
Charon Yunan mitolojisinde ölülerin ruhlarını Hades’in nehrinden geçirip onları yargılanacakları yere götüren bir karakter. Eski Yunanlılar Charon’a ödeme yapılması gerektiğine inanırlardı bu yüzden ölen kişilerin ağzına bir akçe (madeni para) konulurdu.
Charon, M.Ö. 5-4. yy. Yunan çömleklerinde sıkça görülen bir figürdü. Özellikle ölülerle birlikte gömülen ve içinde değerli yağlar, parfümler saklanan lekythos adlı kapların üstünde yer alırdı. Etrüsk mitolojisinde de benzer bir figür vardı: Kharu. Ama Etrüsklerde genelde elinde bir çekiç taşırdı. Charon, Roma mitolojisinde de adından söz ettirdi ve Rönesans döneminde (1400–1600) diğer klasik fikirlerle birlikte yeniden popüler oldu. Cüce gezegen Pluto’nun en büyük uydusunun adı da Charon olarak verilmiştir.
Hadesin Kayıkçısı
Yunan mitolojisindeki ölülerin kayıkçısı Charon fikri yüksek ihtimalle Mezopotamya ve Mısır mitolojilerinden etkilenmiş olabilir. Bu mitolojilerde de aynı şekilde yeraltı dünyasında ruhun ilerlemesini zorlaştıran nehirler vardır. Yunan mitolojisine göre Charon, Erebus (Karanlık) ve Nyx’in (Gece) oğludur. İsminin kökeni de muhtemelen “parlak ışık” anlamına gelen bir ifadeden gelmektedir.
Charon’un görevi, ölülerin ruhlarını ya da gölgelerini bir nehir ya da göl üzerinden geçirmekti. Bu nehir genelde Acheron olarak adlandırılırdı, ama sonraki bazı kaynaklarda zehirli Styx nehri olarak da geçer. Gölün adı genelde Acherousia olarak bilinirdi. Gidilen yer Hades idi — Yunan yeraltı dünyası (Aynı zamanda orayı yöneten tanrının da adı). Daha açık bir şekilde söylersek, varış noktası bu yeraltı dünyasının iç kısmıydı. Tanrı Hermes sık sık Charon’a eşlik ederdi. Hermes, yer altı dünyasında ölülerin rehberi olarak bilinir. Genellikle bir ruhu Charon’a kadar Hermes götürür, sonra da Charon onları yeraltı dünyasında daha derinlere, yargılanacakları yere taşırdı.
Yunan edebiyatında Hades , herkesin sonunda oraya gideceği soğuk, karanlık, nemli ve neşesiz bir yer olarak anlatılırdı. Ancak M.Ö. 5. yüzyıldan sonra bazı yazarlar, iyi ruhlar için farklı bir varış noktası yarattılar. Buna göre, Hades’ten sonra iyi ruhlar Elysion Tarlalarına gider ve tüm sorunlarını unuturdu. Kötü ruhlarsa Hades’in en derin yeri olan Tartaros’a gönderilirdi. Tanrılara karşı suç işleyenler ise daha da kötü bir sonla karşılaşırdı; onlara sonsuz ve acı verici cezalar verilirdi. Örneğin Sisyphos gibi, sonsuza dek bir kayayı tepeye yuvarlamaya mahkum edilmişti.
Pek çok Yunan hikâyesinde, Charon çeşitli görevler için Hades’e(Yer altına)inen kahramanlara yardım eder, bunlar arasında Odysseus, Orpheus ve Psyche de bulunur. Herkül, on ikinci ve en zor görevi olan Cerberus adlı üç başlı korkunç köpeği (diğer adıyla Kerberos) almak için Charon’un hizmetlerinden faydalandı. Bu korkunç köpek, Charon ya da Hermes’in rehberliğinde Hades’ten kimsenin çıkmasını ya da sularını geçmesini engellerdi, Charon, yaşayan Herkül’ün ölüler diyarına girmesine izin verdiği için Hades tarafından cezalandırıldı. Kayıkçı bir yıl boyunca zincirlendi, bu da Acheron kıyılarında bekleyen ruhların oldukça uzun bir sıraya girmesine neden olmuş olmalı.
Yunanlılar, Charon’un gerçekten de ölüleri kayığıyla Hades’e götürmesini sağlamak için, ölülerin ağzına küçük bir madeni para koyarlardı. Bu para, kayıkçıya ödeme yapmak için kullanılacak diye düşünülürdü. Genellikle bu para obol (Antik yunanda madeni para birimi)adı verilen bir madeni paraydı ve ölen kişinin dilinin altına konulurdu. Parayla gömülmeyen olmayan ruhlar da Charon’un onları bedava alması için 100 yıl boyunca kıyıda beklemek zorunda kalırlardı. Doğru bir gömme ritüeli de, ruhun Charon’un kayığına ulaşabilmesi için gerekli kabul edilirdi. Sonraki dönemlerde bu gelenek, ölü gömme işleminden önce, her iki gözün üzerine bir madeni para yerleştirilmesi şeklinde değişti.
