
Boston Çay Partisi, Amerikalı koloniciler tarafından 16 Aralık 1773'te Boston, Massachusetts'te gerçekleştirilen siyasi bir protesto eylemiydi. Yerli Amerikalı Mohawklar kılığına giren koloniciler, hem çaya konulan vergiyi hem de İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'nin çay ticaretindeki tekelini protesto etmek için Boston Limanı'na 342 kasa çay döktü.
Boston Çay Partisi, Büyük Britanya Parlamentosu ile Britanya Kuzey Amerika'sının On Üç Kolonisi arasında, Parlamento'nun kolonileri vergilendirme hakkı hususunda yaşanan daha geniş çaplı bir anlaşmazlığın parçasıydı. Koloniciler, Parlamento'nun onları doğrudan vergilendirmeye yönelik herhangi bir teşebbüsünü, Parlamento'da temsil edilmedikleri için anayasal haklarının İngilizler olarak ihlal ettiğini müdafaa etti. Mayıs 1773'te Parlamento, mali açıdan sıkıntıda olan Doğu Hindistan Şirketi'ne Amerika'daki çay ticaretinde tekel vererek onu kurtarmayı hedefleyen Çay Yasası'nı kabul etti. Kolonicler bunu kendilerine hakim olma yönünde başka bir teşebbüs olarak yorumladı ve çayın ülkeye girmesine mani olmaya karar verdi. Doğu Hindistan Şirketi çayının imha edilmesinin ardından Parlamento, Boston'ı cezalandırmaya karar verdi ve 1774 başlarında topluca "Katlanılmaz (Tahammül Edilemez) Yasalar" olarak bilinen bir dizi ceza yasası çıkardı; bu yasaların kabulü Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın (1775-1783) başlamasına yardımcı oldu. Boston Çay Partisi, Amerikan Devrimi'nin (takribi 1765-1789) en ikonik periyotlarından biri olmaya devam ediyor.
Arka Plan
1760'ların ortalarında, Büyük Britanya Parlamentosu, yakın zamanda yaşanan Yedi Yıl Savaşı'nda (1756-1763) biriktirdiği muazzam miktardaki borcu ödemek için yeni vergi geliri kaynaklarına ihtiyaç duyuyordu. Potansiyel kaynaklardan biri, savaşın kısmen müdafaası için verildiği Britanya Kuzey Amerikası'ndaki On Üç Koloniydi. Kolonilerin Britanya İmparatorluğu'nun mali yükünü omuzlamasına yardımcı olması gerektiğine inanan Parlamento, Mart 1765'te gazeteler, hukuki belgeler, takvimler, oyun kağıtları ve daha fazlası dahil olmak üzere Amerikan kolonilerindeki bütün kağıt malzemelere vergi getiren Damga Yasası'nı çıkardı. Damga Yasası, böyle bir verginin İngiliz haklarını, bilhassa da kendi vergilerini ödeme hakkını ihlal ettiğine inanan kolonicilerin şiddetli mukavemetiyle karşılaştı. Amerikalılar Parlamento'da temsil edilmediği için, Parlamento'nun onları doğrudan vergilendirme selahiyeti olmadığını müdafaa ettiler.
Bu görüşler, Virginia'nın Burgess Meclisi de dahil olmak üzere müstemleke meclislerince de dile getirildi ve meclis, yalnızca Virginia'nın Virginialıları vergilendirme selahiyetine sahip olduğunu belirten bir dizi karar neşretti. Koloniler sathında protestolar patlak verdi; Amerikalı tüccarlar İngiliz ithalatlarını boykot ederek İngiltere'ye ekonomik baskı tatbik ederken, diğer koloniciler sokaklara döküldü. 14 Ağustos 1765'te, Massachusetts Körfezi Eyaleti'nin başkenti Boston'da bir kalabalık toplandı. Koloni pul dağıtımcısının bir kuklasını bir karaağaca astıktan sonra evini yağmaladı. On iki gün sonra, kalabalık Massachusetts Vali Yardımcısı Thomas Hutchinson'ın evine baskın düzenleyerek onu ve ailesini Boston Limanı'ndaki Castle Adası'na kaçmaya zorladı. Bu isyanlar, yeraltı Amerikalı siyasi ajitatörlerden oluşan esnek bir teşkilat olan Hürriyet'in Oğulları'nın ortaya çıkmasına sebep oldu.
