Alman-Sovyet Savaşı

İkinci Dünya Savaşında En Kanlı Cephe

Tanım

Mark Cartwright
tarafından yazıldı, Nizamettin Karaben tarafından çevrildi
30 Nisan 2025 tarihinde yayınlandı 30 Nisan 2025
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca
Makaleyi Yazdır PDF
Brandenburg Gate, Berlin, 1945 (by Bundesarchiv, B 145 Bild-P054320 / Weinrother, Carl, CC BY-SA)
Brandenburg Kapısı, Berlin, 1945
Bundesarchiv, B 145 Bild-P054320 / Weinrother, Carl (CC BY-SA)

Alman-Sovyet Savaşı, SSCB döneminde ve gümüz Rusya’sında da Büyük Vatanseverlik Savaşı veya Batı Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı Doğu Cephesi (1939-1945) olarak bilinir. Bu cephe, 1941 yılı, Haziran ayında Barbarossa Harekâtı ile başlamış ve Almanya’nın 1945 yılı, Mayıs ayında yenilgiye uğramasıyla sona ermiştir. Alman-Sovyet Savaşı, Kiev, Moskova, Leningrad (Saint Petersburg), Stalingrad (Volgograd) ve Kursk gibi önemli şehir savaş cephelerini içeriyordu. Savaş, özellikle bu acımasız cephesiyle, tarihin en büyük askeri birlik hareketlerine, kuşatmalarına, muhaberelerine ve ayrıca on milyonlarca savaşçı ve sivil insanın ölümüne neden olmuştur.

Hitler, Stalin’e Karşı

Nazi Almanyası Führeri Adolf Hitler (1889-1945), 22 Haziran 1941 tarihinde, o zamana kadar toplanmış en büyük orduyla SSCB topraklarına saldırmıştı. Taraf iki devletin 1939 yılında imzalamış oldukları saldırmazlık anlaşması olan Nazi - Sovyet Paktı’nı imzalamalarına rağmen, Hitler, Batı Avrupa topraklarının çoğunu fethetmiş olarak 1941 yılında dikkatini Doğu’ya çevirmeye hazırlanmıştı. Hitler, Sovyet Kızıl Ordusunu ezip Alman halkı için Lebensraum (Yaşam Alanı) adını verdiği yeni geniş toprakları ele geçirmeyi ve halkın da refah düzeyine kavuşabileceğini umuyordu, yani Doğu’da yeni kaynak bulabileceği topraklar. Özellikle Ukrayna’da kaynak bakımından zengin bölgeler ve Kafkasya petrol sahaları cazip bölgeler olmuştu. Saldırı düzenlemenin diğer nedenleri arasında, SSCB Lideri Joeph Stalin’in (1878-1953), Almanya’nın hayati düzeyede petrol kaynağı olan Romanya’daki Ploieşti sahalarına saldırmayı planladığına dair düşünce ve Hitler’in Nazizmin ideolojik düşmanı olarak gördüğü Bolşevizmi yok etme arzusu da vardı. Ayrıca, SSCB’yi savaş dışında tutmanın Britanya’yı barış istemeye zorlayacağı da umuluyordu. Son olarak fetih hareketiyle, Nazi ırk teorisini daha da sert bir şekilde dayatmak için yeni fırsatlar sunacaktı; çünkü Yahudiler ve Slav halkları, ırksal açıdan Naziler ve Germen halkından politik olarak aşağı görülyorlardı.

HİTLER, 1941 YILINDA, SSCB’NİN ER YÂDA GEÇ ÇÖKECEĞİ DÜŞÜNCESİNDE HAKLI OLDUĞU GİBİ GÖRÜLÜYORDU.

