Bütün Romanov ailesinin vahşice katledilmesi, Rus İmparatorluğu'nun gittikçe otokratikleşen Çar II.Nikolay (hükmü 1894-1917) yönetimine karşı birikmiş derin memnuniyetsizliğinden kaynaklanmaktaydı. Birinci Dünya Savaşı (1914-18) felaketinin ve çarın 1917'de kaçırılmasının ardından Bolşevik güçleri yönetimi ele geçirmişti. Yeni Sovyet Rusya anında ülkeyi çalkalayan bir iç savaşla karşılaşmış, monarşi partizanları çarın, karısının ve beş çocuklarının alıkonulduğu Ekaterinaburg (Yekaterinburg) civarlarına konuşlanmışken Bolşevik lideri Vladimir Lenin (1870-1924) ailenin infazını emretmişti. 17 Temmuz 1918 yılında yedi monarşi üyesi vuruldu ve bedenleri gizlice defnedildi. DNA testlerinin sonucunda imparatorluk ailesinin yedi üyesinin de vefatı doğrulandı.
İstenmeyen Çar
1894 yılından itibaren Çar II.Nikolay Rus İmparatorluğu'nun tek lideri olarak ülkeyi yönettii. Ekonomik problemler, sosyal hayattaki değişiklikler ve toprakların yetersizliğine sebep olan popülasyondaki ciddi artış belirli grupları reformlar talep etmeye teşvik etti. 1905 Rusya Devrimi sonucunda çar neredeyse tahttan indirilecekti. 1905 yılındaki Kanlı Pazar olayındaki protestocuların kanlı katliamı devlet çapında grevlere ve protestolara sebep oldu, Rus toplumunun bütün kesimleri bu olaydan etkilendi. Çarın politik reformlar için içten gelmeyen çabası olan yeni bir temsili hükümet, seçtiği gerici bakanlar ve başbakan Pyotr Stolypin'e (1862-1911) ait sosyal, ekonomik ve toprak reformlarını kapsayan Stolypin Reformları'nın gözle görülür başarısızlığı Rusya'nın otokratik yönetiminin altındaki devrimci duyguların bastırılması için yetersiz kaldı. 1911'de Stolypin'e gerçekleştirilmiş olanı da kapsayan çeşitli suikastler ve Menşevikler ile Bolşevikler gibi Komünist grupların aktivist hareketleri Rus politikasının en ön planında değişim duygusunun yer almasının göstergesi oldu. II.Nikolay'a yönetilmiş bir diğer eleştirinin kökeni de kendini kutsal ilan etmiş Grigori Rasputin'in (1869-1916) sarayda yer aldığı rol ve bu Sibiryalı köylünün imparatorluk ailesinin üzerindeki gücü hususundaydı.
Rus köylüleri çarın kutsallığını hala kabul etmekle beraber, Birinci Dünya Savaşı'na (1914-18) imparatorluğun da katılması II.Nikolay için bir fekalet oldu ve devrimciler için bardağı taşıran son damlaydı. Rus-Japon Savaşı (1904-5) zamanında gerçekleşen utanç verici yenilgide de görüldüğü gibi Nikolay bir kez daha askeri başarısızlık gösterdi, ki esasında bu savaşa da katılmaya gönüllü değildi. Nikolay'ın Eylül 1915 yılında başkomutan olarak kendini ataması onun Rusya'nın askeri başarısızlığıyla özdeşleşmesine de sebep olmuştu. Bu başarısızlıklar arasında savaş meydanındaki vahim yenilgiler, lojistiksel açıdan yetersizlikler ve 2 milyondan fazla Rus askerinin ölümü mevcuttu. Birinci Dünya Savaşı aynı zamanda Rus tarım sektörüne ve ekonomisine de daha fazla darbeye sebep olmuştu.
