Rodos Heykeli

Tanım

Mark Cartwright
tarafından yazıldı, Şüheda Bulut tarafından çevrildi
tarihinde yayınlandı
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, Alman, İspanyolca
Makaleyi Yazdır PDF
Ancient Rhodes by Frantisek Kupka (by Tony Hisgett, CC BY-NC-SA)
Frantisek Kupka'dan Antik Rodos
Tony Hisgett (CC BY-NC-SA)

Rodos Heykeli, yaklaşık MÖ 280 civarında şehrin limanı yanında duran, güneş tanrısı Helios’un 33 metre yüksekliğindeki devasa bronz heykeliydi. O dönemde Rodos, antik Akdeniz’in en önemli ticaret limanlarından biri olup, bu heykel Antik Dünyanın Yedi Harikasından biri olarak kabul edilirdi.

Yerel heykeltıraş Chares tarafından bronz levhalar kullanılarak yapılmış olan heykel, kısa sürede çağdaş seyahat yazarlarının mutlaka görülmesi gereken yerler listesinde yer aldı. Ne yazık ki, dev Helios uzun ömürlü olmadı; MÖ 228 veya 226 yılında meydana gelen bir depremle yıkıldı ve devasa parçaları yaklaşık bin yıl boyunca Rodos limanında birikti. 7. yüzyıl ortalarında ise hurda olarak eritildi.

Helios ve Rodos

Helios, Güneş tanrısıydı ve Titanlar Hyperion ile Theia’nın çocuğuydu. Yunanistan genelinde yaygın bir kültün konusu olmamakla birlikte, Platon Şölen (Symposium) ve diğer eserlerinde, Sokrates de dahil olmak üzere pek çok kişinin her gün Güneş’i selamlayıp dua ettiğini aktarır. Helios’un özellikle tapıldığı bir yer, Doğu Akdeniz’deki Yunanistan’ın On İki Adalar (Dodecanese) grubundaki en büyük ada olan Rodos’tu. Orada Helios, en önemli tanrı olarak kabul edilir, koruyucu tanrılarıydı ve ada dinî takvimindeki en önemli etkinlik olan Halieia festivaliyle onurlandırılırdı. Bu festival, antik Olimpiyat Oyunları’na çok benzeyen Pan-Helenik bir oyun niteliğindeydi. Hatta adanın kuruluş mitolojisinde, adının kendisi, Helios’un yedi oğlu olan perisi Rhodos’tan gelir. Helenistik dönemde (MÖ 4. ila 1. yüzyıl), Helios ve tanrı Apollon neredeyse eşanlamlı hale gelmişti.

Koruyucu tanrıları Helİos onuruna yapılan devasa heykel, Rodos adasının zorlu mücadeleyle kazandığı özgürlüğünü kutluyordu.

Beş limanı bulunan Rodos kenti, aynı adı taşıyan adada, Büyük İskender’in halefleri döneminde, özellikle Doğu’da giderek daha fazla şehrin kurulmasıyla, Akdeniz’deki Helenistik egemenlik altında ticaretten zenginleşmek için ideal bir konumdaydı. Adanın zenginliği ve ticaret yolları üzerindeki stratejik konumu, hırslı yabancı yöneticilerin dikkatinden kaçmadı. Makedonya ve kuzey Yunanistan’ı kontrol eden Büyük İskender’in haleflerinden biri olan I. Antigonos (yaklaşık MÖ 382 - 301), bunlardan biriydi ve oğlu Makedonya Kralı I. Demetrius’u (yaklaşık MÖ 336 - 282) MÖ 305-304 yıllarında Rodos’a saldırması için gönderdi. Adanın, Antigonos’un rakibi Mısır’daki I. Ptolemaios (yaklaşık MÖ 366 - 282) ile yeni kurduğu ittifak da Rodos’a saldırmak ve güçlü donanmasını etkisiz hale getirmek için başka bir sebepti.

