Korsanlığın Altın Çağı'nda Korsan Cezaları

Makale

Mark Cartwright
tarafından yazıldı, Yüsra Hilal Tikici tarafından çevrildi
07 Ekim 2021 tarihinde yayınlandı
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Afrikanca, Fransızca
X

Korsanlığın Altın Çağı'nda (1690-1730) korsanlar, hem çok çeşitli yaratıcı cezalar almış hem de bu cezaları uygulamışlardır. Korsanlık kurbanları işkenceye, kamçılanmaya ve aşağılama törenlerine katlanmışlardı ancak adalet karşısına çıkarıldığında korsanlara, uzun hapis cezaları, Afrika madenlerinin ölümcül koşullarında çalışmaya sevk edilme veya asılarak halka açık infaz edilme gibi cezalar verilirdi.

Korsanlar Arasındaki Cezalandırmalar

Kamçılama Cezası

Kamçı kullanarak ceza verme, o dönemde her türden gemide yaygındı. Korsanların böyle bir muameleye maruz kalma riski oldukça düşüktü çünkü kaptanın, zaten denizdeki yaşamın sert şartlarından kaçmak için korsanlığa yönelen bir mürettebat üzerinde bu tür yöntemleri kullanmaya kalkıştığı nadiren görülürdü. Bir ceza şekli olarak kamçılama kararı genellikle, ancak tüm mürettebat veya en azından çoğunluk, kişinin gemi kanunlarından, yani bağlı kalacaklarına yemin ettikleri kurallar listesindekilerden birini çiğnediği konusunda hemfikir olursa alınırdı. Korsan gemisinde kamçılama cezasını uygulayan kişi serdümen olurdu. Gemiye kadın getirmek, başka bir adama vurmak veya silahları etkin bir şekilde hazır durumda tutmamak gibi suçlar için kırbaç cezası verilirdi.

Punished Pirate
Cezalandırılmış Korsan
Naughty Dog/PlayStation Studios (Copyright, fair use)

Bir denizci kamçılanacağı zaman bir direğe veya bir parmaklığa bağlanırdı ve bir dokuz kuyruklu kırbaç ile çıplak sırtından kırbaçlanırdı. Bu özel kamçı türünün, her birinin yaklaşık 6 mm eninde ve en fazla 60 cm uzunluğunda dokuz uzun ipten oluşuyordu. Dokuz ipin her birinde, acının keskinleşmesi için üç veya daha fazla düğüm olurdu - bazen daha ağır suçlar için daha fazla düğüm eklenirdi. Kamçılanma sırasında bağırıp mürettebat arkadaşları daha fazla alay etmesinler diye denizciler genellikle metin kalırdı. Eğer acıdan haykırırsa, işte o zaman arkadaşları onu hor görerek 'bülbül' diye adlandırırlardı.

Ceza Olarak Geminin Altından Geçirmek

Issız adada terk edilmenin yalnızca susuzluk ve açlığa sebep olduğunun bilincinde olan bazı denizciler direkt silahla vurulmayı isTIYORLARDI.

Ceza olarak geminin altından geçirilmek ölüm cezasının dışında, bir denizcinin verilmesini bekleyeceği hemen hemen en kötü cezaydı ve bunda bile işkenceden hayatta kalma şansı %50'den fazla değildi. Bu ceza, kişiyi iple bağlamak, gemiden denize atmak ve sonrasında onu geminin altında bir tarafından diğerine veya geminin uzunluğu boyunca sürüklemekten oluşuyordu. Kurban boğulmaktan kurtulsa bile, geminin kabuklu deniz canlılarıyla kaplanmış gövdesine sürtünmekten ciddi şekilde kesik ve yara almış oluyordu.

