
John Adams (1735-1826), Amerikan Devrimi'nin (1765-1789) önde gelen liderlerinden birisi ve daha sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk başkan yardımcısı (1789-1797) ve ikinci başkanı (1797-1801) olarak vazife yapan Amerikalı bir avukat, devlet adamı ve diplomattı. İstiklal çabalarına öncülük etmiş olması sayesinde Amerika Birleşik Devletleri'nin Kurucu Babalarından biri olarak kabul edilir.
Erken Hayat
John Adams, 30 Ekim 1735'te Massachusetts, Braintree'de doğdu. Babası John Adams Sr., 2.000 kişilik cemaatinde sevilen bir çiftçi, kunduracı, kilise diyakozu ve Braintree kasabasının seçmeniydi. Küçük John babasına büyük hayranlık duyuyordu ve daha sonra ona dair "bilgelik, dindarlık, iyilikseverlik ve hayırseverlik açısından... onun üstününü hiç tanımadım" (McCullough, 33) diye yazmıştı. John'un annesi Susanna Boylston Adams, New England'daki en önde gelen tıp ailelerinden birinden geliyordu; amcası Zabdiel Boylston, çiçek aşısı yapan ilk Amerikalı doktordu. John'un Peter ve Elihu adlı iki küçük erkek kardeşi vardı ve çocukluğunu "tekne yapıp yelken açarak... yüzerek, paten kayarak, uçurtma uçurarak ve bilye atarak... erkek ve kız çocukları arasında yorgan dikerek, eğlenerek ve dans ederek" geçirdi. Adams'ın daha sonra hatırlayacağı gibi, çocukluğu "bir peri masalı gibi geçti" (McCullough, 31).
1751'de, 16 yaşındayken, John Adams, oğlunun bir papaz olmasını ümit eden babasının teşvikiyle Harvard Koleji'ne kaydoldu. Yine de Adams, hukuk sahasında bir kariyere daha uygun olduğunu fark etti. 1755'te Harvard'dan mezun olduktan sonra, Worcester'daki en mühim avukatlardan biri olan James Putnam'ın yanında hukuk okurken geçimini sağlamak için Worcester, Massachusetts'te bir mektep hocası olarak işe girdi. 6 Kasım 1759'da baroya kabul edildi ve Braintree ve Boston'da avukatlık yapmaya başladı. İlk davasını teknik bir detay yüzünden kaybetti, bu da geçici olarak özgüvenini sarstı, ancak kendini hukuk çalışmalarına adamaya devam etti. 1762'de avukatlık mesleği hızla yaygınlaştı ve kısa zaman sonra kraliyet yargıçlarıyla birlikte Massachusetts mahkemelerinde dolaşmaya başladı.
1759'da Adams, çocukluğunda sık sık hasta olan utangaç, narin görünüşlü bir kız olan 15 yaşındaki Abigail Smith ile tanıştırıldı. İlk başlarda Adams, Abigail'e pek alaka göstermedi ve onun ve kız kardeşlerinin ne "sevgili, ne açık sözlü, ne de samimi" olduklarını yazdı (McCullough, 52). Ancak ikili, müteakip yıllarda kitaplara olan müşterek sevgileri sayesinde birbirlerine bağlanarak yakınlaştılar. 1761'de babasının ölümü üzerine Adams, dokuz dönüm arazi ve Braintree'de bir çiftlik evi miras aldı; Abigail ve kendisi 25 Ekim 1764'te evlendikten sonra orada yaşadı. Çiftin sonunda çocukluklarını atlatan dört çocuğu oldu: Abigail 'Nabby' Adams (1765-1813), John Quincy Adams (1767-1848), Charles Adams (1770-1800) ve Thomas Boylston Adams (1772-1832). Diğer kızı Susanna (d. 1768) ikinci yaş gününü göremeden öldü, çiftin son çocuğu Elizabeth ise 1777'de ölü doğdu.