Helios Relief, Troy
Helios Kabartması, Troy
Carole Raddato (CC BY-SA)

12 ay süren bir kuşatmanın ardından, Rodoslular ve onların sağlam savunma sistemleri direnerek ayakta kaldı; Demetrius bir ateşkes müzakere etti ve kuşatmayı bıraktı. Makedon prensi bu olaydan “Şehir Kuşatmacısı” (Poliorketes) lakabıyla ayrıldı, ancak başka pek bir kazanımı olmadı. Demetrius, 36,5 metre (120 fit) yüksekliğinde bir kule de dahil olmak üzere birçok kuşatma makinesi malzemesini geride bıraktı; Rodoslular ise bunları satıp iyi bir kâr elde ettiler. Zaten ticaret üzerindeki kazançlı kontrolleri sayesinde bolca parası olan şehir-devlet (polis), bu beklenmedik geliri koruyucu tanrıları onuruna yapılacak devasa bir heykele harcamaktan daha iyi bir yol bulamadı. Bu hamle, adanın zor kazanılmış özgürlüğünü kutladı ve belki de 4. yüzyıl MÖ’de adanın yaşadığı iyi dönemlerin devamını simgeledi.

Rodos Heykeli

Dev Helios’u heykel yapmak gibi zorlu görevi üstlenen kişi, Rodos’taki Lindos şehrinden Chares’ti. Proje yaklaşık MÖ 280 civarında tamamlandı ve 1. yüzyıl MS Roma yazarı Yaşlı Plinius'un belirttiği gibi, heykelin yapımı 300 talent tutmuş ve bronz figür en az 12 yıl sürmüştü. Heykel yaklaşık 70 arşın ya da 33 metre (108 fit) yüksekliğindeydi. Bronz dış kabuğun, muhtemelen levhalar halinde yapılıp yerinde monte edildiği ve iç yapının demir desteklerle güçlendirildiği, bazı parçaların ise heykelin dengesini artırmak için taşlarla ağırlıklandırıldığı tahmin edilmektedir.

Strabon’a göre, Rodos Heykelİ dİzlerİnden kırılarak parçalandı ve yüzyıllarca Rodos lİmanında terk edİlmİş bİr halde yattı.

Helios genellikle sanat eserlerinde, gökyüzünde arabasını sürerken etrafında güneş ışınlarından oluşan bir hale ile tasvir edilip, güneşi ardında sürükleyen bir araba sürücüsü olarak betimlenirken, Rodoslular dev heykelleri için muhtemelen daha heybetli, heykelsi bir temsil tercih etmişlerdir. Ancak antik dönemin birçok ünlü heykelinin aksine, Rodos Heykeli’nin diğer antik sanat formlarında detaylı şekilde neye benzediğini gösteren hiçbir tasvir ya da ölçekli model günümüze ulaşmamıştır. Eğer Rodos’un Helenistik döneme ait gümüş sikkelerindeki Helios betimlemeleri dikkate alınırsa, heykelin tanrının alışılmış sivri güneş ışınları taçlı görünümüne sahip olduğu tahmin edilebilir. Rodos’taki bir tapınağa ait bir taş üzerindeki Helios rölyefi, tanrının bir eliyle gözlerini gölgede tuttuğunu gösterir; ancak bunun Rodos Heykeli’nin duruşunu yansıtıp yansıtmadığı bilinmemektedir. Benzer şekilde, heykelin ABD Özgürlük Heykeli gibi bir meşale tuttuğu yaygın inanışı, daha sonraki bir Rodoslu şiirin yanlış okunmasına dayanır ve bu nedenle heykelin orijinal kaide yazıtındaki mecazi ışık ifadesi gerçek bir ışıkla karıştırılmıştır.