Bu kargaşanın en nihai sonucu 1917 Rusya Devrimi oldu (aslında iki devrimdi), Petrograd (Saint Petersburg) ilinde Mart 1917'de ekmek kıtlığı karşısında gerçekleşen protestolar alevlenerek Petrograd garnizonunun da protestoculara katılmasıyla sonuçlandı. Devrimin ve çara karşı olan sempatinin yitirilmesiyle politik elitler 2 Mart'ta Nikolay'ın tahttan feragat etmesine sebep oldular, Nikolay aynı zamanda oğlu Alexei için de tahtta hak iddia edemeyeceği kararını aldı. Hala Romanovların tarihten silineceğinin farkında olmayan Nikolay kendisinden sonra tahta kardeşi Grandük Michael Alexandrovich'in (1817-1918) çıkmasına karar verdi, kendisi sadece bir yıl Çar II.Michael olarak hükmedebildi ve ancak resmiyette bu hükmün kabulü gerçekleşmedi. Bolşevikler, Rus monarşisinin tamamen ortadan kaybolması için gerekli önlemleri almışlardı.
Nikolay'a kendi güvenliği için ülkeyi terk etmesi söylendi, ancak bunu reddetti, "Rusya'yı asla terk etmem. Onu bunun için çok fazla seviyorum" (Montefiore, 629). Nikolay masumca (annesinin yaşadığı) Romanovlarla tarihi bağı bulunan Kırım'da sakin bir emeklilik geçirebileceğine inanıyordu.
Tsarskoye Selo'da Ev Hapsi
Eski çar, St.Petersburg'un güneyinde bulunan Tsarskoye Selo sarayına taşınmak zorunda kaldı. Romanov ailesi Nikolay, karısı Alexandra Fyodorovna (1872-1918), dört kızları Olga (doğumu 1895), Tatiana (doğumu 1897), Maria (doğumu 1899), Anastasia (doğumu 1901) ve oğulları Alexei'den (doğumu 1904) oluşuyordu. Romanovlar 11 Mart'ta kurulmuş Geçici Hükümet tarafından neredeyse hapsedilmişti. Başlarda bu hapis katlanılabilirdi; Nikolay'ın da belirttiği gibi "zaten bütün hayatım boyunca bir mahkum olmadım mı?" (Montefiore, 631). Britanya'nın - ki Kral V.George (hükmü 1910-1936) Nikolay'ın kuzeniydi- eski çar ve ailesine daha iyi şartlar sağlayabileceği inancıyla çar ailesinin bakımını üstlenmesi teklifi Britanya konsolosuna iletildi, takibinde başbakan ile krala sunuldu ancak plan nihayetinde reddedildi. V.George'a göre eski çarın ülkesindeki varlığı Britanya işçilerinde de devrimci düşünceler belirmesine sebep olabilirdi. Her halükarda Bolşevikler'in çarın tekrardan güç ve geri dönebilmesi için maddi kaynaklar elde edebileceği bir ülkeye gitmesine göz yumması mümkün değildi. Bu zaman aralığında Romanovlar ev hapsindeki vakitlerini sebze ekerek ve güneşlenerek geçiriyorlardı, sükunetlerini tek bozan çocuklara bulaşan kızamık hastalığı olmuştu.
1 Ağustos tarihinde imparatorluk ailesi Sibirya'daki Tobolsk'a gönderildiler. Beş günlük tren yolculuğunun ardından Romanovlar, köpekleri ve sayıları 39'a varan uşakları Tobolsk'taki mütevazi valilik konutuna yerleştiler. İroniktir ancak askerler tarafından sürekli beklenilen bu konak "Özgürlük Evi" olarak bilinmekteydi. Konutun bahçesinde Romanovlar domino ve bezik oynayıp gelen geçeni seyrederek ve mektuplar yazarak vakit geçirdiler. Alexandra bir mektubunda şöyle demişti, "Geçmiş tamamen bir rüyadan ibaret. Geriye kalan sadece gözyaşları ve minnet duyulan anılar. Dünyevi her şey bir bir yok oluyor" (Montefiore, 634).
