Birinci Dünya Savaşı Nedenleri

Makale

Mark Cartwright
tarafından yazıldı, Nizamettin Karaben tarafından çevrildi
tarihinde yayınlandı
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Urduca
Makaleyi Yazdır PDF

Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) asıl nedenleri çok sayıda olup çeşitlilik arz etmektedir: Bazıları onlarca yıl öncesine dayanır; 1914 yılı yazında Balkanlarda meydana gelen siyasi bir suikast olayı Avrupa’nın siyasi barut fıçısını ateşe veren kıvılcım olmuştur. Şöyle ki; son derece değişkenlik gösteren emperyalist hükümetler, yükselen milliyetçilik, karmaşık uluslararası ittifaklar ağı yükümlülükleri 20.yüzyılın ilk başlarında Avrupa diplomasisini karakterize etmiştir.

Günümüzde çoğu tarihçinin ortak görüşü; Birinci Dünya Savaşını başlatan tek bir ulus olmamıştır; savaşın gelişimi sonunda dâhil olan bütün devletlerin, yani savaş öncesinde Almanya, İtalya ve Avusturya-Macaristan Üçlü Üttifakı ile Büyük Britanya, Fransa ve Rusya’dan oluşan Üçlü İttilafın (diğer bir adıyla müttefikler) kollektif sorumluluğu olduğu şeklindedir. Savaşa çeşitli aşamalardan katılan diğer devletler; Belçika, Japonya, Osmanlı İmparatorluğu, Bulgaristan, Yunanistan, Portekiz ve Amerika Birleşik Devletleri ile değişik Avrupa güçlerinin Afrika, Ortadoğu ve Asya’da bulunan kolonileri olmaktadır. İlk küresel savaş, ilk tamamen mekanize savaş ve ilk topyekün savaş. Bu korkunç savaş 1918 yılında sona ermiş ve 8 milyondan fazla canın kaybına mal olmuştur.

Europe on the Eve of the First World War, 1914
Birinci Dünya Savaşı Arifesinde Avrupa, 1914
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Birinci Dünya Savaşı Başlıca Nedenleri:

  • Birleşik Almanya’nın yükselişe geçmesi
  • 20.yüzyıl Avrupa’sında güç dengesiziliği
  • Büyük Güçler arasında silahlanma yarışı
  • Avrupa Emperyalizmi, Asya ve Afrika’da rekabet
  • Uluslararası karşıt itifakların artması
  • Orta Avrupa’da milliyetçiliği yükselişi
  • Arşidük Ferdinand Suikastı

Yukarıda anılan faktörlerin hepsi de, aslında “Avrupa sistemi içerisinde uzun süre devan eden bir krizin doruk noktası” olan bir çatışmanın patlak vermesine katkıda bulunmuşlardır (McDonough,3). Yukarıda anılan nedenlerin her biri tarihçiler arasında tartışma konusu olmaya devam etmektedir.

Almanya’nın Yükselişi

Almanya bir devlet olarak, 1871 yılında, Fransa-Prusya Savaşından (1870-1871) Prusya’nın Fransaya’ya karşı kazandığı zafer ve Alman devletleri birleşmesinin ardından meydana gelmiştir. Birleşik Almanya’nın disiplinli büyük ve iyi eğitimli bir ordusu, hızla büyüyen bir donanması (1914 yılında İngiltere’den sonra dünyanın en büyük gücü), güçlü bir ekonomik tabanı (aslında Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomisi) ve adeta patlayarak büyüyen bir nüfusu vardı (1890 ile 1914 arası dönemde 49 milyondan 66 milyona çıkmıştı). Beklenmedik bir zamanda, Orta Avrupa’daki yerleşik diğer güçlere, özellikle İngiltere, Fransa, Rusya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna meydan okuyabilen yeni bir güç ortaya çıkmıştı. Bu aşamada “Alman Sorunu” başgöstermişti, yani Almaya’nın gelecekteki dış politikasının ne olabileceği ve bu politikanın Avrupa’daki güç dengesini nasıl etkileyebileceği konusunda bir tartışma ortaya çıkmıştı.

Alman siyaseti 1871 yılından 1890 yılına kadar iktidarda kalan ilk Şansölye Otto von Bismarck (1815-1898) yönetimindeydi. Bismarck’ın dış politikaya yaklaşımı, diğer güçler karşısında Almanya’nın Avrupa’daki mevcut konumu ve statüsünden memnun olduğunu güvence altına almak olmuştu. Ama yine de 19.yüzyıl sona ererken hem Almaya ile ve hem de Almanya’ya karşı bir dizi uluslararası ittifak kurulmuştu.

