Bartolomé de Las Casas

19 günler kaldı

Tarih Eğitimine Yatırım Yapın

Hayır kurumumuz Dünya Tarih Vakfı'nı destekleyerek tarih eğitiminin geleceğine yatırım yapıyorsunuz. Bağışınız, gelecek nesilleri çevrelerindeki dünyayı anlamak için ihtiyaç duydukları bilgi ve becerilerle güçlendirmemize yardımcı olur. Yeni yıla daha güvenilir tarihsel bilgileri herkes için ücretsiz olarak yayınlamaya hazır bir şekilde başlamamıza yardımcı olun.
$319 / $10000

Tanım

Mark Cartwright
tarafından yazıldı, Burak Yildiz tarafından çevrildi
17 Haziran 2022 tarihinde yayınlandı 17 Haziran 2022
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, Portekizce, İspanyolca
Bu makaleyi sesli dinle
X
Makaleyi Yazdır
Bartolomé de Las Casas by Parra (by AlejandroLinaresGarcia, CC BY-SA)
Parra'nın Bartolomé de Las Casas'ı Resmettiği Tablo
AlejandroLinaresGarcia (CC BY-SA)

Bartolomé de Las Casas (1484-1566), İspanyol Dominikan rahibi ve Yeni İspanya ile Peru'daki fetihlerde uygulanan vahşeti gözler önüne seren ve İspanyol İmparatorluğu'ndaki yerli halkların sahip olduğu temel hakları savunmaya çabalayan ünlü ve kadim bir konkistadordur (fatih). Bu nedenle Las Casas genellikle "Yerlilerin Savunucusu" lakabıyla anılmaktadır.

1522 yılında kaleme aldığı "Yerlilerin Gözyaşları: Yerlilerin Yok Edilişinin Kısa Tarihi" (Çev: Oktay Etiman) adlı eserinde Las Casas, Yeni İspanya'daki ilk yerleşimcilerin ve konkistadorların (fatihlerin) doymak bilmez ve Hristiyanlığa yakışmayan tutumlarını abartarak da olsa eleştiren bir dil kullanmıştı. Bunun akabinde Las Casas, hoşgörülü yönetişim konusundaki fikirlerini Guatemala'da hayata geçirdi ve bu yerde Kekçi Yerlileri ile ilişki kurma konusunda belli başlı kazanımlar sağladı.

Hayatının Erken Dönemleri

Bartolomé de Las Casas İspanya'nın Sevilla kentinde 11 Kasım 1484 tarihinde dünyaya geldi. Doğup büyüdüğü kentteki bir Hristiyan mezhebine bağlı okul olan Katedral Akademisi'nde eğitim gördükten sonra servet ve serüven arayışıyla 1502 yılında yelken açtı ve Yeni Dünya'ya giderek Kuzey Amerika'da bir ada olan Hispaniola'ya (günümüzde Dominik Cumhuriyeti ve Haiti) ayak bastı. Sonrasında yoluna kaldığı yerden devam ederek 1511'de Küba'nın fethedilmesine önayak oldu. Las Casas'ın kolonilerde şahit oldukları, bilhassa da İspanyol serüvencilere ve yerleşimcilere yasal yollardan Amerika kıtasındaki kolonilerde bulunan yerlilerin kabile şeflerinden zorla iş gücü alma hakkının verilmesini düzenleyen encomienda sisteminin uygulanışı hayatını değiştirdi. Bu sistemin uygulanmasının karşılığında Avrupalılardan beklenen, işçilere askeri koruma sağlamaları ve onlara bölgedeki yerel bir rahibin verdiği vaazlar doğrultusunda Hristiyanlığa geçiş imkânı sunmalarıydı. Las Casas'ın kendisinin de hem Hispaniola'da hem de Küba'da encomienda'sı olup bu topraklarda çalıştırılan Afrikalı köleleri vardı, ne var ki Avrupalıların kolonizasyon sürecinde yerlilere uyguladığı ve çoğu zaman kölelikten pek de farklı sayılmayan kötü muameleye maruz kalması Las Casas'ı sonunda dünyevi mallarından feragat ederek İspanya'ya dönmeye ikna etti. Las Casas 1515 yılında Dominikan mezhebine bağlı bir dini tarikata katıldı. 1516'da Amerika'daki yerlilerin davasına destek verdi ve Kraliyet yetkililerince "Yerlilerin Savunucusu" görevine atandı.