Ekaterinaburg'a Geçiş
İkinci devrimin ardından 7 Kasım tarihinde Sovyet Rusya kuruldu, Vladimir Lenin liderleri olarak başa geçti. Lenin, Aralık 1917'de Almanya ile ateşkes çalışmalarına başladı ve 3 Mart 1918'de imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması ile Rusya'yı resmen Birinci Dünya Savaşı'ndan çekti. Nisan ayının sonunda Romanov ailesi Bolşeviklerin merkezi lokasyonlarından Ekaterinburg'da yeni bir konuta taşındı. Yerel bir tüccara ait olan Ipatev Evi'nde imparatorluk ailesine yiyecekler sayılarak veriliyordu, bahçede yürüyüşleri süreliydi ancak son ana dek aile bir arada kaldı. Dışarıdaki meraklı gözleri önlemek için pencereler kapatılmış, evin etrafı çitlerle örülmüştü. Alexandra'nın son mektubunda yazdığı gibi, "Buraya gelirken hayatımı yitirmeden ayrılmayacağımı biliyordum... Fırtına bize gitgide yaklaşıyor, ancak ruhlarımız huzur içinde" (Montefiore, 636).
Başa geçmesinin hemen ardından Lenin ve Bolşevik yoldaşları kendilerini uzun ve kanlı bir iç savaşın içinde bulmuşlardı. Rus İç Savaşı (1917-22) birkaç karşıt grup arasında gerçekleşiyordu, bunların arasında Bolşevikler (Kızıllar), Beyazlar (ordunun gerici kesimlerinden ve Birinci Dünya Savaşı'ndaki Rus tutumundan rahatsız müttefiklerinden destek görüyorlardı), ve Rus İmparatorluğu'ndan bağımsızlık isteyen çeşitli ayrımcı gruplar vardı, bu grupları İttifak Kuvvetleri destekliyordu (Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu). İç savaş onlar için kötü giderken Bolşevikler II.Nikolay'ın muhafelet için bir ortak nokta niteliği göstermemesini sağlamaya niyetliydi. Bu noktada eski çara "Yoldaş Romanov" deniyordu ve Bolşeviklerin aileye verdiği kod ismi "Valiz" idi. Olayların koptuğu nokta Beyazlar'ı destekleyen Çek kuvvetlerinin Simbirsk'i ele geçirerek Ekaterinaburg'a doğru harekete geçmesi oldu. Lenin yerel Boşleviklerin Ekaterinaburg'daki çar ve ailesinin infazını gerçekleştirmesini 16 Temmuz 1918'de onayladı. Lenin'e göre ailenin infaz planı "olağanüstü bir basitlikteydi", ve infazı "idam mangasız devrim olmaz" diyerek meşrulaştırıyordu (Montefiore, 636). Lenin bu düşüncelerinde yalnız değildi ve aslında yerel Bolşeviklerin birkaç idam planının önüne geçilmişti. Aynı zamanda monarşi yanlılarının imparatorluk ailesini yurtdışına kaçırmalarına dair bir plan da engellenmişti. Ancak Lenin'in bu kararı bütün Bolşevik kitlelerinde yankı bulmadı. Muhalif seslerden Leon Trotsky (1879-1940) çarın mahkeme önüne çıkmasını, yetersizliklerinin ifşa edilmesini, aynı zamanda çar tarafından devrimin zorunluluğunun vurgulanmasını istiyordu.