Devrimci Avukat
1765'te, Parlamento'nun On Üç Koloni'ye Damga Yasası'nı koymayı planladığı haberi Boston'a ulaştı. Bu yasa bütün kağıt belgelere vergi koyacaktı. Adams'ın ikinci kuzeni Samuel Adams, Parlamento'nun Amerikalılara rızaları olmadan doğrudan vergi koyma teşebbüslerinin haraç köleliğine eşdeğer olduğunu müdafaa ederek siyasetin açık sözlü bir tenkitçisi oldu; "temsilsiz vergi olmaz" ifadesi, vergiye karşı çıkan Whig veya Patriot hareketi için bir savaş çığlığı haline geldi. John Adams da Damga Yasası'na açıkça karşı çıktı; başlangıçta açık sözlü kuzeninden daha az ünlü olmasına rağmen, Boston Gazette için Amerikalıların hak ve hürrriyetlerini İngiliz anayasa hukukunda sağlam bir şekilde yer aldığını ve göz ardı edilemeyeceğini savunduğu birkaç makale kaleme aldı. Aynı zamanlarda, Braintree sakinleri adına Massachusetts Umumi Mahkemesi'ne gönderilen bir mektup olan Braintree Talimatları'nı yazdı; Adams bu mektupta "hiçbir hür vatandaşın kendi rızası olmadan hiçbir vergiye tabi tutulmaması gerektiğini" ilan etti (McCullough, 61). Parlamento 1766'da Damga Vergisi Kanunu'nu yürürlükten kaldırdı ve Boston'daki gerginlikler azaldı; ta ki Parlamento'nun Townshend Yasaları'nda bir dizi doğrudan vergi daha tatbikata koyduğu ertesi yıla kadar.
1768'de, zengin Bostonlu tüccar John Hancock'a ait bir sloop olan Liberty, kaçak mal taşıdığı bahanesiyle İngiliz gümrük memurlarınca ele geçirildi. Boston'un en mühim avukatlarından biri haline gelen Adams, Liberty Hadisesi'nin tetiklediği İngiliz aleyhtarı isyanlara rıza göstermese de Hancock'u mahkemede başarıyla müdafaa etti. Bu isyanlar, Parlamento'nun nizamı sağlamak için Boston'a asker göndermesine sebep oldu; bu hareket şehirdeki gerginliği daha da artırdı. 5 Mart 1770'te dokuz İngiliz askeri, kolonicilerden oluşan bir kalabalığa ateş açarak beş kişiyi öldürdü. Yüzbaşı Thomas Preston kumandasındaki askerler hızla tutuklandı. Boston Katliamı koloniler sathında hiddetli bir öfkeyle karşılanırken, Adams askerleri mahkemede müdafaayı kabul etti; Parlamento'nun politikalarına karşı muhalif biriydi, ama herkesin adil yargılanma hakkı olduğuna inanıyordu.
İlkin 24 Ekim 1770'te başlayan bir haftalık davada Yüzbaşı Preston'ı müdafaa etti. Preston, Adams'ın jüriyi, adamlara ateş etmelerini emrettiğine dair yeterli delil olmadığına ikna etmesinin ardından beraat etti. Aralık ayında Adams, diğer sekiz askeri savundu ve kalabalığın kendilerine kartopu ve buz parçaları atmaya başladığını ve ölümlerini istediğini iddia ederek saldırıya uğradıklarını söyledi. Adams, Bostonlu arkadaşlarını suçlamaktan kurtarmak için kalabalığın "molattoe, İrlandalı Teagues ve Jack Tars'tan (yani denizcilerden)" oluştuğunu ve bunların hepsinin yabancı olarak kabul edildiğini müdafaa etti (Zabin, 216). Adams, "Hakikatler inatçı şeylerdir," neticesine vardı, "ve isteklerimiz, temayüllerimiz veya tutkularımızın hükümleri ne olursa olsun, hakikat ve delillerin vaziyetini değiştiremezler" (McCullough, 68). İki saatlik bir müzakerenin ardından altı asker beraat etti, ikisi ise parmaklarının damgalanması gibi nispeten hafif bir ceza verilerek adam öldürme suçundan suçlu bulundu. Bu, Adams'ın bir avukat olarak en büyük muvaffakiyetiydi.
