Aztekler toprak elde etmek, kaynak ele geçirmek, isyanları bastırmak ve tanrılarını onurlandırmak için kurban toplama amaçlarıyla savaşırlardı (yaoyotl). Savaş, Aztek kültürünün temel bir parçasıydı ve tüm erkeklerin aktif olarak katılması bekleniyordu ve Nahuatl şiirinde 'kalkanların şarkısı' olarak anılan savaş, sürekli bir dini ve siyasi gereklilik olarak görülüyordu. Aztekler savaşta o kadar başarılıydılar ki sonunda 200.000 kilometrekarelik bir imparatorluk kurdular ve güçlerinin zirvesinde 38 eyaletteki 371 şehir devletinden haraç aldılar.
Aztek Mitolojisinde Savaş
Aztekler, güneş ve savaş tanrısı Huitzilopochtli'nin annesi Coatlicue'den doğduğu andan itibaren tamamen silahlanmış ve savaşa hazır olduğuna inanıyorlardı. Gerçekten de bu kana susamış savaş tanrısının ilk işi, asi kız kardeşi Coyolxauhqui ile 400 kardeşi Centzonhuitznahuac ve Centzonmimizcoa'yı acımadan öldürmek olmuştur. Mitolojide Coyolxauhqui ve 400'ün parçalanmış bedenleri sırasıyla ay ve yıldızlara dönüşmüştür. Savaşın gündelik bir gerçeklik olduğu, Azteklerin Huitzilopochtli ve kardeşleri arasındaki çatışmanın her gün yeniden yaşandığı ve her 24 saatte bir güneş ve ay arasındaki çekişmeyle sembolize edildiği Aztek inancına da yansımıştır. Dahası, savaşın yüceltildiği, ölen savaşçıların günlük yolculuklarında güneşe eşlik ettikleri ve daha sonra sinek kuşları olarak dünyaya döndükleri inancıyla kanıtlanmaktadır. Aztek başkenti Tenochtitlan'daki büyük piramit Templo Mayor'un tepesindeki tapınağında Huitzilopochtli'ye düzenli olarak insan kurban edilirdi. Bu tür kurban törenlerinin en önemlilerinden biri, sefer sezonunun geleneksel başlangıcı olan kış gündönümünde düzenlenirdi.
Aztek Ordusu
Askeri başkomutan kralın kendisiydi, yani tlatoani. Ona cihuacoatl unvanına sahip olan ikinci komutanı yardım ediyordu. Savaş konseyinde bu ikiliye, genellikle kralın akrabaları olan en yüksek rütbeli soylulardan dört kişi daha katılıyordu. Bu dördü tlacochcalcatl,tlaccetacatl, tillancalqui ve etzhuanhuanco unvanlarına sahipti. Konseye rapor verenler farklı statülere sahip çeşitli savaşçı birimleriydi, ancak cesur ve yetenekli askerlerin belirli sayıda esir almaları halinde kesinlikle rütbelerini yükseltebildiklerini belirtmek önemlidir. Aztek rütbe sembolleri, belirli tüyden başlıklar, pelerinler ve dudak, burun ve kulak tıkaçları gibi takılar takma hakkını getirirdi. Subaylar ayrıca omuzlarının üzerinde yükselen saz ve tüylerden oluşan büyük sancaklar takarlardı. En prestijli birimler cuauhchique ya da 'traşlılar' ve otontin ya da 'otomiler' idi. Bu iki seçkin birliğe, yalnızca savaşta en az 20 cesaret örneği sergilemiş ve prestijli jaguar ve kartal savaşçı gruplarının halihazırda üyesi olan savaşçılar katılabilirdi. En düşük rütbeliler bile yiğitlik sayesinde kraliyet saraylarında yemek yeme, cariye sahibi olma ve halk içinde pulque birası içme hakkı gibi ayrıcalıklar kazanabiliyordu.