Issız Adada Mahsur Bırakılmak

İsyan, hırsızlık veya ödleklik gibi ciddi bir suçta bulunan denizciler için geciktirilmiş ölüm cezası verilebilirdi. Denizci ıssız adaya terk edilir, yani uzak bir adada bırakılır ve bir fıçı su ile bir tabancadan başka bir şey verilmezdi; hatta bazen kıyafetlerinin tamamı çıkarılırdı. Kişiyi karaya bırakmanın bir alternatifi de küçük bir teknede küreksiz veya tek kürekle başıboş bir şekilde bırakmaktı. Bekleyecekleri şeyin açlık ve susuzluk olduğunun bilincinde olan bazı denizciler direkt silahla vurulmayı istiyorlardı. Diğerleri için ise bir tabanca lütfedilmiş olması, yoksunluktan delirmeden önce hayatlarını sonlandırmayı sağlıyordu. Mahsur bırakılan en ünlü denizci, 1704 yılında Pasifik Okyanusu'ndaki Juan Fernández Adaları'nda terk edilen Alexander Selkirk (1676-1721) idi. Mahsur bırakılan bir başka kişi ise, sadistçe tuhaflıklarıyla mürettebatında dostu düşmanı bezdiren Edward Low idi. İngilizcede bu cezanın kelime karşılığı olan 'maroon' köken olarak İspanyolca'da kaçmış köleler için kullanılan ve vahşi veya yabani anlamına gelen cimarrón kelimesinden gelir.

Edward Low Cigarette Card
Edward Low Sigara Kağıdı
Metropolitan Museum of Art (Copyright)

Suçsuz Tutsaklara Uygulanan Cezalar

İşkence

Korsanların çoğu yalnızca ganimetle ilgilenirken, bazı kaptanlar, özellikle de gemide bir yerde kıymetli eşyalar sakladığını düşünürse, yakalanmış mürettebata karşı bilhassa saldırgan olurdu. Ayrıca, birkaç kurbana işkence etmenin kısa zamanda ticaret gemileri arasında söylentiler yayacağı, ve böylece bir sonraki ele geçirişte mürettebatın çok daha itaatkar olacağı fikri de vardı.

Bazen örtmeceli bir şekilde 'korsan iknaları' olarak adlandırılan işkenceler; dövülme, kırbaçlanma, kesilme ve parmaklarının arasına yanan kibritler koyulmasını içeriyordu. Eski bukanierlerden alınmış olan favori tekniklerden biri de, tutsağın kafasına bir kordon bağlamak ve gözleri fışkırana kadar sıkmak idi. Kraliyet Donanması'nda kullanılan ve bazı korsanlar tarafından tutsakları konuşturmak için uygulanan bir ceza da serenin ucundan suya batırmaydı. Bu ceza, kurbanın beline, kasık altına ve kollarına ip bağlayıp sonrasında serenin ucuna çekmeyi içeriyordu. Sonrasında ip indiriliyordu, böylece kurban geri yukarı çekilip tekrar bırakılana kadar kısa bir süreliğine diklemesine suya düşüyordu ve konuşana dek bu defalarca tekrarlanıyordu.

Para kesesini denize atan Portekizli bir kaptanın dudakları kesilmiş & sonra kesilen dudakları gözlerinin önünde yakılmıştı

İngiliz korsan Charles Vane (1721'de asılmıştır) bilhassa acımasızdı. Vane'in duruşmasında, görgü şahitleri ve eski kurbanları ardı arkası gelmeden işkenceleri anlattılar. Denizciler dövülüyordu, kesiliyordu ve hatta asılıyordu. Bir kurban geminin cıvadrasına bağlanıp yanan kibritlerle ona işkence edilmişti. Adı kötüye çıkmış bir başka İngiliz korsan ise, 1695'te Babür imparatorunun ganimet gemisi olan Ganij-i-Sawai'yi ele geçiren Henry Every (d. 1653) idi. Yakalanmış olan yolcuların çoğu değerli eşyalarını ortaya çıkarmaları için işkence görmüş, sonra da tecavüz edilip, öldürülüp gemiden suya atılmışlardı.

Bir başka sadist kaptan ise Galli Bartholomew Roberts, namıdiğer 'Black Bart' Roberts (yak. 1682-1722) idi. Kaptan Roberts sayı olarak çok gemi ele geçirmekte müthiş derecede başarılıydı, ancak yine de gereksiz işkenceler uygulamıştı. Ekim 1720'de kötü bilinen bir olayda, Roberts adamlarına bir grup Hollandalı tutsağın kulaklarını kesmeyi emretmişti ve bazıları asılıp vücutları hedef talimi için kullanılmıştı. Bir başka olayda, Roberts, Martinik valisini serenin ucundan asmıştı.