Kıta Kongresi
Boston Katliamı'ndan sonra, Büyük Britanya ile koloniler arasındaki münasebetler kötüleşmeye devam etti. Boston Çay Partisi'ne (16 Aralık 1773) cevaben Parlamento, Boston limanını ticarete kapatan ve Massachusetts'teki temsili hükümeti askıya alan sözde Dayanılmaz Yasalar'ı geçirdi. Adams, Eylül 1774'te Philadelphia'daki Dayanılmaz Yasalar'ı kınayan ve krala bunların yürürlükten kaldırılması için maruzat veren Birinci Kıta Kongresi'ne katıldı. Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın ilk kurşunları Lexington ve Concord Muharebeleri'nde (19 Nisan 1775) atıldıktan sonra Adams, bu defa isyan eden kolonilerin savaş zamanı hükümeti olan İkinci Kıta Kongresi'ne delege olarak bir kere daha Philadelphia'ya gitti.
Adams, Kıta Kongresi'nde hızla bir lider olarak öne çıktı. 14 Haziran 1775'te George Washington'ı yeni kurulan Kıta Ordusu'na kumanda etmesi namzet aday gösteren oydu ki bu vazifenin kendisine verilmesini isteyen Hancock'un büyük üzüntüsüne sebep oldu. 1776'nın başlarında, harp tırmanmaya devam ederken, Adams Büyük Britanya ile mutabakatın artık mümkün olmadığını fark etti ve bağımsızlığın önde gelen savunucularından biri oldu. Kuzeni Samuel ve müttefiki Virginia'lı Richard Henry Lee ile birlikte Kongre içinde istiklal çabalarına öncülük etti ve koloniler ile Britanya arasında resmi bir ayrılık teklif eden Lee Kararı'nın önsözünü hazırladı. Kongre delegeleri karar üzerinde oylamaya hazırlanırken, Adams oylamanın kabul edilmesi halinde bir İstiklal Beyannamesi taslağı hazırlamak üzere Beşli Komite'yi (kendisi, Benjamin Franklin, Thomas Jefferson, Roger Sherman ve Robert R. Livingston) bir araya getirdi. 2 Temmuz 1776'da Kongre istiklal lehinde rey kullandı ve Beyanname iki gün sonra kabul edildi.
Adams, Kongre'deki iki yılı boyunca 90 komitede vazife aldı ve bunların 25'ine riyaset etti. Savaş Kurulu reisi olarak, Kıta Ordusu subaylarıyla yakın bir şekilde çalıştı ve Kıta Donanması'nın kuruluşuna nezaret etti; Umumiyetle günde 18 saat çalıştığı için tek kişilik bir savaş departmanı olarak anılıyordu. Temmuz 1776'da Fransa ile bir ittifak antlaşmasının temellerini atan Antlaşmalar Planı'nı hazırladı ve Washington'ın Long Island Muharebesi'ndeki mağlubiyetini müteakip (27 Ağustos 1776), İngiliz Amiral Lord Richard Howe ile barışı görüşmek üzere üç komisyon azasından biri olarak seçildi. Neticede ortaya çıkan Staten Island Barış Konferansı, Amerikalılar istiklallerini geri çekmeyi reddettikleri için hızla dağıldı. 27 Kasım 1777'de Adams, Fransa'ya komisyon azası olarak hizmet etmeyi kabul etti ve Benjamin Franklin ve Arthur Lee'nin bir ittifak müzakeresinde yardımcı olmak üzere Paris'e gönderildi.