SMS Rheinland Battleship
SMS Rheinland Savaş Gemisi
Bundesarchiv, DVM 10 Bild-23-61-23 (CC BY-SA)

Avrupa Hassas Güç Dengesi

Almanya, Rusya ve Avusturya-Macarista, 1872 yılında, Üç İmparator Birliği olarak bilinen bir ittifak imzalamışlardı. Almanya ve Avusturya-Macaristan, 1879 yılında, Rusya saldırısına uğramaları halinde her birinin diğer tarafın savunmasını zorunlu kılan İkili İttifak adlı başka bir antlaşma imzalamışlardı. İkili İttifakın talihsiz bir sonucu, Avusturya-Macaristan’ın artık Balkanlarda giderek daha sorunlu hale gelen milliyetçi hareketlere karşı daha sert bir yaklaşım sergileyecek kadar kendine güveni olmamasıydı. Bu arada Şansölye Bismarck diplomatik kalemini geliştirmeye devam etmiş ve 1882 yılında Almaya, İtalya ve Avusturya-Macaristan arasında Üçlü İttifak imzalamışlardı. Bismarck aslında çift taraflı bir oyun oynuyordu, çünkü Rusya/Çar ile Almanya’nın, Fransa’ya saldırması halinde müdahale temeyeceğine dair gizli bir pakt imzalamıştı. Diğer yandan da Rusya’nın, Avusturya-Macaristan’a saldırması Almany’nın da tarafsız kalacağına dair söz vermişti. Rusya ile Reasurans Antlaşması olarak bilinen antlaşma Almanya’nın, Rusya’nın Balkanlardaki çıkarlarını destekleyeceğine dair söz verilmeyi içeriyordu.

BİSMARCK DİPLOMASİ YOLUYLA BARIŞ ARAMIŞ OLABİLİR, ANCAK HALEFLERİ ALMANYA GÜCÜNÜ ARTIRMAK AMACIYLA DAHA DRAMATİK ÖNLEMLER DENEYE HAZIR İDİLER.

19.Yüzyılda Balkanlar Krizi

Milliyetçi grupların yükselişe geçmesi ve özellikle Orta Avrupa’da bir milletin kendi kaderini tayin etme çağrıları, 19.yüzyılın son çeyreğinden itibaren daha büyük Avrupa devletlerinin istikrarını tehdit ediyordu. Bu konu, özellikle Balkanlarda yaygın haldeydi ve milliyetçi duygular 1876 yılında Bulgaristan’da bir krize yol açmıştı. O zamanlar hasta Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olan Bulgaristan’da çeşitli milliyetçi gruplar daha fazla dini hoşgörü ve hatta bir çeşit özyönetim çağrısında bulunuyorlardı. Sırbistan ve Karadağ’da milliyetçilerin destekledikleri bir isyan çıkmıştı. Gelecekte kendi kazanımları için bölgeyi istikrarsızlaştırmaya çalışma düşüncesinde olan Rusya’da Bulgar milliyetçilerini destekliyordu. Rusya ve Osmanlı İmparatorlukları arasında 1877 yılında savaş çıkmış ve bir yıl sonra Rusya’nın zaferiyle sonuçlanmıştı.

Balkanlarda savaşı sonlandıran 1878 San Stefano Antlaşmasının bazı önemli sonuçları olmuştur. Bulgaristan, kendine özgü bir isimle tanımlanması dışında her bakımda bağımsızlığını kazanmıştı. Bölge toprakları Rusya, Sırbistan ve Romanya’nın lehine olacak şekilde yeniden taksim edilmiş ve Bosna-Hersek’e siyasi reform sözü verilmişti. Ancak, hem Avusturya-Macaristan ve hem de İngiltere yapılan antlaşma ile bölgede Rusya’ya çok fazla nüfuz verildiği düşüncesindeydi. Şansölye Bismarck, ilgili bütün taraflar arasında bu endişeleri gidermek üzere Berlin’de bir kongre düzenlemiş ve ardından da 1878 yılında Sırbistan, Karadağ ve Romanya’nın bağımsızlığını garanti eden, Rusya’nın toprak kazanımlarını korumasına izin veren ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun Bosna-Hersek’i yönetmesine olanak sağlayan Berlin Antlaşması imzalanmıştı. Bulgaristan, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde özerk ve Hıristiyan yönetimi bir prenslik haline getirilmişti. Osmanlılar, Bulgaristan’ın bir bölümünü kontrol altında tutmuşlardı, ancak bu bölge kısa bir süre sonra prenslik yönetimine katılmayı talep etmişti. Rusya, bu diplomatik kaos ortamında daha fazla toprak ele geçirmeye çalışmış, ancak Şansölye Bismarck, Avusturya-Macaristan güçlerine destek vererek Rusya’nın bu hamlesini engellemişti. Almanya tutumu, Rusya ile daha önce imzalanmış antlaşmaları fiilen sona erdirmek şeklinde olmuştur.