Heykelin kaidesinde, eski şiir derlemesi Palatine Antolojisi’nde (VI.171) korunmuş şu yazıt yer almaktaydı:

Sana, Helios, evet sana, Dorların Rodos halkı,
Savaşın bronz dalgasını dindirdikten sonra,
Bu devasa heykeli göğe yükseltti,
Ve düşmandan kazanılan ganimetlerle ülkelerini taçlandırdı.
Sadece denizlerde değil, karada da
Kısıtlanmamış özgürlüğün parlak ışığını yücelttiler.

(Romer, 40’dan alıntı)

Heykelin tam konumu bilinmemektedir çünkü antik yazarların hiçbiri bu konuda bilgi vermemiştir; ancak limanın doğu tarafı en muhtemel yerdir. Kesinlikle, Ostia gibi daha sonraki Roma limanlarında bulunan heykeller, Rodos’taki büyük örneği taklit etmiş olabilirler. Mandraki liman mendireğinde, aynı azize adanmış daha önceki bir kilisenin üzerine inşa edilen Saint Nicholas Ortaçağ kalesi hâlâ ayaktadır. Pagan anıt alanları, yeni düzenin güçlü bir simgesi olarak Hristiyanlar tarafından sıkça yeniden kullanılmıştır ve Ortaçağ’da Rodos Heykeli’nin kırık ayaklarının burada durduğuna dair bir gelenek vardı. Daha somut delil, aslında kumtaşından oluşan büyük bir kesilmiş blok çemberidir; bu, heykelin kaidesinin temeli olarak hizmet etmiş olabilir. Ayrıca, 3. yüzyıl MÖ’ne tarihlenen, kalelerin duvarlarında rastgele kullanılan ince, hafif eğimli mermer bloklar ve heykelin içindeki ağırlıkların parçası olabilecek garip şekilli taşlar da bulunmaktadır. İkinci olası konum, yüksek şehir merkezindedir; burada, yazıtlar ve uygun taş işçiliği parçalarına dayanarak Helios’a adanmış bir kutsal alan bulunmaktaydı. Yunanlar genellikle tanrılarının heykellerini, adandıkları kutsal alanın içinde ya da hemen yanında konumlandırırlardı, ancak kapsamlı arkeolojik kazılara rağmen burada heykelle ilgili herhangi bir iz bulunamamıştır. Son olarak, Ortaçağ’da sıkça tekrar edilen çizimlerle yayılan bir gelenek, dev heykelin askeri limanın girişinde ayaklarını iki yana açmış halde durduğunu söyler; fakat böyle bir pozisyon için gerekli boyutlar ve gemilerin altından geçebilmesi gerçeği, bu ihtimali oldukça düşük yapar ve heykelin boyutlarına dair tüm antik kaynaklarla da çelişir.

O halde Rodos Heykeli hakkında kesin olarak söylenebilecek tek şey, onun devasa olduğu ve bu özelliğin Helenistik heykel ve sanatın genelinde belirgin bir nitelik olduğudur. Tarihçi P. Jordan bunu şöyle özetler:

Rodos’un güneş tanrısı heykeli, gösterişiyle, devasa boyutlarıyla, iddiasıyla, ticari başarısını sergilemesiyle ve hatta görünüşte dini bir anıt olmasına rağmen belirli bir insan formunu yüceltilmesiyle saf Helenizmin bir örneğiydi. (33)

Helenistik Çağ gibi, heykelin hayatı da kısa sürdü. Kendi büyüklüğünün kurbanı olan heykel, tıpkı Büyük İskender’in imparatorluğu gibi, parçalara ayrılıp sonraki kültürler tarafından didik didik edildi. Eğer bir sanat eseri bir kültürü yansıtıyorsa, o kesinlikle Rodos Heykeli ve onun talihsiz kaderiydi.