Diplomat
12 Şubat 1778'de Adams, on yaşındaki oğlu John Quincy eşliğinde Boston firkateyniyle Paris'e doğru yola çıktı. Nisan ayında Paris'e vardığında, İttifak Antlaşması'nın çoktan imzalandığını öğrendi. Adams, diğer komisyon azalarından etkilenmemişti; Arthur Lee'yi her yerde casus gören paranoyak bir alaycı olarak görüyordu, Franklin ise Fransızları memnun etmek için fazlasıyla hevesli, yorgun ve yaşlı bir adamdı. Kongre, Franklin'i Versay Sarayı'nın tek yetkili temsilcisi olarak tayin edene değin Eylül 1778'e kadar Fransa'da vazifesine devam etti. Kongre'nin talimatları Adams'tan bahsetmeyi ihmal etti ve bu da onu hayal kırıklığına uğramış ve yeterince takdir edilmemiş hissettirdi. Braintree'ye dönmeye karar verdi ve 2 Ağustos 1779'da vardı.
Adams, eyaletin anayasasını hazırlamaya yardımcı olmak için Massachusetts'te yeterince uzun zaman kaldı ve bu anayasa kısa sürede diğer eyaletler için model oldu. Kasım 1779'da, İngiltere ile sulh ve ticaret antlaşması müzakere etmekle vazifelendirilerek Avrupa'ya geri gönderildi. Yolculuk esnasında gemisi su aldı ve İspanya'nın Ferrol limanına yanaşmaya mecbur kaldı; Adams, geminin tamir edilmesini beklemek yerine katırla karadan yolculuk yaptı, Pireneleri geçti ve Ocak 1780'de Paris'e vardı. Sonraki altı ayı Fransız sarayında geçirdi ve Fransa'nın Amerikan ittifakına olan inancını yavaş yavaş kaybettiğini ve gelecekteki yardımlarda daha az istekli olabileceğini yavaş yavaş fark etti. Amerika Birleşik Devletleri'nin Fransız yardımına olan bağımlılığını azaltmak için Adams, Hollanda Cumhuriyeti'nden destek almaya çalışmak üzere Amsterdam'a seyahat etme vazifesini uhdesine aldı.
Bu kolay bir iş olmayacaktı; Hollandalılar Birleşik Devletler'i tanıyarak İngilizlerin öfkesini kışkırtmaktan korkuyorlardı. Adams bir sonraki yılı destek için lobi yaparak geçirdi ve Nisan 1781'de Hollanda ittifakı için tutkulu bir yalvarışta bulunduğu 16 sayfalık bir anma yazısı neşretti. Sıtma veya tifüs olabilecek bir hastalığa yakalanarak tehlikeli bir şekilde hastalandı ama kısa zamanda iyileşti. Kasım 1781'de, Washington'ın Yorktown Kuşatması'ndaki zaferinin haberi Amsterdam'a ulaştı (28 Eylül - 19 Ekim 1781); Adams bu ivmeyi değerlendirerek Hollandalıların anma yazısına cevap vermesini talep etti. Lahey, Nisan 1782'de Birleşik Devletler'in istiklalini tanıdı ve Adam'ın Hollandalı bankacılardan 5 milyon guldenlik bir kredi almasını sağladı. Abigail'e yazdığı mektupta, "Hayatımın tek eylemi bu olsaydı," dedi, "iyi harcanmış olurdu" (McCullough, 272). Ancak eylemi henüz bitmemişti. Ekim 1782'de Paris'e dönerek Franklin, John Jay ve Henry Laurens ile Britanya'yla sulh müzakereleri için katıldı. Neticede ortaya çıkan 1783 Paris Antlaşması Birleşik Devletler için oldukça elverişliydi ve sekiz yıllık mücadelenin ardından savaşı sona erdirdi.
1785'te Adams, Büyük Britanya'ya ilk Amerikan elçisi olarak Londra'ya gönderildi. 1 Haziran'da, Büyük Britanya Kralı III. George (hükümdarlık zamanı 1760-1820) ile ilk görüşmesini gerçekleştirdi ve bu görüşmede, "bir okyanus tarafından ayrılmış ve farklı hükümetler altında olsalar da aynı dili, benzer bir dini ve akraba kanını paylaşan" insanlar arasında iyi niyeti yeniden tesis etme ümidini dile getirdi (McCullough, 336). Kral ise, ayrılığa rıza gösteren son kişi olmasına rağmen, artık "Amerika Birleşik Devletleri'nin dostluğuyla tanışan ilk kişi" olacağını söyledi (ibid). Adams, müteakip üç yıl boyunca Londra'da kaldı. Abigail de ona katıldı ve sık sık Fransa'ya elçi olarak hizmet eden Thomas Jefferson tarafından ziyaret edildi. Bu devirde Adams ve Jefferson yakın bir dostluk kurdu. 1780'lerin sonlarında Adams, memleketinden gelen huzur bozucu havadisler yüzünden rahatsız olmaya başlamıştı - Shays' İsyanı (1786-87) Massachusetts'te patlak vermişti, ülke ise zayıf Konfederasyon Maddeleri yüzünden bir kriz yaşıyordu. 1788'de elçiliğinden istifa etti ve memleketine doğru yelken açtı.