LAS CASAS, KONKİSTADORLARIN AMERİKALILARA aydınlık, UYGARLIK VE KURTULUŞ GETİREN YÜCE RUHLU BİRER HRİSTİYAN OLDUĞU YÖNÜNDEKİ EFSANEYİ YERLE BİR ETTİ.

1522 yılında, rahip en tanınmış eseri olan ve kolonizasyonun (sömürgeleştirmenin) vahşi yüzünü gözler önüne seren bir bilimsel incelemesini (tez) kaleme aldı. Bu tüyler ürpertici öykü, çarpıcı bir üslupla "Yerlilerin Gözyaşları: Yerlilerin Yok Edilişinin Kısa Tarihi" başlığını taşıyor ve üzerinde gravürlü illüstrasyonlar yer alıyordu. Bu Kısa Tarihi Eser, Las Casas'ın konkistadorların doymak bilmez zenginlik hırslarıyla yaptıkları soykırımdan ötürü kendilerini suçlu hissettiklerini ileri sürmesini mümkün kılan (içinde abartılı ifadelerin de bulunduğu) derlenmiş bir bir öykü idi. Zira Las Casas'ın ifadesiyle, "şayet iblislerin elinde altın olsaydı, bunu bizzat kendilerine çalmaya yeltenirlerdi" (Alan Covey, 355). Esas itibariyla Las Casas, konkistadorların (fatihlerin) Amerikadaki insanlara aydınlık, uygarlık ve kurtuluş getiren yüce ruhlu Hristiyanlar olduğu yönündeki efsaneyi yerle bir etti. Tam tersine, en azından vakaların çoğunda, Avrupalıların beraberinde getirdikleri felaket boyutunda bir yıkım ve katliam dalgasından öteye gitmiyordu ve bunun sonucunda Amerika'daki halkın nüfusunu büyük bir hızla azalıyordu. Ne var ki yazar, anlattığı cinayetlerden ve işkencelerden sorumlu olan konkistadorların açıkça adlarını zikretmemektedir.

Spain and the Spanish Indies
İspanya ve İspanyol Hint Adaları
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Koloni Politikası Üzerindeki Etkileri

Belirtildiği üzere, günümüzde modern tarihçiler tarafından Las Casas'ın anlattığı vahşetin ve sadizmin biraz abartıldığı düşünülse de, bu Kısa Tarihi Eserin maksadına ulaştığını ve Yeni Dünya'da yaşananları daha geniş kitlelerin gözleri önüne serdiğini söyleyebiliriz. İspanyol yetkililerin yeni bir imparatorluk kurarken belirledikleri başlıca iki hedef dikkat çekiciydi: Bu yeni bölgelerden olabildiğince çok maddiyat elde edebilmek ve yerel halkın Hristiyanlığa geçişini sağlayabilmekti. Bu hedeflerden ikincisi, 1524 yılında kurulan ve İspanyol Amerika'sı ile Filipinler'in yönetiminden doğrudan sorumlu olan Yerliler Konseyi'nin temel meselesiydi. Bu Konsey'de ağırlıklı kesim ruhban sınıfı mensuplarıydı ve her ne kadar yerli halkların maruz kaldığı sömürü politikasının kolonileşmenin önüne geçilemez bir unsuru olduğunu fark etmiş olsalar da, bu insanların eğitilip Hristiyanlığa geçmelerini mümkün kılacak asgari düzeyde bir korumaya tabi tutulmaları konusunda oldukça kararlıydılar. Konsey'in bu konudaki rolü 1524'ten öncesinde büyük ölçüde tek bir kişi, kraliyet papazı ve Burgos başpiskoposu Juan Rodríguez de Fonseca (doğumu: 1451) üzerinden yürütülüyordu. Las Casas'ın yaptığı açıklamaların bir sonucunda Fonseca yerine geçen kişi geçici olarak görevden alındı ve belki de rahip İspanya Krallığını, Amerika'nın o zamanki adıyla bilinen İspanyol Hint Adaları'nı idare edebilmek gayesiyle kurulacak daha resmi bir kuruma gereksinim olduğu konusunda ikna etmişti.