The Seven Wonders of the Ancient World
Antik Dünyanın Yedi Harikası
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Yedi Harikalar

Antik dünyanın bazı anıtları, güzellikleri, sanatsal ve mimari iddiaları ve muazzam boyutlarıyla, uzaklardan gelen ziyaretçileri o kadar etkiledi ki, bu eserlerin ünü antik gezginler ve hacılar için mutlaka görülmesi gereken (themata) yerler haline geldi. Bu tür yedi anıt, Herodot, Kireneli Kallimakhos, Sidonlu Antipater ve Bizanslı Philo gibi antik yazarların antik dünyanın en muhteşem görünümlerinin kısa listelerini derlemesiyle orijinal 'yapılacaklar listesi' oldu. Rodos Heykeli, cesur büyüklüğü nedeniyle Yedi Harika listesine girdi. Önceleri, Yunanlılar 'kolos' terimini herhangi bir boyuttaki heykel için kullanırken, artık Helios’un devasa figürü sayesinde bu terim sadece çok büyük heykeller için kullanılmaya başlandı.

Rodos Heykeli, adadaki birçok yapıyla birlikte, MÖ 228 veya 226 yılında meydana gelen bir depremle yıkıldı. Yunan coğrafyacı ve yazar Strabon (MÖ yaklaşık 64 - MS 24), coğrafya eseri Geography’de (14.2.5) heykelin dizlerinden kırıldığını ve ardından yerel halkın büyük Delfi kahininin “heykele dokunmanın şehre uğursuzluk getireceği” kehanetine inandığı için uzun süre dokunulmadan yıkık halde kaldığını belirtir. Yaşlı Plinius ise parçalanmış olmasına rağmen Rodos Heykeli’nin heybetli görünümü hakkında şu gözlemleri yapmıştır:

Bu heykel, dikildikten elli altı yıl sonra bir depremle devrildi; ancak yattığı halde bile hayranlık ve şaşkınlık uyandırmaktadır. Çok az kişi başparmağını kollarıyla kavrayabilir ve parmakları çoğu heykelden daha büyüktür. Kollarının kırıldığı yerlerde iç kısımlarda büyük boşluklar görülür. Heykeli dikilirken sanatçının onu sabitlemek için kullandığı büyük kaya kütleleri de içinde görülebilir. (Doğa Tarihi, 34.18.41)

Yaklaşık 654 yılında, Bizans tarihçisi Theophanes’e (yaklaşık 758 - yaklaşık 817) göre, Rodos Umayyad Halifeliği’nin Müslümanları tarafından işgal edildiğinde, Yukarı Mezopotamya’daki Edessa şehrinden bir Yahudi tüccar, Rodos Heykeli’nin bronz enkazını eritmek ve metali yeniden kullanmak üzere satın aldı ve bunu Doğu’ya taşımak için 900 deve kullandı.

Çevirmen Hakkında

Şüheda Bulut
Merhaba! Tarihe meraklı, çeviri üzerine eğitim alan ve sürekli gelişime inanan biriyim. Yeniliklere açık yapım sayesinde farklı alanlarda kendimi geliştirmeyi ve uluslararası düzeyde deneyim kazanmayı hedefliyorum.

Yazar Hakkında

Mark Cartwright
Mark, tam zamanlı bir yazar, araştırmacı, tarihçi ve editördür. Özel ilgi alanları arasında sanat, mimari ve bütün medeniyetlerin paylaştıkları düşünceleri keşfetmek yer alır. Siyaset Felsefesi alanında Yüksek Lisanas derecesini almış ve WHE Yayıncılık Direktörüdür.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Cartwright, M. (2018, Temmuz 25). Rodos Heykeli [Colossus of Rhodes]. (Ş. Bulut, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-17170/rodos-heykeli/

Chicago Formatı

Cartwright, Mark. "Rodos Heykeli." tarafından çevrildi Şüheda Bulut. World History Encyclopedia. Son güncelleme Temmuz 25, 2018. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-17170/rodos-heykeli/.

MLA Formatı

Cartwright, Mark. "Rodos Heykeli." tarafından çevrildi Şüheda Bulut. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 25 Tem 2018, https://www.worldhistory.org/Colossus_of_Rhodes/. İnternet. 22 Tem 2025.