Başkan Yardımcılığı
Adams, yeni Birleşik Devletler Anayasası'nın gerekli dokuz eyalet tarafından tasdik edildiği sıralarda, Haziran 1788'de Massachusetts'e döndü. Kısa bir müddet sonra, George Washington oybirliğiyle Birleşik Devletler'in ilk başkanı seçildi; Washington Virginialı olduğundan, bir Kuzeylinin başkan yardımcısı olarak vazife yapması uygun görüldü ve bu da Adams'ın seçilmesine yol açtı. Adams, 21 Nisan 1789'da New York'a geldi ve yeni vazifelerinin neleri ihtiva edeceğini pek bilmiyordu; esasen, başkan yardımcısının Anayasa'da açıkça belirtilen tek rolü, Senato'ya başkanlık etmek ve gerekirse orada eşitliği bozan oy kullanmaktı.
Adams, kendini Washington İdaresi'nin resmi politikalarının çoğunu desteklerken buldu, lakin kabine toplantılarına nadiren katıldı ve sık sık kendisine danışılmadı; Adams daha sonra başkan yardımcılığı için "insanın icat ettiği en önemsiz makam" (Britannica) diyecekti. Mamafih, Alexander Hamilton liderliği etrafında toplanan büyüyen Federalist Parti'nin güçlü bir destekçisiydi; Federalistler güçlü bir merkezi hükümete inanıyorlardı. Washington 1796'da üçüncü dönem için namzet olmayı reddettiğinde, Adams bir Federalist olarak namzet oldu. Başkanlığı 71-68 seçim oyu farkıyla kazandı; günün protokolüne göre, ikinci olan Jefferson başkan yardımcısı oldu.
Başkanlık
Adams, 4 Mart 1797'de yemin ederek vazifeye başladı. Meselesiz bir geçiş sağlamak için Adams, Washington'ın kabinesinin çoğunu elinde tutmaya karar verdi; birçok akademisyen bunu bir hata olarak görmekte çünkü kabine Adams'tan çok Hamilton'a sadıktı. Başkanlığının büyük kısmı devam eden Fransız Devrim Savaşları'ndan etkilendi. Adams ve Federalistler, Washington İdaresi'nin tarafsızlık politikasını sürdürmeyi umuyorlardı; rakip Demokrat-Cumhuriyetçi Parti (Başkan Yardımcısı Jefferson tarafından yönetiliyordu) ise Britanya'ya karşı Devrimci Fransa'yı desteklemek istiyordu. Fransız-Amerikan münasebetleri süratle kötüleşirken, Adams Temmuz 1797'de Paris'e bir komisyon gönderdi ve Fransızların müzakerelerin ön şartı olarak rüşvet talep ettiğini gördü (XYZ Hadisesi). Hakarete uğrayan Adams, komisyonu geri çağırdı ve bir deniz programı başlattı.