Şansölye Bismarck, diplomasi yoluyla barış aramış olabilir, ancak halefleri 1890 yılından itibaren Almanya gücünü artırmak üzere daha dramatik önlemler denemeye hazırlanmışlardı. Balkanlar, 1914 yılı yazında diplomatik başka bir kriz nedeniyle bir kez daha dünya’nın ilgi merkezi haline gelmişti. Ancak ondan önce Büyük Güçler tamamen farklı kıtalardaki topraklar için mücadele etmeye zaten başlamışlardı.

The Scramble for Africa after the Berlin Conference, 1885
Berlin Konferansından sonra Afrika Mücadelesi, 1885
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Afrika’da Emperyalizm

Avrupa farklı güçleri,1880 yılından 1914 yılına kadar, Afrika’da ele geçirebildikleri her bir toprağı almışlardı, bu durum “Afrika toprakları için kapışma” olarak bilinen bir sömürgeleştirme süreci olmuştur. Bazı toprakların kapışması ticaret yollarını korumakla ilgili olmuş ve daha sonra liderlerin kendi ülkelerinde popülerliklerini artırma niteliğinde sadece itibarını artırmak için yapılan kaçamaklar olmuştur. 20.yüzyılı ilk başlarında, kıtanın % 90’ı bir şekilde Avrupa kontrolü altına girmişti. İngiltere ve Fransa’nın Asya’da sömürge çıkarları vardı, bu durum Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Japonya gibi yeni emperyalist katılımcıların dikkatini çeken başka bir savaş alanı olmuştur. Bu olayların hiçbiri doğrudan Birinci Dünya Savaşının patlak vermesini etkilememiş, ancak Büyük Güçler arasındaki rekabet atmosferine önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Sömürgeler için kapışma mücadelesi kesinlikle Avrupa liderleri ve halkları arasında daha büyük ülkelerin, daha küçük ülkeleri cezasız bir şekilde yutabileceği tutumunu teşvik etmiştir.

ÜLKELER, ALMANYA’NIN YÜKSELEN EKONOMİK VE ASKERİ GÜCÜNE KARŞI KOYMAK AMACIYLA İTTİFAKLAR KURMAYA BAŞLAMIŞLARDI.

Kayzer’in Dünya Politikası

Kaiser Wilhelm II (1859-1941) 1888 yılında Alman İmparatoru olarak iktidara gelmiş (1918 yılına kadar iktidarda hüküm sürmüştür) ve Almanya’nın gelişme kaydetmede adeta patlayan ekonomisinin ihtiyaç duyup talep ettiği doğal kaynakları güvence altına almak üzere daha fazla toprak ve askeri yayılma amacıyla baskı politikasını uygulamıştı. Bu yeni politikaya “Dünya Politikası” veya Almanca Weltpolitik adı verilmişti. Wilhelm II’nin Şansölyesi (Başbakan) Bernhard von Bülow (1849-1929) ve Donanma Bakanı Akmiral Alfred von Tirpitz (1849- 1930), halkın dikkatini iç sorunlardan (sanayileşme ve demokratikleşme sürecinden Junker Prusyalı toprak sahipleri gücünü zayıflatmak) uzaklaştırmak üzere daha avantajlı ek bir politika uygulamaya koyma hedefi doğrultusunda Dünya Politikasıyla tamamen aynı fikirdeydiler. Bu politikaya yönelik halk desteği şövenist bir basın aracılığıyla teşvik edilmişti. Weltpolitik siyaseti hareket tarzı, uluslararası ilişkilerde yaygın istikrarsızlığı daha da kötüleştirmişti. Tarihçi F.McDonough’un belirttiği üzere; “Bu politika büyük bir gerginlik yaratmış, çok az şey başarı elde edilmiş, uluslararası ilişkileri bozmuştu” (9). Tarihçi D.Khan’ın ifade ettiği gibi; “1890’lardan itibaren emperyal Almanya, temelde tatminsiz bir güçtü, statükoyu bozmaya ve mümkünse zorbalıkla, gerekirse savaşla geniş kapsamlı hedeflerine ulaşmaya hevesliydi” (209). Kısacası, Almanya, dünya barışı söz konusu olduğunda artık bir numaralı düşman olarak görülüyordu.