Adolf Hitler, zafer kazanacağından emin olarak generalerine birkaç haftalık zaman zarfında “Kapıyı tekmeleyeceğiz ve evi yıkacağız” (Stone,138) sözünü vermişti. Zafer kazanılmaması halinde bir B planının olmamış olması bütün operasyonlardaki ciddi bir kusurdu. Bu durum ilk kez olmuyordu, Batı Avrupa ordusu, Rusya coğrafyası engin derinliklerinde, tek bir düşmanla karşı karşıya değildi, ciddiyetinin pek de farkında olmadığı üç düşmanla savaşacaktı: karşı taraf ordusu, lojistik sorunları ve bölgenin sert kış şartları. Stalin, Doğu Cephesindeki (kendi Batı Cephesi) mücadeleyi bir “Vatanseverlik Savaşı” olarak adlandırmış ve işgalci güçlere karşı tam bir direniş seferberliği talep etmişti. Sovyet halkı da, hem askeri açıdan ve hem de sivil güç desteği bakımından; erkek ve kadın, kesinlikle bu fırsata uygun davranıp harekete geçmitir.

Map of Operation Barbarossa
Barbarossa Harekâtı Haritası
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Alman-Sovyet Savaşında Önemli Cephe Savaşları:

  • Białystok-Minsk Savaşı, 1941
  • Smolensk Savaşı, 1941
  • Kiev Savaşı, 1941
  • Kharkov Savaşı, 1941, 1942 ve 1943
  • Leningrad Kuşatması in 1941-44
  • Moskova Savaşı, 1941-1942
  • Sevastopol Kuşatması, 1941-1942
  • Stalingrad Savaşı, 1942-3
  • Kursk Savaşı, 1943
  • Smolensk Savaşı, 1943
  • Berlin Savaşı, 1945

Barbarossa Harekâtı

Hitler’in 1941 yılı, Haziran-Aralık ayları arasındaki sürede saldırıları, efsaneye göre bir gün geri dönüp Almanya’nın tekrar büyük olmasını sağlayacak Kutsal Roma İmparatoru Fredrick Barbarossa’nın (dönemi 1155 -1590) anısına Barbarossa Harekâtı (Kızılsakal) kod adıyla anılmıştır. Saldıran ordular çoğunlukla Alman orduları idiyler ancak Hitler, Mihver Devletlerinden de önemli destek almıştı: İtalya, Romanya, Slovakya, Macaristan, Finlandıya ve diğer ülkeler. Harekete geçirilen bu birleşik ordu, tarihte bir araya getirilen deneyimli en büyük, iyi organize edilmiş ve oldukça kendisine güvenen bir orduydu. İşgalci kuvvetler, üç ordu grubuna ayrılmışlardı: Kuzey, Merkez ve Güney. Mihver Hava Kuvetleri, Sovyet Kızıl Hava Kuvvetlerinin olduğu gibi, Alman-Sovyet Savaşı süresinde büyük ölçüde kara desteğine dayalıydı. Sovyet donanması da, benzer bir şekilde, sınırlı da olsa cephede rol oynamıştı, özellikle Karadeniz ve Baltık denizlerinde. Kısacası, “Alman-Sovyet Savaşı ağırlıklı olarak karada yürütülmüştür” (Dear, 341).

İşgalci güçler Baltık Denizinden Karadenize uzanan geniş bir cephede ilerlemişlerdi. Mihver güçlerinin ilerleme hareketi ilk birkaç ayda çok iyi seyretmişti. Minsk, Smolenks ve Kiev gibi şehir ve çevre bölgelerinde yapılan savaşlarda iki milyondan fazla düşman askeri büyük kıskaç hareketiyle esir alınmıştı. Moskova’ya giden yol açılmış ve Hitler’nin SSCB’nin er ya da geç çökeceği vaadi konusunda haklı olduğu gibi görünüyordu.

Soviet Prisoners, Minsk, 1941
Sovyet Tutsakları, Minsk, 1941
Bundesarchiv, Bild 146-1982-077-11 (CC BY-SA)

Joeph Stalin’in 1930’larda bir tasfiye operasyonundan geçirdiği Kızıl Ordu, 1941 yılı yazında zayıf ve dağınık haldeydi. Kızıl Ordu, İkinci Dünya Savaşı sırasında, genellikle pek de savaşma isteğinde olmayıp SSCB’nin dört bir yanında gelen askerlerden oluşuyordu. Ayrıca, toplamda yaklaşık olarak 440.000 erkek mahkûmlardan (siyasi mahkımlar da dâhil) oluşan ceza taburları da vardı. Bundan başka, “en az 800.000 kadın, hem savaşçı olarak ve hemde savaşçı olmayan görevler almış, savaş sırasında Sovyet güçleriyle birlikte savaşmışlardır” (Rees, 162).