Savaşçılar küçük yaşlardan itibaren, çocukların silah ve taktiklerde ustalaşmayı öğrendikleri ve kıdemli savaşçılardan savaş hikayeleri dinledikleri özel askeri yerleşkelerde eğitilirdi. Gençler de Aztek ordusuna seferlerde eşlik ediyor, yük taşıyıcılığı yapıyor ve nihayet savaşçı olup ilk esirlerini aldıklarında, on yaşından beri boyunlarında taşıdıkları piochtli saç tokasını nihayet kesebiliyorlardı. Çocuklar artık erkekti ve amaçlarını yerine getirmeye hazırdılar: savaşta şanlı bir şekilde ölmek ve sinek kuşları olarak geri dönmek.
Savaşta ölüm gibisi yok,
çiçekli ölüm gibisi yok
hayat verene çok değerli:
çok uzaklarda görüyorum: kalbim onu özlüyor!
Nahuatl şarkısı
Azteklerin daimi ya da sürekli bir ordusu yoktu, gerektiğinde savaşçılarını çağırırlardı. Her kasabanın seferler için 400 kişilik bir birlik sağlaması gerekiyordu; bu birlikler seferler sırasında kendi kıdemli savaşçılarından birinin liderliğinde bir birlik olarak kalacak ve kendi sancakları altında yürüyecek ama aynı zamanda 8.000 kişilik daha büyük bir grubun parçası olacaktı. Büyük çaplı seferlere 25 tümen ya da 200.000 asker seferber edilebilirdi. Erkeklerin yanı sıra, kasabalar da sefere hamallar tarafından taşınacak mısır, fasulye ve tuz gibi malzemeleri de sağlamak zorundaydı. Yürüyüş sırasında ordunun önünde, sarı yüz boyaları ve kabuklu borazanlarıyla kolayca tanınan gözcüler ve Huitzilopochtli'nin resimlerini taşıyan rahipler bulunuyordu. Genellikle dar patikalar boyunca yaklaşık 25 kilometre uzanan ordunun ana gövdesinde, önden giden seçkin birlikler vardı. Ardından Tenochtitlan ordularından başlayarak imparatorluğun müttefiklerinin her birinden sıradan birlikler geliyor ve son olarak da haraç kotalarından elde edilen birlikler arkadan geliyordu. Gerektiğinde, kamplar seçkinler için kamış hasır barınaklardan ve sıradan birlikler için açık havadan oluşan basit işlerdi.
Silahlar & Zırhlar
Aztek savaşçları çocukluktan itibaren silah kullanmayı öğrenirler ve sopa, yay, mızrak ve dart kullanımında uzmanlaşırlar. Düşmandan yuvarlak kalkanlarla (chimalli) ve daha nadiren miğferlerle korunurlardı. Ayrıca düşman darbelerine daha dayanıklı ve giysiyi daha sert yapan tuzzlu suya batırılmış kapitone pamuktan yapılan vücut zırhı (ichcahuipilli) da giyilirdi.
Sopalar ya da kılıçlar (macuahuitl) kırılgan ama süper keskin obsidyen bıçaklarla süslenmişti. Mızraklar kısaydı ve düşmanı yakın mesafeden bıçaklamak ve saplamak için kullanılırdı. Atlatl tahtadan yapılmış bir ok atma aletiydi ve deneyimli bir savaşçı bunu kullanarak düşmandan güvenli bir mesafede dururken ya da iki ordunun karşı karşıya dizildiği savaşın ilk aşamasında isabetli ve ölümcül oklar (mitl) ya da ciritler (tlacochtli) atabilirdi. Ahşap ya da sazdan yapılan kalkanlar deri ilavelerle daha dayanıklı hale getirilmiş ve kuşlar, geometrik şekiller ve kelebekler gibi hanedan desenleriyle süslenmiştir. Seçkin savaşçılar, rütbelerinin ve birliklerinin sembolleriyle özenle oyulmuş deri miğferler giyebilirlerdi. Üniforma diye bir şey yoktu ama sıradan savaşçılar peştamal üzerine basit bir tunik giyer ve savaş boyaları kullanırlardı. Seçkin savaşçılar egzotik tüyler ve hayvan derileriyle çok daha etkileyici bir şekilde süslenmişlerdi. Jaguar savaşçıları jaguar derileri ve dişleri olan miğferler giyerken, kartal savaşçıları pençeleri ve gagalı bir miğferle tamamlanan tüylü kıyafetlerle savaşa hazırlanırlardı.