Ülkeler, Almanya’nın yükselen gücüne karşı koymak üzere ittifaklar kurmaya başlamışlardı; özellikle Almanya, İtalya ve Avusturya-Macaristan saldırılarına uğramaları halinde karşılıklı yardım sözü veren 1894 yılında yapılan Fransa-Rusya Askeri İttifakı. Bu tehdit varsayımsal değildi, Alman General Alfred von Schlieffen (1833-1913), önce Fransa’ya saldırarak ve daha sonra Rusya’ya yönelerek iki cephede savaşmaktan kaçınmak için 1905 yılında bir plan tasarlamıştı. Aynı zamanda, Rus Generaller de Avusturya-Macaristan ve Almanya’ya karşı bir sefer düzenlemek üzere saldırı planları oluşturmuşlardı. İngiltere de Almanya’nın silahlanmasından şüpheleniyordu. İngiltere, Afrika’da Fransa ile Ortadoğu’da Asya ve Britanya Hindistanı’nın Kuzeybatı sınırında çıkarları konusunda Rusya ile Büyük Oyun olarak bilinen bir rekabete girmişti. İngiltere ve Fransa, 1904 yılında, Afrika ve Asya’daki çıkar çatışmalarını sonlandırmak ancak Avrupa’da bir savaş durumunda karşılıklı yardımı kapsayan Entente Cordiale (Dostluk Antlaşması) imzalamışlardı. Afganistan, 1904 yılında, Tibet ve Persia (modern İran) topraklarına yönelik emperyal iddialar üzerindeki gerginlikleri azaltmak amacıyla Anglo-Rus Konvansiyonunu imzalamışlardı. O zamanlar, genellikle Üçlü İtilaf (Triple Entente) olarak adlandırılan Britanya, Fransa ve Rusyanın üç büyük gücü, Almanya’ya karşı birleşik bir cephe oluşturmak üzere manevra yapıyorlardı. Yine de Kaiser, Weltpolitik siyasetini sürdürerek Fransız Kuzey Afrikasını tehdit ediyor ve Britanya ile denizde silahlanma yarışını artırıyordu; Britanya, Alman savaş gemilerini dünya çapında İngiliz imparatorluğuna yönelik belirgin bir tehdit olarak gördüğü için geri adım atmıyordu.

European Division of Africa Cartoon
Avrupa’nın Afrika’yı bölüşüm karikatürü
Unknown Artist (Public Domain)

1914 Yılında Balkanlar Krizi

Avrupalı diplomatların gözleri, 1908 yılında, bir kez daha endişeyle Balkanlar’a çevrilmişti. Reformistlerin artışa geçen etkisinden çekinen Avusturya-Macaristan İmparatotluğu, 1908 yılı, Ekim ayında Bosna-Hersek topraklarını ilhak etmiş ve Rusya Çar’ı da bu ilhak politikasına itiraz etmişti. Alman Kaiser’i, Avusturya-Macaristan güçlerini desteklemek üzere savaşmaya hazır olduğunu açıkça ilan etmişti. 1911 yılında, Agadir Krizi olarak bilinen bir olayda Fransız Fas’ına daha fazla Alman müdahalesi, Avrupa güçleri arasındaki gerginliği daha da artırmıştı. İngiltere, Fransa’yı desteklemiş, Almanya geri adım atmış, ancak tazminat olarak Kongo’da bir parça toprak kazanmıştı. İngiltere ve Fransa, 1912 yılında, Fransa’ya gönderilmek üzere bir sefer gücü oluşturma sözü vererek Fransa ile ittifaklarını güçlendirmişlerdi. İngiltere, Fransa ve Rusya aralarında deniz anlaşmaları da imzalamışlardı. Kaiser ve Alman basın organları Almanya’nın düşmanlarınca kuşatıldığı yönünde haber yayınları yapıyorlardı.