Sovyet tank ve uçaklarının çoğu 1941 yılında demode olup atıl durumdaydılar, kronik bir ulaşım aracı eksikliği vardı ve iletişim olanakları da zayıftı. Hızlı hareket eden ve kombine silahları (tanklar, toplar, uçaklar ve piyade gücü) kullanan Mihver Blitzkrieg (Yıldırım Savaşı) taktikleri kullanan Alman Ordusu, yavaş hareket edip piyade gücüne dayanan bir düşman karşısında üstünlük sağlamıştı. Ancak Blitzkrieg savaş taktikleri şehirleri ele geçirmek üzere tasarlanmamış değildi ve işgalci güçler burada çıkmaza girmeye başlamışlardı. 1941 yılı, Eylül ayında başlayan Leningrad (Saint Petersburg) Kuşatması ve 1941 yılı sonunda yapılan Moskava’da yapılan güçlü savunma, Stalin ve Kızıl Orduya her şeyin daha kaybedilmemiş olduğu umudunu vermişti. Sivil halk destek vermese bile Stalin diktatörlüğünün savunma yapmaya istekli olması da önemliydi. İşgalcileri yenmek öncelik haline gelmişti. Leningrad’da, erkek ve kadınlardan oluşan 40.000 sivil güç, şehrin savunmasına yardımcı olmak üzere milis birlikleri oluşturmuşlardı, Moskova’da da 600.000 sivil başkentin savunma gücünü kurmada yardımcı olmuşlardı.

1941 yılı sonunda, kış bastırdığı zaman, yüzlerce mil mesafe toprak kötü yollar, Mihver lojistiğinin zayıflığı ve yeterli rezervlerin genel eksikliği ciddi bir sorun haline gelmeye başlamıştı. Hitler, uzun süre alan bir sefer planlamamıştı, ancak Stalin tam aksine böyle bir plan hazırlamıştı. Ağır sanayinin büyük bir kısmı Orta ve Doğu Rusya güvenli bölgelerine çoktan tanşınmış ve Stalin, bundan dolayı, ordularına çok daha iyi bir şekilde ikmal yapabilmişti. Partizanlar, Stalin’in emirleri doğrultusunda, mümkün olduğu her fırsat ve her yerde Mihver tedariklerini sabote etmeleri sonucunda, Mihver güçleri ciddi bir şekilde zorlanmışlardı. Hava sıcaklığının – 35 santigrat dereceye (-29 Fhrenheit) düştüğü kış koşullarında, yağlama aletlerinin çalışmaması ve araç yakıtının donarak buzlanmasından dolayı (Sovyet güçleri bu türden zayıflama yaratıcı sorunlar karşısında, tedbir olarak, antifriz kullanıyorlardı) işgal güçleri bu şartlara hazırlıksız yakalanmışlardı. Buz tuttup donmuş taprakta siper ve barınak kazmak bile zordu ve sayısız Mihver askerleri donarak ölmüşlerdi.

Moscow Air Defences, 1941
Moskova Hava Savunması, 1941
RIA Novosti archive, image #887721 / Knorring (CC BY-SA)

Sovyet Karşı Saldırısı

Adolf Hitler’in Doğu’daki hırsları, savaşın diğer bölgelerindeki gelişmelerden büyük ölçüde etkilenmişti. Japonya’nın 1941 yılı, Aralık ayında Hawaii adalarında bulunan ABD Deniz Üssü, Pearl Harbour’a saldırısı, güçlü ABD’nin savaşa girmesine yol açmasının yanı sıra bölgede bazı domino etkilerini de yaratmıştı. Japonya’nın Pasifik üzerine odaklanmasından dolayı SSCB için artık doğrudan tehdit değildi ve bundan dolayı, Stalin de, Sibirya ve Doğu Rusya’dan vatani görev olarak tekakki ettiği askere alımlarla yeni birlikleri Alman-Sovyet cephesine seferber edebilmişti.