Fransa ile artan gerginlikler, Adams'ın 1798'de kariyerinin en düşük noktalarından biri olarak kabul edilen Yabancı ve İsyan Yasaları'nı geçirmesine yol açtı. Yasalar, başkanın ABD'de ikamet eden vatandaş olmayanları tutuklamasına veya sınır dışı etmesine ve federal hükümet hakkında "yanlış, skandal ve kötü niyetli" olduğu düşünülen materyal neşreden gazete editörlerini suçlamasına izin veriyordu. Bu, Demokrat-Cumhuriyetçileri öfkelendirdi ve iğrendirdi, Jefferson yasaları anayasaya aykırı olarak kınadı. Mayıs 1798'de bir Fransız korsanı, Quasi-War (1798-1800) adı verilen ilan edilmemiş bir deniz çatışmasını tetikleyen bir Amerikan ticaret gemisini ele geçirdi. Napolyon'un iktidara gelmesinden kısa bir zaman sonra sona eren çatışma, iki ülke arasındaki 1778 İttifak Antlaşması'nı geçersiz kıldı. 1800'de yapılan barış anlaşması, partinin Hamilton kanadının Devrimci Fransa'yı hala bir tehdit olarak görmesi yüzünden Federalistler arasında bir anlaşmazlığa neden oldu.
Haziran 1800'de Adams, hükümet merkezini Potomac Nehri üzerine inşa edilen yeni federal şehir olan Washington, D.C.'ye taşıdı. Bu noktada Adams, bir kere daha Jefferson'a karşı yeniden seçilmek için yarışıyordu. Siyasi partiler arasındaki gerginlik tırmanıyordu ve namzetler birbirlerine karşı şahsi hakaretler savurmaya kadar inmişti; Adams ile Jefferson arasındaki bir zamanlar yakın olan dostluk on yıldan fazla bir süre boyunca tamir edilemeyecek şekilde yıkılmıştı. Ancak Federalist Parti içindeki anlaşmazlık ve Aaron Burr'un siyasi manevraları, Adams'ın zaferine mal oldu. Adams, vazifeden ayrılmadan önceki son haftalarında yargıya birkaç tayin gerçekleştirdi ve John Marshall'ı Amerika Birleşik Devletleri Baş Hakimi olarak tayin etti. Ekseriyeti Federalist olan bu sözde 'gece yarısı yargıçları', Demokrat-Cumhuriyetçilerin federal hükümet üzerinde tam kontrole sahip olmayacağını garanti ettiler. Adams, tek dönem vazife yaptıktan sonra 4 Mart 1801'de vazifesinden ayrıldı ve Massachusetts, Quincy'deki çiftliğine çekildi (Braintree, 1792'de Quincy'nin bir belediyesi olmuştu).
Sonraki Yıllar
Washington, D.C.'den ayrıldıktan sonra Adams, mevcut idareyi tenkit etmenin kendisine düşmediğine inanarak kamu işleri hakkında yorum yapmaktan büyük ölçüde kaçındı. John Quincy'nin 1803'te Senato'ya seçilmesini kutladı ve oğlunun 1808'de Federalist Parti'den ayrılması üzerine onu destekledi. Adams, Jefferson riyaseti bıraktıktan sonra daha fazla sesini yükseltti ve İngiltere'ye karşı 1812 Savaşı'na desteğini dile getirdi. Adams, 1812'de Jefferson'la barıştı ve ikili, sonraki on yılda 158 mektup göndererek ateşli bir yazışma başlattı. Ağustos 1813'te, Adams'ın en büyük kızı Nabby, üç yıllık bir meme kanseri mücadelesinin ardından öldüğünde trajedi yaşandı. Beş yıl sonra Abigail Adams tifodan öldü.
Adams, 1824'teki heyecan verici, dörtlü başkanlık seçiminden sonra John Quincy'nin riyasete seçildiğini görecek kadar uzun yaşadı. Adams oğlunun zaferini kutlasa da, tebriklerini iletmek için gelenlere, "riyaset makamını elinde bulunduran hiçbir adam, bu makamı elde eden bir arkadaşını tebrik etmez" dedi (McCullough, 639). 4 Temmuz 1826'da, istiklalin 50. sene-i devriyesinde, John Adams, dışarıda şiddetli bir fırtına varken Quincy'deki evinde öldü. 90 yaşındaydı. Jefferson aynı gün, sadece birkaç saat önce ölmüştü ve ikisinin de ölümü, kurmalarına yardımcı oldukları millet tarafından matem ile anıldı.