Kilerde Ölüm
Lenin'in gizli polis kuvveti Cheka'nın üyesi ve aynı zamanda Bolşevik komiser Yakov Yurovsky, imparatorluk ailesinin ölümüyle yargılanan kişidir. Yurovsky bu vahşi göreve karşıt değildi, bir keresinde dediği gibi: "Benim gibi bir işçi çocuğuna İmparatorluk Hanesi'nin Devrim ile olan mücadelesinin sonunu getirmesi görevi düşmüştü" (Montefiore, 643). 17 Temmuz'un erken saatlerinde Romanovlar ve bazı uşakları yataklarından kaldırıldılar ve konutun kilerine indirildiler. Yurovsky ve on-on bir silahlı asker daha odaya girdi. Yurovsky herkesin ayağa kalkmasını istedi ve kısa bir bildiri okudu: "Akrabalarınız Sovyet Rusya'ya karşı çeşitli suçlar işlemeye devam ettiğinden, Ural Bölge Konseyi sizleri ölüme mahkum etmiştir" (Montefiore, 4). Nikolay'ın karşılığı "Yüce Tanrım! bu nedir?" (ibid) oldu ve Yurovsky'nin tekrardan bildiriyi okumasını istedi. Yurovsky tekrar okumasının ardından eski çarı göğsünden vurdu ve diğer askerler de diğer mahkumları kenara bırakarak çara nişan aldılar. Yurovsky bunun ardından adamlarına diğer Romanovları ve uşakları vurmasını söyledi, bu noktada kiler dumanla kaplanmıştı. Hava girsin diye bir camın açılmasının ardından ateş açmaya devam ettiler, ve kanlı eylemlerini sungularla gerçekleştirdiler. Romanovlar gizlice aile yadigarı mücevherlerini elbiselerinin içine dikmişlerdi. Buna "ilaçları organize etme" diyen aile mücevherleri korselere, iç çamaşırlarına, kemerlere, şapkalara ve dikebilecekleri her kalın yere dikmişlerdi. İlk başlarda bu mücevherler çocukları kısmen de olsa korudu, bu yüzden daha yakından üstlerine ateş açılması gerekti. Kilerde sükunet sağlanana kadar katliam on dakika daha sürdü. Ailenin iki köpeği dahi katliama kurban gitti (bir üçüncüsü kaçarak ileride İngiltere'nin Windsor Sarayı'nda yaşayacaktı).
Bedenleri değerli yüzüklerden, saatlerden ve 17 lb (7.7 kg) miktarında mücevherlerden arındırıldı. Dört kızın da boynunda içerisinde nefret edilen Rasputin'in portresi ve ona ait birer dua bulunan kolyeler asılıydı. Bedenleri soyuldu ve kullanılmayan bir maden ocağına atıldı, ancak bu bölgenin yeterince derin olmadığı keşfedilince oradan alındılar ve benzin ile asit dökülerek yakındaki bir ormana gömüldüler. Çarın daha uzaktan akrabaları da toplanarak öldürüldü; Michael Alexandrovich çoktan öldürülmüştü. 1613'ten beri Rusya'yı yöneten Romanov hanedanının sonu gelmişti. Bolşevikler resmi olarak Çekoslovakya'dan çeteler Ekaterinburg'a ulaşmadan çarın öldürüldüğü haberini duyurdular. Diğer soyluların bundan önce tahliye edildiği söylendi. Lenin suç kendisine atılmasın diye gerekli önlemleri aldı ve resmiyette duyurulan Ural Sovyetleri'nin insiyatif alarak bu kararı verdiği oldu, ancak birçok tarihçi bunun imkansız olduğu görüşünde.
Çarın en küçük kızlarından Anastasia'nın katliamdan kurtulduğuna dair iddialar sürekli devam etti. 1993 yılında (SSCB'nin gizli polisi KGB'nin tuttuğu kayıtlara göre) gömü alanında yapılan DNA testleri Nikolay, Alexandra, Olga, Tatiana ve Maria'nın oraya gömüldüğünü doğruladı. Problem, bölgede Anastasia ve Alexei'in bedenlerinin eksik olmasıydı. Çar ve ailesinin naaşı Saint Petersburg'daki Azizler Peter ve Paul Katedrali'ne taşındı. 2000 yılında II. Nikolay, karısı ve beş çocukları Rus Ortodoks Kilisesi tarafından aziz ilan edildi. 2007 yılında ilk gömü alanından uzakta olmayan ikinci bir bölge keşfedildi ve burada yüksek ihtimalle kayıp iki çocuğa ait kalıntılar bulundu. 2015 yılında yapılan DNA testinin kalıntıların Anastasia ve Alexei'e ait olduğunu kanıtlamasıyla beraber nihai sonuca erişildi. Azizler Peter ve Paul Katedrali'ndeki Romanov aile mezarına gömüldüler.