Bu hasımane tepkiler karşısında, Parlamento 1766'nın başlarında Pul (Damga) Yasası'nı iptal etti. Ancak, Parlamento 1767 ve 1768'de topluca Townshend Yasaları olarak bilinen yeni bir dizi vergi ve düzenlemeyi kabul etmeden önce, kolonicler kutlama yapmaya vakit bulamadılar. Koloniler yine protesto nümayişlerini başladı; Massachusetts Temsilciler Meclisi, diğer müstemleke meclislerine vergilere karşı krala maruzat vermeleri çağrısında bulunan bir tamim gönderirken, müstemleke tüccarları da İngiliz malları için yeni ithalat yapmama anlaşmaları imzaladı. Amerikan mukavemetinin merkez üssü bir kere daha Boston'daydı. Haziran 1768'de bir kalabalık vergi tahsildarlarını dövmek için sokaklara döküldü. Boston'daki vaziyet o kadar istikrarsızlaştı ki, Kuzey Amerika'daki bütün İngiliz kuvvetlerinin başkumandanı General Thomas Gage, Ekim 1768'de sulhü tesis etmek üzere 2.000 asker gönderdi. 5 Mart 1770'te dokuz İngiliz askerinin Bostonlulardan oluşan bir kalabalığa ateş açmasıyla Boston Katliamı'nda gerilim doruk noktasına ulaştı; on bir kişi vuruldu ve beşi hayatını kaybetti.
Katliamdan yaklaşık bir ay sonra, Parlamento Townshend Yasaları'nın çoğunu yürürlükten kaldırdı; yeni İngiliz Başbakanı Lord North, dikkatini uçsuz bucaksız Britanya İmparatorluğu'ndaki diğer meselelere fokuslayabilmek için Kuzey Amerika'daki gerginliği azaltmak istiyordu. Vergilerin çoğu iptal edilmiş olsa da, Lord North çay vergisini birkaç sebepten mütevellit yürürlükte tuttu. İlkin, Parlamento kolonileri vergilendirme selahiyetinden vazgeçmediğini duyurmak istiyordu; Townshend vergilerinden en az birini yürürlükte tutarak Parlamento, tartışmanın henüz bitmediğini işaret ediyordu. İkinci olarak, Parlamento bundan böyle müstemleke otoritelerinin maaşlarının çay vergisinden elde edilen gelirle ödenmesine karar verdi; bu, otoriteleri Parlamento'ya mahkum edecek ve kolonicilerin baskısından etkilenme ihtimallerini azaltacaktı.
Çay Yasası
Townshend Yasaları'nın bu kısmi yürürlükten kaldırılmasının ardından, kolonilere nispi bir siyasi sükûnet devri çöktü. Bu sükûnet hiçbir şekilde tam değildi; Boston Katliamı'nın bıraktığı izler hâlâ derindi ve kendilerini "Sadıklar" veya Britanya destekçileri olarak gören Amerikalılar ile kendilerini "Vatanseverler" veya Parlamento vergilerine karşı çıkanlar olarak gören Amerikalılar arasında tefrika yaratıyordu. Müstemleke meclisleri valileriyle hâlâ münakaşa ediyor, Hürriyet'in Oğulları zaman zaman Sadıklar'ı katran ve tüyle boyuyor ve bir grup Rhode Islandlı, Haziran 1772'de Kraliyet Donanması'na ait bir yelkenli olan HMS Gaspee'yi ele geçirip yakıyordu. Ancak Gaspee Hadisesi gibi münferit vakalara rağmen, Lord North'un Kuzey Amerika'daki gerginliği azaltma teşebbüsleri muvaffak olmuş gibi görünüyordu. Müstemleke tüccarları ithalat yapmama anlaşmalarından vazgeçmiş ve Boston Katliamı'nı gerçekleştiren İngiliz askerleri yargılanmış ve ekseriyetle beraat etmişti. Bu da birçok kişide Britanya ile kolonileri arasındaki münasebetlerin yakında düzeleceği ümidini uyandırmıştı.