Devletler, Balkanlar’da çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğundan kurtulmaya çalışırlarken, kilit noktada oyuncu ülke Sırbistan oluyordu. Sırbistan’da iktitarda olan monarşi, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan imparatorluklarının müdahalesine karşı olup Rusya yanlısıydı. Sırbistan hükümeti, yeni bir Slav devletleri koalisyonu oluşturmak istiyordu ve bu hırsın öncüsü 1912 yılında kurulan Balkan Birliği oluyordu. Sırbistan, Bulgaristan, Karadağ ve Yunanistan’dan oluşan Birlik, 1912 yılı, Ekim ayında Osmanlı İmparatorluğuna savaş ilan etmiş ve Türkleri bölgeden başarıyla kovmuşlardı. Bu savaş; Birinci Balkan Savaşıydı, ancak Arnavutluk ve Adriyatik Denizine erişim 1913 Londra Antlaşması ile Sırplar için acı bir hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştı. Yunanistan ve Bulgaristan, önemli toprak kazanımları olmamasından dolayı hayal kırıklığına uğramışlardı. Belki de kaçınılmaz olarak, 1913 yılı, Haziran ayında İkinci Balkan Savaşı patlak vermişti. Bulgaristan, Sırbistan’ı işgal etmiş ve Yunanistan, Romanya ve Türkiye daha sonra Bulgaristan’a savaş ilan etmişlerdi. Bulgaristan savaşı kaybetmiş ve 1913 yılında yapılan Bükreş Antlaşması ile Balkanlarda sınırlar bir kez daha yeniden düzenlenmişti. Sırbistan, tehdit edici bir şekilde, hala arzuladığı Adriyatik limanına kavuşamamış ve 200.000 kişilik bir orduya sahip olup zayıf askeri statüsü nedeniyle statükoyu korumak üzere Almanya’ya bağımlı Avusturya-Macaristan için doğrudan bir tehdit oluşturmaya devam eden bir devlet oluyordu

Franz Ferdinand Suikastı

Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu yöneten Hasburg Hanedanı tahtı varisi Arşidük Franz Ferdianand (1863-1914), 1914 yılı yazında Bosna Başkenti Saraybosna’yı ziyaret etmekle kader tayinedici bir karar almıştı. Saraybosna yerel milliyetçliğin bir merkeziydi ve aslında iyi bir tercih de değildi, ancak bölgeye gezi, Franz Ferdinand’ın Avusturya-Macaristan İmparatorluk ordusu Genel Müfetişi olarak görevlerinin bir parçası olarak düzenlenmişti. Arşidük Ferdinand, 28 Haziran günü şehri üstü açık bir arabayla gezmeyi zatten akıllıca bulmamıştı. Arşidük arabası bir halk kalabalığına doğru yol alıp yavaşlarken, genç bir Bosnalı Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip (1894-1918) arabaya doğru yönelmiş, hem Arşidük ve hem de karısı Kontes Sophie Chotek’e ateş açarak vurmuştu. Suikastçı Princip’e silahı Sırp milliyetçi bir grup olan Kara El (Black Hand) sağlamıştı. Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph I (1848-1916), Arşidük’ün amcası, anlaşılabilir bir nedenden dolayı öfkelenmiş ve Sırbistan hükümeti yapılan suikastan sorumlu tutulmuştu. İmparator Franz Joseph, Sırbistan’ı ele geçirme planı yapmak üzere Almanya desteğini aramış; Kaiser de istenen bu desteği 06 Temmuz günü “boş çek” olarak tanımlanan bir hareket özgürlüğü bildirimiyle vermişti. Bütün bu gelişmeler, Rusya’nın Sırbistan’a karşı bir savaşa izin verilmeyeceği ve aksi halde, muhtemelen müdahale edebileceği yönündeki açık tehdidine rağmen gerçekleşmişti; bu gelişme İngiltere ve Fransa’yı antlaşma yükümlülükleri yoluyla çekebilirdi.