LAS CASAS YERLİ HALKLARA KARŞI ZORBALIK VE VAHŞETLE DEĞİL, AKSİNE ONLARA SABIR, İNANÇ VE ŞEFKATLE MUAMELE EDİLMESİNİ İSTEMİŞTİ.

1542'deki Yeni Yasalar'a ilham veren etkenlerden biri olması bakımından Las Casas'ın Amerikan Yerlilerin veya Kızılderilerin haklarını savunmasının sömürge politikası üzerinde belirgin bir etkisi oldu. Söz konusu bu yasa sayesinde ''encomienda sistemi'' yürürlükten kaldırılmaya ya da en azından yaşanan en kötü kötü muamelelerin önüne ciddi bir engel konulmaya çalışıldı, fakat şiddetli bir isyan hareketi başlatan konkistadorların (fatihlerin) ve yerli halkın doymak bilmez hırsları buna çok büyük bir engel teşkil etti ve böylece söz konusu bu sistemin 150 yıl boyunca geçerliliğini koruduğu tespit edildi. Bu noktada bile encomienda sisteminin sona ermesinin tek sebebi, bu düzenin getirdiği zorlukların ve öldürücü nitelikteki Avrupa kaynaklı hastalıkların yarattığı çarpıcı nüfus kaybıydı.

Kara Efsane'yi Körüklemek

Las Casas'ın hazırladığı kapsamlı raporlarla yakından ilgilenen bir diğer grup da İspanya'nın düşmanları oldu. Bu fırsattan yararlanan İngiltere ve Fransa gibi büyük güçler, sömürgelerinde yaşayan kana susamış ve tahammülsüz insanların başına çöreklenmiş vahşi ve acımasız bir kurum durumundaki İspanyol monarşisini yerden yere vurmaya başladılar. Bu arada bilhassa İngiliz Protestanların, İspanyol tarihçi Julian Juderias ve Loyot (1877-1918) öncülüğünde ortaya atılan ve "Kara Efsane" adıyla bilinen bu tarihyazımı olguda, İspanyol halkına yönelik kişilik suikastlarına dayanak noktası oluşturacak yepyeni bir kaynak bulmaktan büyük mutluluk duyduklarını da belirtmek gerekir. Kısa bir süre sonra Las Casas'ın Kısa Tarihi Eseri diğer dillerin yanı sıra İngilizce, Fransızca ve Felemenkçeye tercüme edildi ve Almanya'da ''De Bry'' adlı sanatçının grafik baskılarıyla görselleştirildi.