ALMAN-SOVYET SAVAŞI UZUN VE ACIMASIZ BİR YIPRATMA SAVAŞINA DÖNÜŞMÜŞTÜR.

Kızıl Ordu için 1942 yılından itibaren diğer bir destek, elinde daha iyi silahlarının olmasıydı. Örneğin, 26 tonluk T34 orta tankları daha fazla sayıda üretiliyordu. Bu tanklar, Mihver ordularının cepheye sürdüğü tanklara kıyasla ateş gücü, zırh ve hareket kabiliyeti bakımından çok daha üstün ve çoğu tanksavar silahlarına karşı dirençli araçlardı. Çok etkili diğer bir Sovyet silahı ise “Stalin Orgu” olarak bilinen BM-13 Katyusha roketatarı oluyordu. Bir kamyon üzerine monte edilen bu silah, 16 adet 132 mm katı yakıtlı roketi hızla ateşleyebiliyordu. Görülen sorun, bu silahlardan yeterli sayıda üretilip en çok ihtiyaç duyulan cephelere ulaştırılamamsı olmuştur

Sovyet güçlerinin savaşta geri dönüş alması, Stalin’in 1942 yılı, Ocak ayında en iyi Generalli George Zhuvkov’un (1896-1974) işgalcileri Moskova’dan geri püskürtmek üzere saldırı düzenleme görevi vermesinden sonra olmuştur. Kızıl Ordu, gerektiği gibi savaşmayanlara verilecek cezaları artırmış ve Stalin de, firarilerin vurulma emrini bile vermişti. Sovyetler, aynı zamanda, düşman taraftan da ders alıyorlardı, örneğin, tankları gruplar halinde, daha büyük ve daha etkili bir şekilde kullanmaya başlamışlardı. Kızıl Ordu, Mihver güçlerini Moskova’dan yaklaşık olarak 175 mil (280 km) uzağa püskürtmeyi başarmıştı.

Red Army T34 Tanks
Kızıl Ordu T34 Tankları
RIA Novosti archive, image #1274 / V. Kaushanov (CC BY-SA)

Alman-Sovyet Savaşı, taraflar arasında adeta bir yıpratma savaşına dönüşmüş ve Mihver orduları uzun vadede sürdürülemeyecek düzeyde insan ve malzeme kayıpları yaşamışlardı. Mihver orduları 1942 yazında Kırım Cephesinde kazanımları bile kayıpları telafi etmelerine yeterli olamazdı. Öte yandan, SSCB, işgalci güçlerden çok daha büyük kaynak elde edebiliyordu. SSCB’nin 1942 yılında, 24.436 tank ve 24.446 uçağına karşılık, Almanya sadece 15.409 uçak ve 9.200 tank üretmişti (Stahel, 442). Ayrıca, SSCB’ye Sovyet ündüstriyel üretimlerinin yaklaşık olarak % 7’sine karşılık gelen ABD Lend-Lease yardım programı da ciddi bir destek sağlamıştır. Hitler’in, 1942 yılı sonunda, SSCB’yi işgal etme kararı tam bir aptallık hali olmuştur. Kızıl Ordu, 1941 yılında; uysal bir kedi gibi davranmış olabilir, ancak bir yıl sonra korkunç bir kaplana dönüşmüştür.

Kirli Bir Savaş

Hiçbir savaş vahşet olaylarının işlenmesinden muaf değildir, ancak Alman-Sovyet Savaşı, yapılan savaşların çoğundan çok daha kötü sicili vardır. Alman askerlerine, Kızıl Ordunun esir alınan subaylarını (komiserlerini) infaz etme ve Sovyet sivil kişilerine karşı vahşet uygulama özgürlüğü verilmişti. Özel mobil öldürme mangaları, Einsatzgruppen, Mihvver Cephesi ilerledikçe Yahudileri ve Slavları infaz etmişlerdir. Bazı tarihçiler, Hitler, fethettiği topraklarda insanlara karşı daha sempatik bir tutum geliştirmiş olsaydı, o insanlar Stalin ile olan mücadelesinde ona yardım bile edebilecekleri yönde bir görüş öne sürmüşlerdir. Oysa yaşatılan gerçek vahşet olayları sadece nefret getirmiştir.