Bu ümitler, Parlamento'nun 10 Mayıs 1773'te Çay Yasası'nı kabul etmesini müteakip suya düştü. Damga Vergisi ve Townshend Yasaları'nın aksine, Çay Yasası'nın gayesi Amerikalılara vergi koymak veya onları cezalandırmak değildi. Daha ziyade, Hindistan'da yaşadığı mali sıkıntıların ardından iflasın eşiğinde olan, Britanya'nın en mühim ticari kuruluşlarından biri olan İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'ni kurtarmaktı. Parlamento'daki birçok kişi, Doğu Hindistan Şirketi'nin kurtuluşunun elindeki fazla çayda olduğunu düşünüyordu; şirket çayı Avrupa pazarlarında satmakta zorluk çekse de, şirketin envanterinde, bir alıcı bulunması halinde iflastan kurtaracak kadar çay vardı. Parlamento'nun çözümü, şirkete Kuzey Amerika kolonilerindeki çay ticaretinde tekel hakkı vermekti. Tekel hakkı, Amerikalılara, müstemleke tüccarları tarafından yasadışı olarak satılan kaçak Hollanda çayı yerine legal Doğu Hindistan Şirketi çayını satın almaları için bir teşvik olarak, indirimli bir fiyatla verildi. Netice olarak, Parlamento, başlangıçta 1767'de tatbik edilen çay vergisini korumaya karar verdi; pound başına yalnızca üç peni olan bu vergi, vergiye rağmen çayın herhangi bir alternatiften çok daha ucuz olacağı düşünüldüğünde, koloniclerin buna pek itiraz edeceğini hiç düşünmemişti.
Ancak koloniciler hadiselere farklı bakıyordu. Parlamento'nun Doğu Hindistan Şirketi'ni kurtarmaya yönelik basit bir gayteti olmaktan ziyade, kendilerine hakim olma yönünde başka bir teşebbüs olarak görüyorlardı. Temsiliyetsiz vergilendirmeye karşı açıkça muhalefetiyle bilinen Bostonlu Samuel Adams (1722-1803), Doğu Hindistan Şirketi'nin tekelini bir "zehir" olarak kınadı; kendisi ve benzer düşünen diğer kişiler, Doğu Hindistan Şirketi'nin ucuz çayını satın alarak kolonicilerin aynı zamanda Parlamento'nun çay vergisini de ödeyeceklerini ve bunun da Parlamento'nun onları vergilendirme selahiyetinin kabulü anlamına geleceğini belirttiler. Adams'ın biyografi yazarı Stacy Schiff'in sözleriyle, Parlamento "İngiliz hakimiyetini kelimenin tam anlamıyla içme suyuna karıştırabilirdi" (230). Bu sebepledir ki Çay Yasası haberi Eylül 1773'te kolonilere ulaştığında, son üç yıldır uykuda olan öfke yeniden alevlendi.