Etrüsk Charu
Mitolojinin diğer versiyonlarında, Charon bir kayıkçı değil, ölümün ta kendisi olarak tanımlanır. İtalya’nınmerkezindeki Etrüskler (M.Ö. 8.-3. yüzyıl) de bu versiyona çok benzer bir figüre sahipti, ancak bazı farklar vardı. Etrüsk Charu (veya Charun) da ölüler için bir kayıkçıydı, fakat Etrüsk sanatında genellikle elinde bir çekiç veya meşale taşır ve sıkça kancalı bir burun ile betimlenir. Çekiç, mezarın kapısını kırmak için kullanılıyor olabilir (bu görüş, Charu’nun betimlendiği resimlerin mezar girişine yakın olmasıyla desteklenir) ya da Hades’in kapılarını kırarak ruhun geçişine izin vermek için kullanılıyor olabilir. Etrüskler Charu’yu genellikle korkunç bir ölüm canavarı olarak görmüş gibi görünmektedir çünkü sanatta çoğu zaman çirkin bir yüze, hayvan kulaklarına ve kanatlara sahip olarak tasvir edilmiştir. Etrüsk Charu, aynı rolü üstlenen birkaç şeytan arasındaydı ve Charu’nun kendisi de birden fazla yönü olan bir figür olabilir.
Antik Sanat ve Edebiyatta Charon
Charon, Yunan edebiyatında ilk kez muhtemelen M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen epik şiir Minyas’ta (fr. 1) görülür. Antik Yunan tiyatrosunun birkaç oyununda da yer alır. Özellikle Aristophanes’in M.Ö. 405 yılında yazdığı komedi oyunu “Kurbağalar” (Frogs)’da önemli bir figürdür. Bu oyunda tanrı Dionysos, bir şiir yarışmasında juri olmak için Hades’i ziyaret eder. Charon figürü, Roma döneminde de popülerliğini sürdürmüştür. Örneğin Virgil’in (M.Ö. 70–19) yazdığı Aeneis Destanı’nın 6. kitabında yer alır. Ayrıca Lucian’ın (M.S. 125–180) yazdığı diyaloglarda da karşımıza çıkar. Virgil, Charon’u ateş saçan gözleri olan biri olarak betimler ve bu betimleme sonraki yazarlar ve sanatçılar arasında oldukça etkili olmuştur.
Charon’un antik sanattaki ilk görünümleri Charon’un bilinen en eski görsel temsilleri, M.Ö. 500 civarına tarihlenen siyah figürlü Yunan çömlekleri üzerinde yer alır. Bu figür özellikle ölülerle birlikte gömülen çömlek türlerinde, örneğin lekythos adlı kaplarda oldukça yaygındı. Lekythoi, ince yağlar veya parfümler saklamak için kullanılan, uzun boyunlu ve tek kulplu kaplardı. Charon, M.Ö. 470’ten itibaren bu tür çömleklerde sıkça betimlenmeye başlanmıştır. Bu temsillerden en dikkat çekici örneklerden biri, M.Ö. 450 civarına tarihlenir ve günümüzde New York MetropolitanSanat Müzesi’nde sergilenmektedir. Attika bölgesinde yapılmış olan bu kapta, Charon bir omzunun üstüne atılmış kaba bir tunik giymiş hâlde, kayığının ön kısmında bir sopa tutarken görülür. Hemen yanında ise elinde habercilik asası (kerykeion) bulunan tanrı Hermes yer alır.
Charon, sanat eserlerinde genellikle işçilerin taktığı türden, siperliği olmayan bir başlık takar. Bazı tasvirlerde ise beyaz saçlı olarak gösterilir. Genellikle uzun bir direk veya dümen küreğiyle kayığını yönlendirirken görülür. Bazen yaşlı bir adam olarak bazen de sakallı ya da daha genç bir figür şeklinde karşımıza çıkar. Kayığının ön kısmında çoğu zaman göz motifi(Türk kültüründeki nazar boncuğuyla benzer)yer alır; bu gözün kötü ruhları uzaklaştırdığına inanılırdı. Çömleklerin dışında, Charon’un tasvirleri antik duvar resimlerinde de görülür. Özellikle M.Ö. 5. yüzyılda sanatçı Polygnotus tarafından Delphi’deki Knidoslular yapılmış olan ünlü duvar resimleri dikkat çeker. Etrüsk sanatında ise Charon (ya da Etrüskçe adıyla Charu/Charun), mezar duvar resimlerinde, cenaze urnelerinde(Yakılan bedenden kalan küllerin konulduğu kap)ve lahitlerde sıkça görülür.
Miras
Charon, zamanla Charos olarak da bilinen bir figür hâline gelerek Orta Çağ’da da önemli bir figür olmaya devam etti. Rönesans sanatı ve Orta Çağ edebiyatında pek çok eserde yer aldı. Charon, Dante Alighieri’nin (1265-1321) Divine Comedy adlı eserinin Inferno bölümünde (c. 1319) de yer alır. Daha yakın zamanlarda, Charon, Yunan halk kültüründe Charontas adıyla bir figüre dönüşmüş ve bazı inanışlara göre, bir kişi ölmeden önce gözüken bir ölüm meleği olarak kabul edilmiştir. Son olarak, Plüton gezegeninin en büyük uydusu Charon olarak adlandırılmıştır. Bu adlandırma, Plüton’un bir çok açıdan Hades’in Roma’daki karşılığı olması nedeniyle oldukça uygun bir eşleşmedir.