Nazi işgali altındaki bölgeler, işgal edilen diğer bölgelerde görülen aynı dehşet olaylarına maruz kalmışlardır. Nazi Gizli Polis Teşkilatı Gestapo, kısa bir süre sonra harekete geçtmişti. Bazı köyler yok edilmiş ve Naziler, partizanları desteklediklerini düşündükleri bölge sakinlerini vurmuşlardı. Hemen infaz edilmeyen Yahudiler gettolarda toplatılmış ve sonra Roman halkı gibi diğerleriyle birlikte Auschwitz gibi yerlerde milyonlarca insanın gaz odalarında katledildiği toplama ve ölüm kamplarına nakledilmişlerdir. Hitler’in işgal altındaki bölgeler için tasarladığı planı “Önce ona hükmetmek; İkinci olarak, onu yönetmek; Üçüncü olarak da, onu sömürmek” şeklinde olmuştur (Shirer, 941).

Kızıl Ordu da aynı şekilde, işlenen savaş suçlarından eşit derecede suçluydu, çünkü Cenevre Sözleşmesi temel hükümleri sıklıkla tamamen göz ardı edilmiş ve savaş esirlerine kötü davranılmştır. Mihver esirlerinden, onda birinden daha az bir oran savaştan sonra evine dönebilmiştir. İntikam eylemleri kısır döngüsü taraflar arasında gelişen çatışmalara damgasını vurmuştur. Hatta alınan esirleri serbest bırakma davranışı bile vahşet yapma potansiyelini sona erdirememiştir. Sovyet vatandaşı sivil kişilerden birçoğu, düşmanla işbirliği yapmakla suçlanmak suretiyle “kurtarıcıları” tarafından kamuya açık bir şekilde asılarak cezalandırılmıştır.

Hanged Soviet Civilians, Operation Barbarossa
Asılan Sovyet Sivilleri, Barbarossa Harekâtı
Imperial War Museums (CC BY-NC-SA)

Stalingrad: Metcezir Dönüşleri

Temmuz 1942 ile Şubat 1943 arası dönemde yapılan büyük Stalingrad Savaşı, Doğu Cephesi dehşeti, savaşın devasa ölçeği ve beyhudeliğinin sembolü haline gelmiştir. Stalingrad’da yaşanan kayıplar, Alman ordusunun yok edilmesi ve Mareşal Friedrich Paulus’un da (1890-1957) aralarında bulunduğu 91.000 askerin teslim olmasıyla sonuçlanmıştır. Alman olmayan Mihver orduları da ağır kayıp vermişlerdir. İtalya 110.000 kişi (ölü veya yaralı), Macaristan 143.000 kişi ve Romanya 160.000 kişi kaybetmiştir. Müttefik ülkeler bu kayıpları telafi edememişlerdir. SSCB’nin İkinci Dünya Savaşında en büyük zaferlerinden biri; Hitler ordularının ne psikolojik ve ne de maddi olarak asla toparalanamış olmaları ve bundan sonra geri çekilme amaçlı savunma savaşı yapmış olmaları olmuştur. Bu savaş sırasında Stalingrad’da iki milyon sivil insan ölmüş ve Stalin bu şehre resmi olarak “Kahraman” statüsü vermiştir. Alman-Sovyet Savaşı seyir yönü de kesin olarak değişmiştir.

Kızlı Ordu Fazla Zaferleri

Stalingrad’da hezimet yaşanması ve genel olarak Mihver Harekâtı, Hitler’in herhangi bir geri çekilmeye izin vermeyi reddetmesiyle daha da kötü bir yönde gelişme göstermiş ve bu nedenle sahadaki generaller en sonunda geri çekilip yeniden toparlanmak yerine teslim olmak zorunda kalmışlardır. Hitler, ayrıca 1943 yılı, Temmuz ayında, Batılı Müttefik güçlerinin İtalya’yı işgali ve 1944 yılı, Haziran ayında Normandiya’ya asker çıkarma günü olan D-Day (the day of days) ile yüzleşmek üzere milyonlarca Mihver askerini yönlendirmek zorunda kalmıştır. Almaya’nın, iki cephede savaşması, uzun vadede başarı elde etme kapasitesine sahip olmadığı bir durumu yaratmıştır.