Kolonicilerin Direnişi
Koloniciler, Çay Yasası'nın kabul edildiğini öğrendikten kısa bir süre sonra, Doğu Hindistan Şirketi'nin çayını taşıyan yedi geminin kolonilere doğru yola çıktığı haberini aldı: dördü Boston'a, biri de Philadelphia, New York ve Charleston'a gidiyordu. Doğu Hindistan Şirketi, bu kasabaların her birinde Amerikalı tüccarları alıcı olarak tayin etmişti; bu tüccarlar çayı Doğu Hindistan Şirketi'nden alacak ve komisyon karşılığında onlar adına satacaklardı. Çay kolonilere ulaşmadan önce, Hürriyet'in Oğulları, kolonicisi öfkesini bu alıcılara yöneltti. Hürriyet'in Oğulları, 16 Ekim 1773'te Philadelphia'da, Doğu Hindistan Şirketi çayı ithal eden herkesin "ülke düşmanı" olarak damgalanmasına karar verilen bir toplantı tertipledi ve alıcıların istifalarını talep etmek üzere bir komite tayin edildi (Middlekauff, 228). Aralık ayına gelindiğinde, bütün Philadelphialı alıcılar istifa etmişti; Bu kararlar, "Katran ve Tüyleme Komitesi" gibi gizlice adlandırılan Vatansever gruplardan gelen tehditlerden büyük ölçüde etkilenmişti. Bu yüzden, Doğu Hindistan Şirketi'nin çayını taşıyan gemi Philadelphia'ya vardığında, onu teslim alacak kimse yoktu ve gemi, satılmamış kargosuyla birlikte Britanya'ya geri dönmek mecburiyetinde kaldı.
Benzer şekilde, New York'taki Hürriyet'in Oğulları, alıcılarını istifaya zorladı. New York valisi, çay geldiğinde boşaltılacağını talep ederek karşılık vermeye çalıştı ve yakındaki bir İngiliz savaş gemisi bu kararı tatbik etmeye hazırdı. Ancak kargo gemisi hiçbir zaman varamadı; bir fırtınada hasar gören ve tamir istemek zorunda kalan gemi, New York'a çok geç vardı ve çayını hiç boşaltmadan İngiltere'ye doğru yola çıkmak zorunda kaldı. Güney Carolina, Charleston'a giden gemi, varış noktasına güvenli bir şekilde ulaştı, ancak Charleston'daki bütün alıcılar istifa ettiği için limanda beklemeye mecbur kaldı. 20 gün sonra, Güney Carolina valisi, gemi ithalat vergilerini ödeyemediği için çaya legal olarak el koydu. Kargo daha sonra depolandı ve asla satılmadı. Dolayısıyla, dört koloni kasabasından üçünde protestocu Amerikalılar seslerini duyurmuştu. Mamafih, bu protestoların en dramatik ve önemli olanı bir kere daha Boston'da yaşandı.
Boston'da Problem
Çay Yasası haberi duyulmadan önce bile Boston'da problemler baş gösteriyordu. Ağustos 1772'de Massachusetts, yargıçlarının maaşlarının artık çay vergisi gelirlerinden ödeneceğini öğrendi ve böylece koloninin yargısı kamuoyunun tesir sahasının dışında kaldı. Daha fazla müstemleke otoritesinin Massachusetts halkından ziyade Kraliyet'e bağlı hale gelmesinden endişe eden Samuel Adams ve müttefikleri, kolonilerin haklarını belirlemek için bir komite kurulması çağrısında bulundu. Bu komite Kasım 1772'de toplandı ve kolonicilerin tabii haklarını teyit eden ve hâkimlerin Kraliyet maaşlarını bu hakların "halel ve ihlalleri"nin uzun bir listesinin sonuncusu olarak kınayan bir belge hazırladı (Schiff, 218). 'Boston Broşürü' olarak bilinen bu belge, Adams ve aralarında James Otis, Jr., Josiah Quincy, Jr. ve Dr. Joseph Warren'ın da bulunduğu Boston'un önde gelen Vatanseverleri tarafından ortaklaşa kaleme alındı.