The Hanging of Stede Bonnet
Stede Bonnet'in Asılışı
Unknown Artist (Public Domain)

Tüm korsanlar arasında en acımasız olanı, 1721'den 1724'e kadar Karayipler ve Doğu Atlantik'te aktif olan İngiliz Edward Low idi. 'Ned' Low aşağılık suçlardan oluşan bir katalog hazırlamıştı. 1722'de aralarında iki rahibin de bulunduğu bir grup Portekizli yolcuyu parça parça kesmiş ve asmıştı. Bir Fransız gemisindeki aşçı direğe bağlanmış ve gemi yakılıp enkaz haline getirilmişti. Para kesesini denize atan Portekizli bir kaptanın dudakları kesilmiş ve sonra kesilen dudakları gözlerinin önünde yakılmıştı. Nantucket açıklarında yakalanan bir balıkçı vurularak öldürülmeden önce kulakları kesilmişti. Bir başka balıkçı kendi kulaklarını yemeye zorlanırken, Rhode Island'dan alınan bir kaptanın kalbi kesilerek çıkarılmış ve başka bir mahkuma zorla yedirilmişti.

Benzer olarak, İngiliz korsan Edmund Condent'in (1718-1720 arası aktifti) mürettebatındaki bir topçunun, korsan gemilerini patlatmakla tehdit eden Hintli bir tutsağı haşlayıp kalbini yediği söylenmiştir. Condent, kurbanlarının uzuvlarını kesmekten zevk alan bir başka kaptandı ve Brezilya açıklarında birkaç Portekizli tutsağın burunlarını ve kulaklarını kesmişti.

Aşağılamalar

Korsanların tutsakları için tasarladıkları bazı oyunlar işkenceden farksızdı. Bu 'sporlardan' biri, tutsağı denizcilerin dizildiği sıranın arasında koşturmak ve denizcilerin, yanlarından geçen kurbana batırmak için yelken iğnesi kullandığı 'kanama ve terleme' oyunu idi. Kurban daha sonra hamam böcekleriyle dolu bir fıçının içine kapatılıyordu. Daha hafif bir alternatif, kurbanı ana direğin etrafında durmaksızın koşturmaktı. Kurbanın devam edip yorgunluktan yere yığılana kadar koşmasını sağlamak için bir palanın ucu kullanılıyordu.

Kalasta Yürümek

Altın Çağ’da korsanların, insanların gözlerini ve ellerini bağlayıp onları güverteden dışarı, denize uzanan bir kalasın üzerinde yürüterek yaptıkları kalasta yürütmeyi uygulayıp uygulamadıklarına dair yeterli miktarda kanıt bulunmamaktadır. Bununla birlikte, bu ceza pek çok kurgusal korsan hikayesinde yer almıştır ve bazı kaynaklar Stede Bonnet’in (1718’de asıldı) bunu mürettebatını eğlendirmek ve istenmeyen yolculardan kurtulmak için bir yol olarak uydurduğunu iddia etmektedir. Bu alışılmadık infaz biçiminin kökeni, Plutarhos’a göre (M.Ö. yak. 45 - yak.125) M.Ö. 1. yüzyılda Romalı tutsakları suyun üzerindeki bir basamak boyunca yürüten Kilikyalı korsanlara dayanıyor olabilir. Diğer kökeni ise sarhoş olduklarından şüphelenilen denizcileri güverteye yerleştirilmiş bir kalas boyunca düz bir çizginin üzerinde yürütme alışkanlığı olabilir.

