cartwright, Mark. "Hitler Neden Yahudilerden Nefret Ediyordu?." tarafından çevrildi Şüheda Bulut. World History Encyclopedia. Son güncelleme Şubat 19, 2025. https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-2646/hitler-neden-yahudilerden-nefret-ediyordu/.

MLA Formatı

Cartwright, Mark. "Hitler Neden Yahudilerden Nefret Ediyordu?." tarafından çevrildi Şüheda Bulut. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 19 Şub 2025, https://www.worldhistory.org/article/2646/why-did-hitler-hate-jewish-people/. İnternet. 30 Tem 2025.

Reklamları Kaldır