Stratejiler
Seferler genellikle tüccarların öldürülmesi, haraç vermeyi reddetmek ya da Tenochtitlan'daki önemli törenlere temsilci göndermemek gibi bir yanlışı düzeltmek için başlatılırdı. Aztekler ayrıca imparatorlukları ile komşu devletler arasında bir tampon bölge oluşturmaya çalışmışlardır. Bu bölgelere biraz daha iyi davranıldı, daha fazla özerklik tanınırdı ve daha az haraç vermek zorunda bırakılırlardı. Bir başka savaş nedeni de Taç Giyme Savaşlarıydı. Bunlar, yeni Aztek tlatoani 'sinin göreve gelmesinin ardından bölgeleri fethederek, haraç ve kurbanlık esirler elde ederek değerini kanıtladığı geleneksel seferlerdi.
Fiili savaşlardan önce genellikle elçilerin(quauhquauhnochtzin) savaşta yenilginin bedelini hatırlattıkları ve Aztek tanrılarının üstünlüğünün kabulü ve makul haraç gibi barışçıl bir alternatife ikna etmeye çalıştıkları diplomatik misyonlar düzenlenirdi. Ayrıca, casuslar(quimichtin ya da 'fareler') tüccar kılığında ve yerel kıyafetler giyerek hedef bölgeye gönderilebiliyordu. Diplomasinin başarısız olması üzerine savaş hala gerekliyse ve savunan ordu yenilirse, o zaman başkent yağmalanır ve tüm bölge fethedilmiş sayılırdı.
Burası savaş alanı:
savaşta ilahi içkinin şerefine kadeh kaldırılan yer,
ilahi kartalların kırmızıya boyandığı yer,
jaguarların uluduğu yer,
süs eşyalarından her türlü değerli taşın yağdığı bir yer,
dalgalı başlıkların ince tüylerle zenginleştirildiği yer,
prenslerin paramparça olduğu yer.
Nahuatl şarkısı
Genellikle düzlük olan savaş alanında, çarpışmadan önce her iki ordu da birbirine bakar, bağırışlar, duruşlar, davullar çalınır, kabuklu trompetler ve kemik flütler çalınırdı. Liderler birlikleri yerel coğrafi özelliklerden en iyi şekilde faydalanacak şekilde konumlandırmış ve kendilerini savaşın içine atarak önden ve örnek olarak yönetmişlerdir. İki ordu karşı karşıya geldiğinde, ağır taşlar fırlatılırdı ve ardından daha ölümcül bir ok yaylım ateşi başlardı. Ardından, obsidyen kanatlı mızrakların ve sopaların düşmanı keserek korkunç yaralar açtığı kanlı bir göğüs göğüse çarpışma başladı. Burada tüm düzen kaybolurdu ve savaş, savaşçıların rakiplerini canlı yakalamaya çalıştığı bir dizi bağımsız düelloya dönüşürdü. Gerçekten de, ellerinde ipler bulunan yardımcılar, daha sonra kurban etmek üzere mağlupları hemen bağlamak için savaşı takip ediyorlardı. Düşman birliklerini pusuya düşürmek için savaş alanından kaçıyormuş gibi yapmak veya kapalı siperlerde saklanmak gibi hile taktikleri de kullanılabilir. Zafer geleneksel olarak düşmanın ana tapınağı yağmalandığında gelirdi. Aztek savaşçılarının disiplini ve katıksız vahşeti genellikle düşmanınkinden çok daha üstündü ve antik Meksika'da başarı üstüne başarı kazanılmasını sağladı.