Walking the Plank by Howard Pyle
Kalasta Yürüme, Howard Pyle
Howard Pyle (Public Domain)

Esir Alınmış Korsanlara Uygulanan Cezalar

Kamçılama & Damgalama

Altın Çağ Hint Okyanusu’nda Britanya Amiralliği, East India Company’ye 1683’ten itibaren korsanları takip etme ve yargılama hakkı verdi. Sonuç olarak korsanlar artık yıkıma uğrattıkları yerlerde hakettiklerini bulma tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar. Yaygın bir ceza, bir geminin güvertesinde veya limandaki tüm gemilere gönderilerek her birinde kamçılanma cezasıydı (bu ceza aynı zamanda Royal Navy’de de kullanılıyordu). Hint Okyanusu’nda korsanlar o kadar fazlaydı ki, yakalananların alnına genellikle kızgın demirle P harfi damgalanırdı. Dünyanın bu bölgesinde idam cezaları korsanı serenden asarak gerçekleştirilirdi.

Hapis

Altın Çağ’ın başında, bazı korsanlar, özellikle de mürettebatın küçük üyeleriyse veya çok gençlerse, affedilirlerdi. Dönem ilerledikçe ve korsanlık daha da kötüleştikçe yetkililer çok daha katılaştı. Tüm korsanlar yakalanırlarsa hapsedilmeyi en hafif ceza olarak görürlerdi. Birçok korsan yargılanmayı beklerken ya yaralarından ya da hapishanelerde yaygın olan hastalıklardan dolayı ölürdü. Çoğu için eğer mahkemeyi bir korsan mürettebatının gönülsüz üyesi olduklarına ikna edemezlerse, uzun bir hapis cezası onlar için gerçek bir olasılıktı. Hukuk müşavirine izin verilmediğinden, bu savunma korsan tarafından yapılmalıydı ki korsanların çoğu tamamen eğitimsizdi. Sömürge hapishaneleri özellikle gaddarcaydı, ancak İngiltere’deki hapishaneler de bundan daha iyi değildi. Bazı hapis cezaları ağır iş içeriyordu, örneğin mahkumların madenlerde çalıştığı ve hayatta kalma ihtimalinin oldukça düşük olduğu Batı Afrika’ya sürgün gibi.

Asma

Altın Çağın sonlarına doğru, yakalanan bir korsana uygulanan en yaygın ceza türü asılmaktı ve bu genellikle duruşmadan hemen sonra yapılırdı. Bu idamlar halka açık bir yerde ve genellikle oradan geçen denizcilerin olayı görebilecekleri bir konumda gerçekleştirilirdi. Londra’da, korsanların Thames nehri kıyısında Wapping’deki Execution Dock olarak bilinen özel bir infaz yerleri vardı. Özellikle de korsanlığa karşı verilen savaş şiddetlendiğinde ve mürettebatların tamamı topluca cezaya çarptırıldığında, genellikle birkaç korsan birden asılıyordu. Hükümlüler, Amirallik Yüksek Mahkemesi yetkisini sembolize eden gümüş bir çubuk taşıyan memurun başlarında bulunduğu bir grubun nezaretinde hapishaneden - genellikle Newgate veya Marshalsea - çıkarılırdı.

Captain Kidd
Kaptan Kidd
Unknown Artist (Public Domain)

Asılmanın gerçekleştirildiği yer özel öneme sahip birkaç nokta barındırıyordu. Denize yakın olan konum, suçların denizciler tarafından işlendiğini belirtirken, gelgit noktasının ötesindeki bölge sivil yetkililerin ilgilendiği suçlar için olduğundan dolayı, gelgit noktasındaki kesin konum, cezayı uygulamaktan Amiralliğin sorumlu olduğunu hatırlatmak içindi.

Papaz sözlerini söylerken ve birazdan ölecek olan adam için dua ederken, mahkumlar tahtadan kaba bir darağacının üstünde dururdu. Daha sonra bu kişilerin son sözlerini söylemesine izin verilirdi ve bu konuşmalar genellikle kaydedilip basılı şekilde meraklı vatandaşlara dağıtılırdı. Sonrasında korsan daha önce çıkmış olduğu merdivenden itilir ve genellikle boynunun kırılmasınından ziyade, boğularak ölürdü. Öldükten sonra ceset indirilir ve sahilde etrafına sınır çizilip veya ahşap bir direğe bağlanıp üç gelgit boyunca öyle bırakılırdı. Kalıntıları daha sonra belirsiz bir mezara gömülürdü. Bu prosedürü, 1701’den itibaren verilen bir hak ile, kolonilerde infazlardan sorumlu olan yetkililer uyguladı. Altın Çağ’daki en büyük toplu infaz, 1722’de Batı Afrika, Gine’deki Cape Coast Kalesi’nde gerçekleştirilmiştir. Bartholomew Roberts’ın mürettebatından yakalanan 52 kişi orada asılmıştır.