Diğer Eserleri

Las Casas yerli halklara yönelik insanca muamelenin önemini savunan bilimsel incelemeler (tezler) yazmayı sürdürdü. Bu bağlamda, 1530 yılında yazdığı "The Only Method of Attracting Men to the True Faith" (İnsanları Hakiki İnanca Çekmenin Tek Yolu) adlı bilimsel tezinde, herkesin önündeki engellerin aşılması amacıyla yapılması gereken en etkili yolun, bölgedeki yerli halklara zorla ve vahşice değil, aksine onlara sabır, ikna ve şefkat göstererek muamele etmek olduğu fikrini savunuyordu. Bu konudaki başat inançları, insanların akla dayalı olmaları hasebiyle özgürlükten istifade etmeleri gerektiğiydi ki bu da insanları tabiatıyla barışçıl davranış biçimlerine sevk ediyordu. Bunun yanı sıra, papaların gayri-Hristiyan yöneticileri tahttan indirmeye hakkı olmadığına ve bu kişilerin gayri-Hristiyan halklar üzerindeki hiçbir otoritesinin bulunmadığına inanıyordu. Her ne kadar papalar Hristiyanlar üzerinde sahip oldukları birtakım yetkileri Avrupalı hükümdarlara (monarklara) devretmiş olsalar da, bu durum söz konusu hükümdarların tebaalarının farklı bir devlete ya da uygarlığa mensup kişilerin hayatları konusunda hiçbir yetkiye sahip oldukları anlamına gelmiyordu. İspanyol hükümdarlığı (monarşi) ya da kendi adına hareket eden vasallar (TDK'ye göre, derebeyine hizmet karşılığında, kendisine toprak ya da köylü tahsis eden kişi ya da kişiler anlamına gelir) aracılığıyla fethedilen Amerikadaki yerli halkların, Las Casas'a göre, diğer İspanyol vatandaşlarıyla eşdeğer haklara sahip olması ve bunları çiğneyici eylemlere ya da sömürü uygulamalarına maruz kalmaması gerekirdi. Bu haklarını korumaları karşılığında yerli halkların yeni hükümdarlarına bağlılık yemininde bulunmaları şarttı. Ancak Las Casas, yerlilerin kendi yönetimlerini tamamen yerel düzeyde bırakmaları ve hatta dayatılan bir genel validen (krallığı temsil eden vali veya naip) ziyade Hristiyanlığın yayılmasına büyük ölçüde destek sağlayacak olan yerli bir yöneticiye tabi olmaları gerektiği kanaatindeydi.

Bartolomé de las Casas
Bartolomé de las Casas
Unknown Artist (Public Domain)

Hatta 1565 yılında Las Casas, çağının yüzyıllarca ötesinde bir tutum sergileyerek, 1532'den bu yana çalınmış bulunan tüm İnka hazinelerinin, vergilerinin ve yerel kaynakların İnka halklarına iadesini isteyen bir dilekçeyle İspanya Kralı II. Philip'e (hükümdarlık dönemi 1556-1598) bile müracaat etti. Söz konusu gönderilen dilekçe kabul edilmedi ve unutulmamalıdır ki o dönemin hâkim olan görüşü, fethedilen halklara uyguladığı yağmacı politikalar sebebiyle pagan (putperest) İnka İmparatorluğu'nun adaletli bir surette cezalandırıldığı yönündeydi. Başta bir Dominikan kardeş üyesi olan Juan Ginés de Sepúlveda olmak üzere pek çok kilise ileri geleni de Las Casas'a cephe almıştı. Bu karşı görüşler, 1550 yılının Ağustos ayında Valladolid kentindeki San Gregoria Manastırı'nda yapılan kamuya açık bir tartışmanın ardından "Valladolid Konseyi" adıyla bilinmeye başladı. De Sepúlveda, Amerikan yerlilerinin doğuştan gelen birer köle olduğunu ve bu nedenle de "uygarlaştırma" sürecinde yapılması gereken encomienda benzeri düzenlemeler konusunda hiçbir sorun görmediğini savundu. Nitekim Las Casas (doğuştan gelen köle muamelesi gördüğü ve hatta sayılarının Amerika'da arttırılmasını savunduğu) Afrikalılardan ziyade, bilhassa İnka halklarının sahip olduğu farklı kültürel ve inanç yapısı sebebiyle, bu insanlara yalnızca bir yük hayvanı muamelesiyle değil, aynı zamanda birer mühtedi (din değiştiren kimse veya dönme) gözüyle yaklaşılması gerektiğini savunuyordu.

Bu tür felsefi eserlerin (çalışmaların) yanı sıra Las Casas, pek az sayıda Avrupalının böylesi bir girişimle yakından alakadar olduğu bir dönemde İnka tarihine ışık tutmaya soyunduğu "Özür Dileyen Tarih" (Historia ve Apologetica historia) gibi bölgenin tarihine dair önemli eserler de kaleme aldı.