Çiçekli Savaşlar
Yeni topraklar ve savaş ganimeti arzusunun yanı sıra, Aztekler kurbanlık elde etmek için özellikle sefere çıkarlardı. Gerçekten de, her iki taraf da savaştan önce, kaybedenlerin kurbanlık savaşçılar sağlayacağı konusunda anlaşmaya varmıştı. Aztekler, kurbanların, özellikle de cesur savaşçıların kanının tanrı Huitzilopochtli'yi beslediğine inanırlardı. Savaşlardan sonra esir alınan kurbanların kalpleri çıkarılıyor, cesetlerin derileri yüzülüyor, parçalanıyor ve başları kesiliyordu. Bu seferler xochiyaoyotl ya da 'çiçekli savaş' olarak bilinirdi çünkü kurbanlar, Tenochtitlan'a geri götürülürken görkemli kuş tüyü savaş kıyafetleriyle çiçeklere benzeyen, kafeslenmiş mağlup savaşçılardı. Tlacaelel adlı bir Aztek generali bu süreci bir marketten alışveriş yapmaya benzetmiş ve kurbanların tortilla kadar kolay alınabilir olması gerektiğini belirtmiştir. Bu askeri seferler için favori avlanma alanı doğu Tlaxcala eyaleti ve Atlixco, Huexotzingo ve Cholula gibi şehirlerdi. Bilinen en eski xochiyaoyotl örneği MS 1376'da Chalca'ya karşı yapılmış, belki de şaşırtıcı olmayan bir şekilde tam ölçekli bir savaşa dönüşen bir çatışmadır. Ancak genel olarak konuşmak gerekirse, amaç sadece yeterli sayıda kurban almaktı ve topyekûn düşmanlık başlatmak değildi; bu nedenle Aztek seferlerinin çoğu toprak kontrolünü amaçlayan kesin çatışmalar değildi. Yine de çiçek savaşları yöneticilerin kim olduğunu hatırlatmış olmalı ve muhalefetin askeri gücünün düzenli olarak budanmasına da hizmet etmiş olabilir.
Galibin Ganimetleri
Her şeyden önce, başarılı savaşlar Azteklere yeni topraklar kazandırmış ve kârlı ticaret ağlarını güvence altına alıp genişletmiştir. Soylulara ve seçkin savaşçılara da toprak parselleri dağıtıldı. Yenilgi mutlaka mağlupların yaşam tarzının sonu anlamına gelmiyordu, çünkü fethedilen hükümdarlar çoğu zaman iktidarda bırakılıyordu, ancak bazen halk katlediliyor ve çocuklar başka topluluklara yerleştirilip dağıtılıyordu. Genel olarak yenilginin gerçek bedeli, yeni efendilerine hem mal hem de insan olarak düzenli haraç ödeme anlaşmalarıydı. Haraç, köle, askerlik hizmeti, altın tozu, değerli mücevherler, metaller, battaniyeler, giysiler, pamuk, egzotik tüyler, kalkanlar, kokineal boya, kauçuk, deniz kabukları, tahıl, biber, çikolata çekirdekleri (kakao) ve tuz şeklinde olabilirdi. İlginçtir ki Aztekler de heykelleri ve putları, özellikle de dini açıdan önemli olanları götürmüşlerdir. Bu 'esirler' sembolik olarak Tenochtitlan'da tutuldular ve yeni efendilerin sadece bir halkın topraklarını değil, artık dinlerini ve fikirlerini de kontrol ettiklerini gösterdiler.
Azteklerin Çöküşü
Aztekler, özellikle Moctezuma I, Ahuitzotl ve Moctezuma II (Montezuma) dönemlerinde komşu bölgeleri fethetmekte çok başarılı oldular, ancak zaman zaman yenilgiye uğradılar. Bunların en kötülerinden biri, MS 1479'da Axayacatl komutasındaki 32.000 kişilik bir ordunun Taximaloyan yakınlarındaki iki çarpışmada yok edilmesiyle, ezeli düşmanları Tarascanlar'a karşıydı. Aztekler de sürekli olarak isyanları bastırmak zorunda kalıyordu ve bu fethedilen halklar, MS 1519'da gelen Avrupalı işgalcilerin yanında yer almaktan genellikle çok mutluydu. Akademisyenler ayrıca Aztek savaşının yürütülme şeklinin - savaş öncesi diplomasi, sürpriz saldırının olmaması ve özellikle düşmanı tamamen yok etme ihtiyacının olmaması - daha doğrudan olan İspanyol fatihlere antik Meksika'yı kolonileştirmeye çalıştıklarında belirgin bir avantaj sağladığını belirtmişlerdir. Çiçek savaşları gibi simgesel zaferler Avrupalı istilacıların askeri dağarcığının bir parçası değildi ve Mezoamerika için yapılan savaş belki de Azteklerin ilk ve son topyekûn savaş deneyimiydi.