Bu Boston Broşürü'ne, o zamanlar Massachusetts valisi olan Thomas Hutchinson karşı çıktı. Ocak 1773'te yaptığı bir konuşmada, kolonicilerin İngilizlerin bazı haklarına sahip olduğunu, ancak hepsinin olmadığını ve kolonilerin kuruluşlarından bu yana Parlamento'ya tabi olduklarını müdafaa etti. Adams ve müttefikleri, bu taarruza Haziran'da, altı ay önce Benjamin Franklin (1706-1790) tarafından kendilerine iletilen Hutchinson'ın şahsi mektuplarını neşrederek mukabele etti. Mektuplar, Hutchinson ve diğer kraliyet otoritelerinin kolonilerdeki son muhalefet karşısındaki hayal kırıklığını ortaya koyuyordu; bu pek de şaşırtıcı olmasa da, mektupların yayınlanma zamanlaması, İngiliz otoritelerin kolonicilerden ne kadar uzaklaştığını vurguluyor gibiydi. Hatta bazı Amerikalılar, mektupları, onları haklarından mahrum bırakmak için bir komplonun delili olarak yorumladı.
Böylece, Boston, Doğu Hindistan Şirketi'nin çayıyla dolu dört geminin yolda olduğunu öğrendiğinde, gerilim çoktan yükselmişti. Adams'ın Vatanseverler grubu, Philadelphia, New York ve Charleston'da olduğu gibi, Boston'daki alıcıları istifaya zorlamak için ellerinden geleni yaptı. Otoritesini yeniden tesis etmek isteyen Vali Hutchinson, alıcıları (ikisi de oğluydu) kararlılıkla direnmeye ikna etti. Hürriyet'in Oğulları'nın hiçbir gözdağı, onları istifaya zorlamaya yetmedi ve çay taşıyan ilk gemi olan Dartmouth'un 28 Kasım 1773'te Boston Limanı'na varmasıyla bir tür çıkmaza yol açtı. İngiliz yasalarına göre, Dartmouth'un kargosunu boşaltması ve gerekli ithalat vergilerini ödemesi için gümrük yetkilileri tarafından mallara el konulması ve açık artırmaya çıkarılması için 20 günü vardı. Bu durumda, son tarih 17 Aralık gece yarısıydı. 29 Kasım'da Adams, "ülkesine, kendisine ve gelecek nesillere olan bütün dostlarını" Amerikan hürriyetine yönelik bu tehditle en iyi nasıl başa çıkılacağını görüşmek üzere Boston'daki Faneuil Hall'da bir toplantıya davet etti (Schiff, 234). Tesadüfen, Adams'ın toplantısına 16.000 kişilik toplam nüfustan 5.000 Bostonlu katıldı; Faneuil Hall çok küçük kaldığı için toplantı yeri Old South Meeting House olarak değiştirildi.
Adams, çayın reddedilmesi mevzusunda ısrar etti ve Dartmouth'un sahibi genç Nantucketlı tüccar Francis Rotch'a kargonun İngiltere'ye iade edilmesi gerektiğini; çayı boşaltma teşebbüsüne karşı konulacağını bildirdi. Toplantıda ayrıca, geminin 114 sandık çayının kargo ambarından çıkmamasını sağlamak için Dartmouth'u gözetleyecek 25 kişilik bir muhafız vazifelendirilmesine karar verildi. Vali Hutchinson, Dartmouth'un gerekli vergileri ödeyene kadar Boston Limanı'ndan ayrılmasını yasaklayarak misilleme yaptı. Rotch ve gemi kaptanı bu nedenle zor durumda kaldılar; çayı boşaltamaz veya yelken açamazlardı; tek yapabilecekleri ödeme tarihini beklemek ve hadiselerin nasıl gelişeceğini izlemekti.
Çay Partisi
16 Aralık 1773 sabahı saat 10:00'da Samuel Adams, Old South Meeting House'da yeni bir toplantı tertipledi. 29 Kasım'daki toplantıda olduğu gibi, bu toplantıya da Boston nüfusunun önemli bir kısmı katıldı; Bostonlular, muhtemelen dışarıda yağan soğuk Aralık yağmuru yüzünden Adams'ın sesini duymakta zorlandı. Gümrük memurlarının çaya hukuken el koymasına 14 saatten az bir zaman kala, Adams, Rotch'tan Vali Hutchinson'a son dakika çağrısında bulunarak gemiden ayrılmasına izin vermesini istedi. Rotch, talebinin reddedildiğini bildirmek için saat 18:00 civarında Eski Güney Toplantı Evi'ne döndü; çayı indirip indiremeyeceği sorulduğunda, Rotch, ancak gümrük memurlarının zorlaması halinde indirebileceğini söyledi. Adams daha sonra ayağa kalkarak, Rotch'a gayretleri için teşekkür etti ve toplantıya katılanların "ülkelerinin kurtuluşu için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını" söyledi (Schiff, 240).