Muhteşem Deney

Las Casas'ın yazdığı eserler hiç de alışılmış tarzda değildi, ne var ki krallık konseyinde üstlendiği konum sayesinde, teorilerini fiilen kolonilere uygulaması konusunda Krallığı yeterince etkilemişti; bu da öncelikle günümüzün Venezuela'nın kuzeydoğusunda bir kent olan Cumaná'daki yerli halktan oluşan bir toplumun misyonerlerin barışçı rehberliğinde kendi kendilerini idare etmeye bırakılmasıyla gerçekleşmişti. Bu ilk deney pek başarılı olmadı, zira Avrupalı yerleşimciler sahip oldukları sınırsız yetkilerin Yerlilerin menfaati uğruna frenlenmesi gerektiği fikriyle boğuştular. Büyük ölçüde hüsrana uğrayan ama Cumaná'nın akıbeti karşısında caymayan Las Casas, 1521'de bu kez Venezüella kıyılarında kendisi bizzat bir koloni (sömürge yerleşimi) kurdu. Bu yerleşim yerinde Avrupalı yerlilerden ve zanaatkârlardan oluşan bir topluluk, ortak bir topluluğa bağlı şekilde bir rahibin gözetiminde yaşıyordu. Las Casas'ın bu konudaki maksadı yerli halklara örnek teşkil ederek daha barışçıl bir toplum yapısının nasıl kurulabileceğini göstermekti. Bu ikinci deney de başarısızlıkla sonuçlanmış, Yerliler koloniye saldırarak buradaki ahalinin çoğunu öldürmüşlerdi. Büyük bir hüsrana kapılan Las Casas, 1520'ler boyunca kalacağı Hispaniola'nın doğu kesimindeki bir Dominikan Manastırına sığındı.

Massacre at Cumaná
Cumaná Katliamı
Theodor de Bry (CC BY-SA)

1533'te Las Casas, bir encomienda'nın sahiplerinden bağışlanma talebinde bulunmayı reddettiği anlaşılınca yeniden dikkatleri üzerine çekti. 1534'ten bu yana Las Casas, Güney Amerika'daki imparatorluğun kurulma sürecini yakından görmek amacıyla Peru'nun bazı bölgelerini gezdi. Ardından, 1537'de İspanyol yetkililer, bilhassa da insani yaklaşımdan ve konkistadorların (fatihlerin) ellerindeki yetkileri ziyadesiyle aştıkları yönündeki fikirden hoşnut olan başta Kutsal Roma İmparatoru Kral V. Charles (hükümdarlık dönemi 1519-1556) olmak üzere, Las Casas'ın üçüncü kez fikirlerini hayata geçirmeye çalışmasına müsaade etme kararı aldılar. Güney Amerika'da İnka Uygarlığı Francisco Pizarro (1478-1541 civarı) önderliğindeki konkistadorlara teslim olurken yaşananlar, tıpkı Meksika ve Orta Amerika'da olup bitenlerin hazin bir tezahürü niteliğindeydi. Rahibe günümüzde Guatemala'nın merkezinde bulunan toprakların bir kısmı verilmişti, ne var ki işin püf noktası buranın son derece savaş yanlısı ve şimdiye kadar fethedilememiş olan Kekçi Yerlilerine (Kızılderililerine) mensup olmasıydı. Kekçilerin şöhreti Las Casas'ı hiç etkilemedi ve bu insanların konuştuğu dilleri öğrenip diğer Dominikan rahipleriyle birlikte bölgede gezintiye çıktı. Las Casas ikna çabalarına verdiği ağırlık sonucunda Kekçilerle iletişim kurmada ve Hristiyan dinini yaymada belli bir oranda ilerleme kaydetti. Bölgede geçirdiği beş yıl boyunca Las Casas'ın gösterdiği yaklaşım, bölgeye verdiği "Savaş Ülkesi" adını Verapáz ya da "Gerçek Barışın Diyarı" şeklinde değiştirmesini haklı çıkaracak nitelikteydi. Maalesef ki bu vaziyet Las Casas'ın 1542'de bölgeden ayrılmasının akabinde süratle kötüye gitti ve bunun devamında gelen İspanyol yerleşimci akımı/göçü beraberinde pek çok insanın hayatını kaybetmesine yol açtığı üzere kanlı bir Kekçi ayaklanmasına zemin hazırladı.