Özellikle kötü namlı korsanlar, genellikle kaptanlar, asılır ve daha sonra cesetleri çürüyene kadar demir bir kafeste asılı bırakılırdı. Özel izinli korsanken normal korsana dönen Kaptan Kidd (yak. 1645-1701), Mayıs 1701’de Londra’daki duruşmasında korsanlık ve cinayetten suçlu bulunup asılmış ve daha sonra cesedi katranlanarak Thames Nehri’nin kıyısında bir kafeste asılı bırakılmıştı. İki yıl boyunca, oradan geçen gemiler Kidd’in kalıntılarını görmüştü. Bu ceza türü, 20 yıl sonrasında hala verilmekteydi.

‘Calico Jack’ olarak da bilinen İngiliz korsan John Rackham dört korsanlık suçundan hüküm giymişti ve Kasım 1720’de Jamaika’da asılmıştı. Onun cesedi de toplumsal caydırıcı olarak bir kafeste asılmış, ancak bu sefer ismi tam olarak uyan Deadman’s Cay of Port Royal’de bırakılmıştır. Bir sene sonra Charles Vane’de aynı muameleyi görmüştür.

Korsanlar ve yetkililer kesinlikle birbirlerinden nefret ediyordu, fakat tersine, bu durum korsanların canlı yakalanmamak için umutsuzca savaşmaları ile sonuçlandı. Kara Sakal olarak bilinen Edward Teach, Kasım 1718’de ölene kadar beş kez vurulmuş ve 20 kılıç darbesi almıştı. Bu kötü şöhretli korsanı yakalayan Teğmen Maynard, diğerlerine bir uyarı olarak Kara Sakal’ın kellesini gemisinin pruvasına asmıştır. Bartholomew Roberts sonunun kafeste nihayetlenmesini önlemek için adamlarına cesedini denize atmalarını emretmiştir ve Şubat 1722’de savaşırken öldürüldüğünde adamları bu görevi yerine getirmişlerdir. Bir şey kesindi; korsanlar, neredeyse hepsinin başına geldiği gibi, sonunda adaletin karşısına çıkarıldığında onları bekleyen korkunç cezaları bilmediklerinden yakınamazlardı.

Çevirmen Hakkında

Yüsra Hilal Tikici
Yüsra Hilal Tikici İstanbul'da yaşayan yeni mezun bir dilbilimcidir. Seyahat etmeyi, dil öğrenmeyi ve enstrüman çalmayı sever.

Yazar Hakkında

Mark Cartwright
Mark, tam zamanlı yazar, araştırmacı, tarihçi ve editördür. Özel ilgi alanları arasında sanat, mimari ve tüm medeniyetlerin paylaştığı fikirleri keşfetmek yer almaktadır. Siyaset Felsefesi alanında yüksek lisans derecesine sahiptir ve WHE Yayın Direktörüdür.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Cartwright, M. (2021, Ekim 07). Korsanlığın Altın Çağı'nda Korsan Cezaları [Pirate Punishments in the Golden Age of Piracy]. (Y. H. Tikici, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-1847/korsanligin-altin-caginda-korsan-cezalari/

Chicago Formatı

Cartwright, Mark. "Korsanlığın Altın Çağı'nda Korsan Cezaları." tarafından çevrildi Yüsra Hilal Tikici. World History Encyclopedia. Son güncelleme Ekim 07, 2021. https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-1847/korsanligin-altin-caginda-korsan-cezalari/.

MLA Formatı

Cartwright, Mark. "Korsanlığın Altın Çağı'nda Korsan Cezaları." tarafından çevrildi Yüsra Hilal Tikici. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 07 Eki 2021. İnternet. 04 Eki 2024.