Yaklaşık 15 dakika sonra, toplantı salonunun dışındaki karanlık sokaktan savaş naraları ve düdük sesleri duyuldu. Adams ve John Hancock'ın toplantının devam etmesi yönündeki çağrılarına rağmen kalabalık yavaş yavaş dışarıya sızmaya başladı. Ayrılanların bir kısmı sahil boyunca Griffin's Wharf'a doğru yürüdü; bu sırada Dartmouth'a, Doğu Hindistan Şirketi'nin çay taşıyan diğer iki gemisi olan Eleanor ve Beaver da katılmıştı. Tam bu sırada, bazıları Mohawk Yerli Amerikalıları gibi giyinmiş 30 ila 130 adam gemilere bindi. Toplanan kalabalığın gözü önünde, adamlar çay kasalarını güverteye sürüklediler, kırarak açtılar ve içindekileri Boston Limanı'na döktüler. Çok geçmeden 342 kasa da yok oldu; bu da yaklaşık 10.000 sterlin değerinde 92.000 pound çaya denk geliyordu. Kimse onları durduramadan, Boston Çay Partisi'nin failleri kalabalığın arasına karıştı.
Sonrası
Yaygın inanışın aksine, Samuel Adams muhtemelen çayın imhası için sinyal vermemişti. Lakin, Boston Çay Partisi'ni duyurmak ve müdafaa etmek için hemen harekete geçti ve bunun düşüncesiz bir kalabalığın işi olmadığını, siyasi bir protesto fiili olduğunu vurguladı. Protesto haberi yayıldıkça, birçok Vatansever lider kamuoyuna desteklerini açıkladı, ancak bazıları gizlice hususi mülklerin imha edilmesinden rahatsızdı. Boston Çay Partisi'nden sonraki aylarda benzer eylemler gerçekleştirildi. Doğu Hindistan Şirketi'nin çayını taşıyan yedinci gemi, Aralık 1773'te Massachusetts, Cape Cod'da karaya oturmuştu. Çayı vergilendirilip satılmıştı. Mart 1774'te, Hürriyet'in Oğulları bu çayın Boston'daki bir depoda tutulduğunu öğrendiler; depoya yine Mohawk kılığında saldırdılar ve bulabildikleri her şeyi yok ettiler. Ekim 1774'te, Maryland, Annapolis'teki koloniciler, Boston Çay Partisi'nden ilham alarak bir kargo gemisi olan Peggy Stewart'ı yaktılar.
Londra'da, Boston Çay Partisi haberi öfkeyle karşılandı; Daha önce kolonileri müdafaa etmiş olan Parlamento üyeleri bile Amerikalıların çok ileri gittiğine inanıyordu. Lord North, müstemleke meseleleri mevzubahis olduğunda genelde mutedil bir tavır sergilese de, Parlamento'nun Doğu Hindistan Şirketi'nin mallarının yok edilmesinin cezasız kalmasına izin veremeyeceğini düşünüyordu. 1774'ün başlarında Parlamento, kolonilerde "Katlanılmaz (Tahammül Edilemez) Yasalar" olarak bilinen bir dizi yasa çıkardı. Bu yasalar, Doğu Hindistan Şirketi'nin yok edilen çay için ödediği bütün para geri ödenene kadar Boston limanının kapatılmasını da ihtiva ediyordu. Tahammül Edilemez Yasalar öncelikle Boston'ı hedef alsa da, koloniler sathında büyük bir öfkeye yol açacak ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın direk sebeplerinden biri haline gelecekti.