Archduke Franz Ferdinand Prior to His Assassination
Arşidük Franz Ferdinand, suikast olayından önce
Unknown Photographer (CC BY-NC-SA)

Rusya, bu olayların seyrinde, Sırp bağımsızlığını desteklemeye niyetliydi ve Rusya Çar’ı, Fransız hükümeti desteğini de almıştı. Avusturya-Macaristan İmparatorluk yönetimi 23 Temmuz günü Sırbistan hükümetine, düzenlenen suikast olayında yer almakla suçlayan ve başgösteren milliyetçi hareketin bastırılmasını isteyen bir ültimatom göndermişti. Sırbistan hükümeti de ültimatomu değerlendirmeye almış ve daha fazla müzekerelerde bulunmaya razı olmuştu. Avusturya-Macaristan İmparatorluk yönetimi ültimatom taleplerinin derhal kabul edilmesi konusunda ısrarcı olmuştu. Hem Avusturya-Macaristan ve hem de Almanya, İngiltere’nin konuyu görüşmek üzere bir barış konferansı düzenleme önerisini reddetmişlerdi. Avusturya-Macaristan, 28 günü Sırbistan’a resmen savaş ilan etmişti. Rusya, Hasburg birlikleri Sırbistan’dan çekilmediği takdirde savaşa dâhil olacağını ısrarla belirtmiş ve bu nedenle Çar II. Nikolay (1894-1917 yılları arasında hüküm sürmüştü) Kaiser Wilhelm’e “Avrupa savaşı gibi bir felaketi önlemek özere eski dostluğımuz adına sizden müttefiklerinizin daha fazla illeri gitmesini engellemek amacıyla elinizden geleni yapmanızı rica ediyorum” (McDonough,20) diye bir telgraf göndermişti. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu geri adım atılmasını reddetmiş; Rusya ordusunu seferber etmekle tehdit etmiş ve Almanya da missilleme olarak aynısını yapmakla tehdit etmişti. Tarafardan hiç kimse geri adım atmamıştı. Rusya Çarı ordusunu 30 Temmuz gününde seferber etmişti. Kaiser Wilhelm ertesi gün, Rusya’dan seferberliğini sona ermesini talep etmişti. Bütün taraflar hala krizi yerel düzeyde tutmayı umuyor olabilirdi, ancak Almanya, 01 Ağustos 1914 tarihinde, Rusya’ya savaş ilan etmişti. Aynı gün hem Almanya hem de Fransa ordularını seferber etmişlerdi. İtalya, en azından şimdilik, yaklaşan savaşta tarafsız kalacağını ilan etmişti. Almanya, 02 Ağustos günü, Lüksemburg toparklarını işgal etmiş ve Britanya da donanmasını seferber etmişti.

Savaş Patlak Veriyor

Alman Kaiseri ve generalleri düşündükleri Schlieffen planını uygulamaya koymak üzere son derece istekliydiler: Şöyle ki, önce hızlı ve ezici bir güçle Fransa’ya saldırmak, her iki düşmanla aynı anda yüzleşmek yerine daha sonra Rusya’ya yönelmek. Bu planın uygulanmasında kilit nokta, Alman birliklerinin tarafsız Belçika topraklarından geçerek Fransa’nın, Fransız-Alman sınırında savunma tahkimatlarını aşması oluyordu. Bunun için 02 Ağustos günü Belçika’dan izin istenmiş ancak Belçika reddetmişti. İngiltere kıtasal bir savaşta tarafsız kalmayı umuyordu ancak iki devlet arasında daha önce imzalanan bir antlaşma ile Belçika yönetimi tarafsızlığını korumak zorundaydı. Her bir gelişme durumda, İngiltere öylece durup Fransa’nın ezilmesini ve Almanya’nın tamamen yönettiği yeni bir Avrupa’nın oluşmasını seyredemezdi. İngiltere, Alman hükümetine Belçika üzerinden yapılacak seferberlik halinde İngiltere’nin de Almanya’ya karşı savaş ilan etmesiyle sonuçlanacağı konusunda bilgi vermişti. Almanya birlikleri, 03 günü Belçika toptraklarından geçmiş ve Almanya resmen Fransa’ya savaş ilan etmişti (veya tersi). İngiltere, 04 Ağustos günü, Almanya’ya savaş ilan etmiş, Avusturya-Macaristan, 06 Ağustos günü Rusya’ya savaş ilan etmiş ve Sırbistan da Almanya’ya savaş ilan etmişti. Fransa, 10 Ağustos günü Avusturya-Macaristan’a savaş ilan etmişti; Britanya da 12 Ağustos günü aynı şekilde savaş ilan etmişti. Genç bir Sırp suikastçı, Birinci Dünya Savaşında doruğa ulaşan karmaşık olaylar zincirini ateşlemişti; bu savaş küresel düzeyde ilk gerçek savaş ve tarihin tam anlamıyla ilk savaşı olmuştur.