Hitler, 1943 yılında, Doğu Cephesinde hala da 3 milyon asker bulundurabiliyordu, ancak Stalin’in emrinde 6,6 milyon asker vardı (Dear, 3479). Kızıl Ordu, 1943 yılı yazında Kursk Savaşını kazanmıştı. 6000’den fazla tankın katıldığı bu savaş, tarihin en büyük tank savaşı olmuş ve Hitler’in giderek azalan kaynakların tükenmesi, başka kaynakları büyük oranda bir sömürmesi olmuştur. Sovyet güçleri artık büyük bir cephede ilerleme kaydediyor ve işgalcileri Sovyet topraklarından sürüyorlardı. Smolensk şehri Eylül ayında kurtarılmıştı. Mihver güçleri, 1943-1944 kış aylarında Ukrayna’dan çıkarılmışlardı. 1944 yılı, Ocak ayında nihyet Leningrad kurtarılmıştı. 1944 yazında ve Kızıl Ordunun yaklaşık olarak 2,4 milyon asker, 5.200 tank ve 5.300 uçak çıkardığı Bagration Harekâtı sırasında Mihver Ordu Grubu Merkezi yok edilmiştir. Rusya artık kelimenin tam anlamıyla işgalcilerden kurtulmuştu. Kızıl Ordu kısa süre sonra Doğu Polonya’da bir dayanak noktası kurmuş ve Litvanya’ya doğru ilerlemiş Almanya’yı tehdit etmeye başlamıştı. 1944 yılı, Ağustos ayında Mihver müttefiki Romaya teslim olmuştu. Kızıl Ordu, Aralık ayında, Budapeşte’yi kuşatmış ve bu kuşatma harekâtı sonucunda savunma güçleri de artık işgalci olmuşlardı.

Red Army Advance, Kursk
Kızıl Ordunun İlerlemesi, Kursk
Mil.ru (CC BY)

Berlin Savaşı

Hitler orduları savaşın başlangıcından itibaren SSCB toprakları iç bölgelerine doğru 2.000 km’den (1.240 mil) fazla ilerlemiş ancak daha sonra Almanya’ya doğru geri püskürtülmüşlerdi. Sovyet güçleri, 1945 yılı, Ocak ayında, savaşın en büyük saldırısını başlatmış ve hedef Berlin olarak tayin edilmişti. Kızıl Ordu bu son hamlesi için asker bakımından yaklaşık olarak 10:1’lik bir avantaja sahip idi. Viyana’ya Nisan ayında varılmıştı. Öte yandan da, Batı Cephesi, İngiliz ve ABD orduları bir ay önce Ren Nehri’ni geçmişlerdi. Savaş sonrasında, Avrupa’da kimin neyi kontrol edeceği konusuna dikkat çekilmeye başlandıkça, Müttefikler ilk önce kimin Berlin’i ele geçirebileceğini görmek üzere birbirleriyle yarışmışlardı.

Berlin’de eşmerkezli birkaç savunma yörüngeleri vardı, en dıştaki yörünge şehir merkezinden yaklaşık 32 km (20 mil) uzaklıktaydı. Yaklaşık olarak 400.000 askerin katıldığı Alman Başkentini savunma harekâtı için Führer’in son kişi (veya çocuk) kalıncaya ve de son kurşun bitinceye kadar savunma yapmak için çağrıda bulunması üzerine Hitler Gençliği bile işin içine dâhil edilmiş ancak bu çabasında hiçbir sonuç alınamamıştı. Üçüncü Reich/Alman İmparatorluğu kalbini ezmek üzere üç Sovyet cephesi oluşturulmuş ve 2.5 milyon asker, 6.250 zırhlı araç, 10.400 top ve 7.500 uçak seferber edilmişti. Berlin şehri, müttefiklerin devam eden bombalama savaşı sırasında zaten ağır hasar almıştı. Başkentin banliyölerine karadan 25 Nisan günü ulaşılmıştı. Çatışmalar sokak sokak devam etmiş, yer altı istasyon ve kanalları tutan birlikler en dirençli olduklarını kanıtlamışlardı, ancak sorun, Berlin’in ne zaman düşüp düşmeyeceği değildi. SSCB bayrağı, 30 Nisan günü, Alman Parlamentosu binası olan Reichstag üzerine çekilmişti. Hitler o gün, Berlin’de bulunan sığınağında intihar etmiş ve Berlin Garnizonu da, 02 Mayıs günü, teslim olmuştu. Kızıl Ordu askerlerine, fethedilen ve nefret edilen düşmanla istediklerini yapmaları için üç gün özgürlük verildiğinde Berlin’de sayısız sivil malları yağmalanmış, çok sayıda tecavüz ve cinayet olayları işlenmiştir. Almanya, 07 Mayıs günü, artık resmen teslim olmuştur.