Las Casas'ın Amerika'daki faaliyetlerini tam anlamıyla bitirmemiş olması nedeniyle, kendisine Batı Hint Adaları Konseyi bünyesinde ''bilirkişi'' sıfatıyla danışmanlık hizmeti verilmeye devam edildi ve 1544 yılında Meksika'nın güneyindeki dağlık bölge olan Chiapas'a piskopos olarak atandı. Bu rahibin bölgedeki insani faaliyetlerinin bir hatırası niteliğinde, günümüzde eyaletin önde gelen merkezi kültür kenti "San Cristóbal de las Casas" adıyla bilinmektedir. Bartolomé de Las Casas 18 Temmuz 1566'da İspanya'nın başkenti Madrid'de hayata gözlerini yumdu.

Sorular & Cevaplar

Bartolomé de Las Casas yerli Amerikalılar (Kızılderililer) uğruna neler yaptı?

Bartolomé de Las Casas, zorla işçi çalıştırma sisteminin (encomienda) kullanımına sınırlama getirerek İspanyol İmparatorluğu'nda bulunan yerli Amerikalıların (Kızılderililer) sahip olduğu haklarını korumayı amaçladı.

Bartolomé de Las Casas'ın kaleme aldığı en önemli eser hangisidir?

Bartolomé de Las Casas'ın en önemli eseri, 1522 yılında kaleme aldığı ve Amerika kıtasında yaşayan yerli halkların İspanyol konkistadorların (fatihlerin) ve yerleşimcilerin uyguladığı ağır işkenceleri gözler önüne seren "Yerlilerin Gözyaşları: Yerlilerin Yok Edilişinin Kısa Bir Tarihi" adlı eseridir.

Peki, Bartolomé de Las Casas yerli Amerikalıların (Kızılderililerin) sahip olduğu hakların korunması konusunda başarılı oldu mu?

Bartolomé de Las Casas yerli Amerikalıların sahip olduğu haklarını korudu, zira İspanyol Krallığı encomienda sisteminin vahşetinden endişe duymaya başladı ve bunun sonucunda bu sistemin uygulanmasına sınırlamalar getirdi.

Çevirmen Hakkında

Burak Yildiz
1994 yılında Türkiye'nin güneydoğusunda, Diyarbakır'da doğdum. İstanbul'da yaşıyorum. Mütercim Tercümanlık (İngilizce) mezunuyum. TEDx platformunda 2021 yılından beri Gönüllü Çevirmenlik yapıyorum. Liseden itibaren tarihe çok ilgim var.

Yazar Hakkında

Mark Cartwright
Mark, tam zamanlı yazar, araştırmacı, tarihçi ve editördür. Özel ilgi alanları arasında sanat, mimari ve tüm medeniyetlerin paylaştığı fikirleri keşfetmek yer almaktadır. Siyaset Felsefesi alanında yüksek lisans derecesine sahiptir ve WHE Yayın Direktörüdür.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Cartwright, M. (2022, Haziran 17). Bartolomé de Las Casas [Bartolomé de Las Casas]. (B. Yildiz, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-20878/bartolome-de-las-casas/

Chicago Formatı

Cartwright, Mark. "Bartolomé de Las Casas." tarafından çevrildi Burak Yildiz. World History Encyclopedia. Son güncelleme Haziran 17, 2022. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-20878/bartolome-de-las-casas/.

MLA Formatı

Cartwright, Mark. "Bartolomé de Las Casas." tarafından çevrildi Burak Yildiz. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 17 Haz 2022. İnternet. 12 Ara 2024.