Kaiser Wilhelm II
Kaiser Wilhelm II
T H Voigt (CC BY-NC-SA)

Birinci Dünya Savaşı sırasında yaklaşık olarak 8 milyon savaşçı ölmüştür. O zamanlar Büyük Savaş olarak bilinen çatışmalar Britanya, Fransa ve İtalya’nın zaferiyle sonuçlanmış ve de dört imparatorluğun yıkılmasıyla sona ermişti: Avusturya-Macaristan, Rusya, Osmanlı ve Alman imparatorlukları. Barışı resmen sonuçlandıran Versay Antlaşması olmuş, özellikle Almanya ve müttfik devletleri savaşı başlatmakla itham edilmişlerdi. Ancak tarihçiler, günümüzde aşırı milliyetçilik, aşırı saldırgan dış politika ve kaçırılan diplomatik fırsatlar için bütün taraflara kolektif bir sorumluluk yüklemeyi tercih ediyorlar.

Birinci Dünya Savaşı “bütün savaşlara son veren savaş” olarak tanımlansa da, Dünya 1939 yılında, II. Dünya Savaşının patlak vermesiyle çok geçmeden daha da büyük bir çatışmaya maruz kalmıştır. Birçok tarihçi, Birinci Dünya Savaşı sırasında çözülmeyen toprak anlaşmazlıkları ve Versay Antlaşması katı şartlarını; savaş 1945 yılında sona erdirdiğinde yaklaşık 50 milyon insanın ölümüne, imparatorlukların sonuna ve ABD ile SSCB’nin egemen olduğu yeni bir dünya düzenine neden olan İkinci Dünya Savaşı (başlıca) nedenleri olarak değerlendirmektedir.

Sorular & Cevaplar

Birinci Dünya Savaşı üç temel nedenleri nelerdir?

Birinci Dünya Savaşı üç temel nedenleri; Almanya’nın emperyalist hırsları, Balkanlar’da yükselen milliyetçi bağımsızlık hareketleri ve Büyük Güçleri karşıt gruplara ayıran karmaşık uluslararası ittifak ağı.

Birinci Dünya Savaşını başlatan olay hangisidir?

Birinci Dünya Savaşını başlatan olay; Saraybosna’da Bosnalı bir Sırp milliyetçisinin Habsburg Hanedanlığı tahtı veliahtı Arşidük Franz Ferdinand’ı 28 Haziran 1914 tarihinde suikast düzenleyerek öldürmesi olmuştur. Balkanlar’da nüfuz sahibi olmak hem Rusya ve hem de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu arzusu oluyordu; her iki imparatorluk da savaşa girmeye hazırdı ve yürütülen bu politika Almanya, İngiltere ve Fransa gibi müttefikleri de içine çekmiştir.

Çevirmen Hakkında

Nizamettin Karaben
Tarih; Dinler Tarihi/Teopolitik; Siyasi Tarih; Sosyal Antropoloji; Mitoloji; Dilbilimi; Ekonomi Politik; Edebiyat konuları ilgi alanlarım.

Yazar Hakkında

Mark Cartwright
Mark, tam zamanlı bir yazar, araştırmacı, tarihçi ve editördür. Özel ilgi alanları arasında sanat, mimari ve bütün medeniyetlerin paylaştıkları düşünceleri keşfetmek yer alır. Siyaset Felsefesi alanında Yüksek Lisanas derecesini almış ve WHE Yayıncılık Direktörüdür.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Cartwright, M. (2025, Mayıs 15). Birinci Dünya Savaşı Nedenleri [The Causes of WWI]. (N. Karaben, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-2723/birinci-dunya-savasi-nedenleri/

Chicago Formatı

Cartwright, Mark. "Birinci Dünya Savaşı Nedenleri." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. Son güncelleme Mayıs 15, 2025. https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-2723/birinci-dunya-savasi-nedenleri/.

MLA Formatı

Cartwright, Mark. "Birinci Dünya Savaşı Nedenleri." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 15 May 2025, https://www.worldhistory.org/article/2723/the-causes-of-wwi/. İnternet. 05 Tem 2025.