Raising a Flag over the Reichstag
Reichstag Üzerine Bayrak Dikmek
Vicktor Temin - Mil.ru. (CC BY)

Savaş Sonrası

SSCB güçleri, Alman-Sovyet Savaşını kazanmış, ancak bedeli çok yüksek olmuştur. Yaşanan çatışmalar en az 25 milyon asker ve sivilin ölümüne yol açmıştı. Bu sayının, muhtemelen, İkinci Dünya Savaşında yaşanan toplam ölüm sayısının yarısına denk geldiği şeklinde açıklama yapılmıştı. İkinci Dünya Savaşı sırasında 8 milyondan fazla Kızıl Ordu askeri ölmüştür. Savaş sırasında ayrıca 5.7 milyon Kızıl Ordu askeri de esir düşmüş ve bunlardan 3.3 milyonu esaret şartları altında ölmüştür (Rees, 57). “1.710 şehir ve 70.000 köy kısmen veya tamamen haritadan silinmişti” (Fowler, 215). Stalin, 24 Haziran 1945 tarihinde Moskova’da, Kızıl Meydan’da büyük bir zafer geçidine katılmıştı.

Alman-Sovyet Savaşı mirası devam etmektedir. SSCB güçleri, Batı’dan gelebilecek böylesi bir istila hareketine bir daha asla izin vermeme karar almışlardı ve bu hedefleri doğrultusunda Orta ve Doğu Avrupa’ya yeniden bir şekil vermişlerdir. Doğu ile Batı arsında bir “Demir Perde” çekilmiş ve Almanya ortadan ikiye bölünmüştür. Bölünme Perdesi 1990’lı yıllarda kaldırılmış olabilir, ancak bugün bile, her iki taraftan da gelecekte hareket ettirici özellikte güdüler ve ihtiraslar konusunda var olmaya devam eden şüphe duyguları Kıta’nın jeopolitiğini etkilemeye hala da devam etmektedir.

Çevirmen Hakkında

Nizamettin Karaben
Tarih; Dinler Tarihi/Teopolitik; Siyasi Tarih; Sosyal Antropoloji; Mitoloji; Dilbilimi; Ekonomi Politik; Edebiyat konuları ilgi alanlarım.

Yazar Hakkında

Mark Cartwright
Mark, tam zamanlı bir yazar, araştırmacı, tarihçi ve editördür. Özel ilgi alanları arasında sanat, mimari ve bütün medeniyetlerin paylaştıkları düşünceleri keşfetmek yer alır. Siyaset Felsefesi alanında Yüksek Lisanas derecesini almış ve WHE Yayıncılık Direktörüdür.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Cartwright, M. (2025, Nisan 30). Alman-Sovyet Savaşı [German-Soviet War]. (N. Karaben, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-24261/alman-sovyet-savasi/

Chicago Formatı

Cartwright, Mark. "Alman-Sovyet Savaşı." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. Son güncelleme Nisan 30, 2025. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-24261/alman-sovyet-savasi/.

MLA Formatı

Cartwright, Mark. "Alman-Sovyet Savaşı." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 30 Nis 2025, https://www.worldhistory.org/German-Soviet_War/. İnternet. 21 Haz 2025.